Perde Pilavı ve Döner


Los Angeles

Ayça,

Nasıl olduysa oldu ve dün ülkeme ihanet ettim. Ama bunu komşu ülkelerle dostluğumuzun ilerlemesi için yaptığımı da söyleyebilirim ya da… sadece nefsime hakim olamayıp ağzımın tadı uğruna. Sanırım en doğrusu, bu sonuncusu olacak.

Etrafı keşif için çıktığımız Pazar gezintisinin bir kısmında o kadar acıktık ki yanından geçtiğimiz Yunan cafesini görmek, çölde vaha hayal etmeye benzedi. Çok iyi olmasa da iyiye oldukça yakın döner ve güzel bir tavuk şiş yedim. Onlar da kendilerinin olduğunu iddia ediyorlar, tıpkı içine tarçın koydukları baklava gibi. Tarçını çok sevdiğimi bilirsin, ama baklavaya yakıştığını söylemem biraz fazla ileri gitmek olur. Yine de nefsimi köreltmem için yeterli geldi. Hiç olmazsa perde pilavından sonra bir de baklava yapmaya kalkışmayacağım evde.

Yollar tuhaf insanlarla dolu. Kimisi evsiz ve tuhaf kimisinin evi barkı olmasına rağmen tuhaf. Mesela birkaç gün önce önüme bir adam çıkıp dünyada gördüğü en güzel kız olduğumu (!), benim için pırlanta bir yüzük beğendiğini (!!) ve onu bana göstermek için bilmem nereye gitmemiz gerektiğini (!!!) söyledi. Sevimlice tebessüm edip usulca karşı kaldırıma geçtim. Acaba şu kickbox derslerini planladığımdan öne mi alsam?

İşte böyle güzel kız… Kaldırımlarda giyinmeyi bilmeyen binlerce insanla karşılaşıp kafamda onları bir yerlere oturtmaya çalışıyorum. Yollarda hızla giden kocaman arabalar da cabası. Bu arada, aklında olsun, Amerikan arabası diye kafamızda kalıplaşan şey aslında söylentiden ibaret. 3-4 sene içinde orası burası bozulduğu için kimse iyi arkadaşlarına tavsiye etmiyor. Ya Japon arabaları akıyor trafikte, ya Alman ya da İngiliz. Laf aramızda, Fransızlara henüz rastlamadım.

Kendine çok iyi göz kulak ol!

Z.Y.