Medusa Darbesi / The Bourne Supremacy
Medusa Darbesi eşine az rastlanır türden bir film. Bir kere, bir devam filmi olmasına rağmen ilkinden kat be kat daha başarılı. İkincisi; bu başarıya tabutuna son çivi yıllar önce çakılmış bir türe dahil olmasına rağmen ulaşıyor; önümüzdeki eski usul bir casus filmi. 2002 yılında gösterime giren ve zamanında hiç de içimizin ısınmadığı “Geçmişi Olmayan Adam”ın devamı niteliğindeki Medusa Darbesi, ilkinden neredeyse tamamen bağımsız bir macera sunuyor bizlere. Aradan geçen yıllar boyunca geçmişi hakkındaki sorulara halen cevap bulamamış ajan eskisi Jason Bourne, mutlu mesut yaşadığı Hindistan’da acımasız bir saldırıya uğruyor. Saldırıdan bir şekilde kurtulmayı başardıktan sonra tekrar sahalara dönüyor; düşmanları hiç istemedikleri bir şeyi yapıp; uyuyan devi uyandırmış oluyorlar… Geçtiğimiz sezon izlediğimiz “Kanlı Pazar”da son derece çarpıcı bir işe imza atan İngiliz yönetmen Paul Greengrass’ın yönettiği Medusa Darbesi’nde bol bol Avrupa havası ve temposu enfes biçimde ayarlanmış bir macera var. Brian Cox, Karl Urban, Julia Stiles ve Joan Allen, başroldeki Matt Damon’a eşlik eden isimler. Matt Damon’ın kötü oyunu ilk filmde önüne geçilmez bir sorunken, Medusa Darbesi’nde bu problem yan rollerdeki oyuncuların şık performansları ile bir nebze aşılabilmiş… Son kertede değerlendiğimizde; önümüzdeki film, son zamanlarda karşımıza gelen en başarılı macera filmlerinden biri kuşkusuz. Aradığınız Hollywood işi bir ‘izle-unut’ ise, şu sıralar bundan iyisini bulmanız pek zor…
Kusturica keyfi bildiğiniz gibi
Bir Mucizedir Yaşamak / Life is a Miracle
Kusturica bildiğiniz gibi... Hayatta bazı şeyler değişiyor, bazı şeyler de hiç değişmiyor; işte Kusturica değişmeyenlerden. Bir Mucizedir Yaşamak’da Bosna savaşı tam da Kusturica’dan beklenen biçimde ele alınıyor. Yanlış anlaşılmasın, yönetmenin çizgisine bu denli bağlı kalması kimileri için rahatsız edici olsa da, bizim için Kusturica’nin Kusturica olmaya devam etmesinde hiçbir sakınca yok. Bir Mucizedir Yaşamak’da Kusturica, kendi aralarında gayet mutlu mesut yaşarken, adım adım yaklaşan savaşın patlak vermesi ile ayrı düşen iki toplumun öyküsünü anlatırken, filminin merkezine bir aşk öyküsü yerleştiriyor. Bu aşkın kahramanları da, tahmin edebileceğiniz gibi savaşın iki tarafına mensup; Boşnak ve Sırp. Yönetmenin şenlikli anlatımı ve muzip bakışı, henüz izleri pek taze olan bir savaşı karikatürize etme çabası olarak yorumlanabilir. Ancak yönetmenin asıl derdinin, savaşın acıları arasında unutulup giden, bir zamanların barış günlerini yeniden hatırlatmak olduğunu görmek zor değil. Kusturica’nın amacı pekala ulaştığını söylemek mümkün.
Politik bir dans filmi
Kirli Dans 2 / Dirty Dancing 2
1987 yapımı dans klasiği “Kirli Dans”la ismi ve küçük bir rolde görünen Patrick Swayze dışında hiçbir bağlantısı bulunmayan Kirli Dans 2, 1958 yılında devrim şarkılarının yüksek pesten söylendiği Küba’da geçiyor. Filmin naif politik bakışını bir kenara bırakırsak, kendince bir çekiciliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Küba müzikleri yeterince eğlenceli aslında ama film en büyük golü, başrolündeki iki oyuncu; Diego Luna ve Romola Garai işi kıvıramayınca yiyor.
Westerne ağıt
800 Damla Yaş / 800 Bullets
İspanyol sinemasından gelen western etkileşimli komedi 800 Damla Yaş, hikayesi itibariyle ilgi çekici bir yapım. Film, bir zamanların en popüler western filmi seti olan ve şu sıralar kaderine terk edilmiş durumda bulunan Texas-Hollywood’da çekilmiş ki, zaten filmin konusu da bizzat Texas-Hollywood stüdyosu üzerine kurulu. Kaderine terk edilmiş stüdyonun eski bir set çalışanı olan Julia’nın hayatı, bir gün torunu olduğu iddiası ile çıkıp gelen Carlos adında bir çocuk sayesinde değişiyor.
Talip ERTÜRK
DİĞER ADRESLER 
