Kalp damar hastalıkları günümüzde insan hayatını tehdit eden ve ölüme neden olan hastalıkların başında yer alıyor. Öyle ki ülkemizde bu konuda yapılan en kapsamlı çalışma olan ve Türk Kardiyoloji Derneği tarafından yürütülen TEKHARF çalışması sonuçlarına göre; ölüm nedenlerinin yüzde 42’sini koroner kalp hastalıkları oluşturuyor. Üstelik teknolojinin ve modern şehir yaşamının oluşturduğu hareketsizlik, fast food tipi beslenme ve stres gibi sorunlar da bir yandan artarak kalp damar hastalıklarıyla mücadeleyi zorlaştırıyor. Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri, toplam ölümlerin arasında kalp hastalıklarının payının gittikçe artma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Peki kalp sağlığını korumak için neler yapmak, nelerden kaçınmak gerekiyor?
Obezite
Yapılan çalışmalara göre, obezite kalp damar hastalığına yol açan en önemli etkenlerden biri. Yağın karın bölgesinde toplanmasıyla karakterize olan yağ birikimi koroner arter hastalığında çok daha önemli bir risk oluşturuyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen beden kitle indeksi (kilo/metre olarak tanımlanan boyun karesi) ile ölüm arasında doğrusal bir ilişki olduğuna işaret ediyor. Beden kitle indeksinin 25 kg/m2 altında olması normal kabul ediliyor. 25-30 kg/m2 arası kilo fazlalığı, 30 kg/m2 üzeri ise obezite olarak nitelendiriliyor. Artmış bel/kalça oranı, yani abdominal obezite koroner arter hastalığı riskini özellikle artırıyor.
Koltuğa bağımlı yaşamak
Günümüzde modern şehir yaşantısının bize dayattığı sorunlardan biri olan hareketsizlik ve koltuğa bağımlı yaşam tarzı da kalp damar hastalıklarının gelişme riskini artıran bir başka önemli etken. Düzenli egzersiz ise hem kardiyovasküler sisteme, hem de kardiyak risk faktörlerinden olan kan basıncı, lipid profili, glukoz toleransı, obezite ve tromboza eğilim üzerinde olumlu etkiler sağlıyor. Yapılan çalışmalara göre, düzenli ve doğru yapılan egzersizler kalp damar hastalıklarından ölüm riskini yüzde 23 oranında azaltıyor. Kardiyovasküler riski azaltmak için önerilen minimum egzersiz ise haftanın 3 günü en az 30 dakika ve aerobik özellikte spor yapmak.
Hatalı beslenme alışkanlıkları
Günün yoğun temposuna yetişmek için sabahları kahvaltıyı poğaçalarla geçiştiriyor, öğle veya akşam yemeklerinde fast food tipi yemeklerle karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Sonuç; yorulan kalp! Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen özellikle meyve ile sebzenin yetersiz tüketilmesinin ve hazır ya da yüksek kalorili yağlı gıdalarla beslenmenin kalp damar sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiğine dikkat çekiyor. Diyetin etkisinin araştırıldığı ve agresif yağ kısıtlamasının uygulandığı çalışmalarda, ölüm oranında yüzde 30-60 azalma sağlamak mümkün olmuş. Yapılan çalışmalarda koroner arter hastalığı üzerine olumlu etki yapan diyetin doymuş yağdan fakir; lif, antioksidan, tekli doymamış yağ ve balıktan ise zengin olması gerektiği gösterilmiş. Kalp damar hastalıklarından korunmak için total yağ tüketimi diyetin yüzde 30'unu geçmemeli, doymuş yağ yüzde 7-10 ile sınırlandırılmalı, çoklu-doymamış yağ tüketimi yüzde 10, tekli doymamış yağ tüketimi ise yüzde 10-15 civarında olmalı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tuz tüketimi günde 6 gram ile sınırlandırılmalı.
Stres, öfke, depresyon
Psikolojik stres, öfke ve depresyonun kalp damar hastalığı riskini arttırdığı, yapılan gözlemsel çalışmalarda bildirilmiş. Özellikle enfarktüs sonrası hastalarda depresyon ve stres azaltıcı girişimlerin yararlı olduğu düşünülüyor.
Sigara
Sigara ile kalp damar hastalıkları arasındaki sıkı ilişki mevcut. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen sigaranın hangi mekanizmayla kalp damar hastalıklarına yol açtığını şöyle anlatıyor: “Sigara, damar iç yüzeyinde kolesterol ve yağ-kireç birikimini kolaylaştırıyor. Kanda pıhtılaşmayı artırıcı proteinleri yükseltiyor, pıhtı hücrelerinin tepkilerini artırıyor ve kanın akışkanlığını bozuyor. Bunların yanı sıra damar tonusunu ve elastik özelliğini bozuyor. Sigara, ayrıca iyi huylu kolesterol olan HDL seviyesini düşürüyor ve kötü huylu LDL kolesterolün damar duvarındaki zararlı etkisini kolaylaştırıyor.” Yapılan çalışmalarda; kalp damar hastalığı günde 1-14 sigara içenlerde erkeklerde 1.7 kat, 25 üzeri içenlerde 2.6 kat daha yüksek bulunmuş. Kadınlarda, günde 1-4 sigara içenlerde risk 1.9 kat, 14-24 sigara arası içenlerde 4.3 kat ve 25'ten fazla sigara içenlerde 5.4 kat artmış olarak tespit edilmiş.
Hipertansiyon
Hipertansiyon kalp damar hastalığına birkaç mekanizma üzerinden etki ediyor. Damarın iç yüzeyindeki genişlemeyi azaltıyor, hücrelerde yağ birikimi oluşumunu kolaylaştırıyor, kanın akışkanlığını bozuyor, kireçlenmeyi artırıyor ve kanda pıhtının daha kolay oluşmasına neden oluyor. Tedavi ile küçük ve büyük kan basınçları 13 ve 6 mm Hg’ye düşürülünce kalp damar hastalıkları riskini yüzde 16 oranında azaltmak mümkün olabiliyor.
Diyabet
Diyabet, hiperlipidemi, hipertansiyon, obezite ve insülin direnci ile ateroskleroz (damar sertliği) arasında sıkı bir ilişki var. Diyabet damar duvarının esnekliğini bozuyor, damarlarda hücre birikimi ile artışına neden oluyor, kanda pıhtılaşmayı artırıyor ve damar iç yüzeyindeki hücre hasarını kolaylaştırıyor. İyi kontrol edilemeyen diyabet tipik olarak hipertrigliserideminin yanı sıra iyi huylu kolesterol HDL’nin düşmesine de yol açıyor. Kalp damar hastalıkları nedeniyle ölüm tip1 diyabetlilerde 3-10 kat, tip 2 diyabetlilerde erkeklerde 2, kadınlarda 4 kat artıyor.
Kandaki lipoproteinler
Yüksek kolesterol seviyesi, özellikle LDL denilen düşük yoğunluklu kolesterolün yüksek olması durumu da gittikçe artıyor. İyi huylu olan HDL kolesterolün ise ateroskleroz gelişiminde koruyucu bir rolü var. Dolayısıyla düşük HDL, yani 35 mg/dl altındaki HDL değerleri önemli ve bağımsız bir koroner risk faktörü oluyor. Bunların yanı sıra genetik olarak belirlenen lipoprotein(a) yüksekliği de, özellikle kötü huylu kolesterol LDL mevcutsa, miyokard enfarktüsü için önemli bir risk faktörü. Yüksek homosistein düzeyleri de aterosklerotik (damar sertliği) damar hastalığı için yeni bir bağımsız risk faktörü olarak tanımlandı. Bu düzey üzerinde homosistein bulunanlarda 5 yıl içinde miyokard infarktüsü geçirme riski 3.4 kat artıyor. Bir başka önemli risk faktörü de trigliserid düzeyinin yüksek olması.