Ancak her ne kadar kendi isteğinizle emekliliğe karar veriyor olsanız, maddi anlamda zorluk yaşamayacak ölçüde imkanlarınızı oluşturmuş olsanız da bu süreç ne yazık ki hayal ettiğiniz gibi olmayabiliyor. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Merve Büyükkucak emeklilik döneminin bir kabusa dönüşmemesi için neler dikkat etmeniz gerektiğini anlatıyor!
Başlangıçta çalışma hayatının getirdiği zorunlulukların kalkması kulağa çok hoş gelebilir ancak bir şey üretememek ve bunun yaratacağı sıkılma duygusu zamanla baş edilemez olabilir; yoğun bir çalışma temposundan sonra saatler geçmek bilmeyebilir. Daha da önemlisi birçoğumuz için iple çekilen bir dönem olsa da emekliliğin fiziksel ve duygusal sağlık üzerine ciddi negatif etkileri olabiliyor. Ve emeklilikle geçirilen süre uzadıkça bu olumsuz etkilerin de arttığı biliniyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar emekliliğin depresyon ihtimalini %40’a yakın oranda arttırdığını, fiziksel bir hastalık yaşama olasılığını ise %60 oranında arttırdığını gösteriyor. Dolayısıyla, emeklilik süreci başlangıçta ruhsal ve fiziksel sağlık açısından kişiye iyi geliyor olsa da uzun dönemde her iki alanda da kötüleşmelere sebebiyet veriyor. Bu sonuçlar elbette ki ölene kadar çalışma gerekliliği anlamına da gelecek şekilde de yorumlanmamalı. Zira halihazırda var olan ileri yaşlarda çalışma ve sağlık koşulları arasındaki ilişkiye bakan araştırmaların da oldukça muğlak sonuçlar ortaya koyduğunu biliyoruz.
KAYIP SADECE ÖLÜM DEĞİLDİR, EMEKLİLİK DE BİR KAYIP OLARAK GÖRÜLEBİLİR!
Peki bu kadar rahat olan bir dönem neden kişiyi özellikle duygusal anlamda bu kadar zorluyor? Bizler günlük hayatta belki sadece ölümü bir kayıp olarak nitelendiriyoruz ancak günlük hayatın hemen hemen her alanında “kayıp”tan ve kayıpla bağlantılı duygulardan bahsetmek mümkün. Örneğin alıştığınız bir mahalle ya da şehirden taşınmak, okuldan mezun olmak, arkadaşınızla küsmek ya da sevgilinizden ayrılmak da tıpkı bir ölüm gibi kayıp hissini kişiye yaşatacak durumlardır; çünkü eski ve alışmış olduğunuz ilişkisel durumlar artık devam etmemektedir. Benzer şekilde emeklilik de her ne kadar farklı ve daha rahat, daha özgür, daha keyifli olacağı tasarlanan yeni bir başlangıca kapı açıyor olsa da ister zorunlu ister isteğe bağlı olarak gerçekleşiyor olsun, kendi içerisinde bir kayıp olarak değerlendirilebilir. Emeklilik süreciyle önceden var olan birçok şey kaybedilir. Örneğin iş yerindeki itibar, bir şeyler üretiyor olmakla ilgili işe yararlık duygusu, özellikle iş çevresiyle birlikte oluşmuş sosyal çevre, para kazanma gücü ve genel aktivite düzeyindeki azalmalar emeklilik süreciyle birlikte gelen kayıplar olarak nitelendirilebilir. Tüm bunlara ek olarak belki de en önemli kayıplar arasında bir kimlik kaybından da bahsedilebilir. Zira birçoğumuz için işimiz bizim kim olduğumuzu tanımlayan, kimliğimizin çok önemli bir parçasıdır. Emeklilik durumunda ise kim olduğumuzu tanımladığımız en temel rollerden biri, amacımız ve günlük rutinimiz devam etmiyor oluyor. Elbette her kayıp sürecinde olduğu gibi bu noktada da kayıplarla birlikte gelen bir yas sürecinden bahsetmek mümkün. Ancak kimi zaman bu yas süreci oldukça uzayarak kişiyi depresif bir dönemece doğru sürükleyebilir. Özellikle işinden zevk alan ve çeşitli zorunluluklardan ötürü (ör: finansal sıkışıklıklar ya da sağlık problemleri gibi) emekli olmak durumunda kalan insanların bu dönemi çok daha zor atlattıklarını söylemek olasıdır.
DEPRESYON İLERİ YAŞLARDA DA GÖRÜLEBİLİR!
Zaten 60 yaş üzeri grupta yaşlılık, genel sağlık durumunda bozulmalar, akranların kaybı ve aile fertlerinin kendi yaşamlarını kurmaları sonucu yalnızlaşma ile gelen depresyon hiç de azımsanamayacak bir sıklıkta görülmekte, ancak fiziksel sağlığa bağlı birçok sorun daha ön planda tutulduğundan ve ruh sağlığı ile ilgili stigmalardan ötürü çoğunlukla teşhis edilemeden kalmaktadır. Malum, bu yaş grubunda fiziksel sağlık sorunlarına odaklanmak çok daha öncelikli bir meseledir. Elbette hayatının önceki dönemlerinde depresif süreçler geçirmiş olan ya da ailesinde depresyon geçmişi bulunan yetişkinlerin bu hastalığa yakalanma ihtimalleri daha yüksektir. Eğer siz de en az iki hafta süreyle mutsuz, çökkün hissediyor, hiçbirşeyden keyif alamıyor, uyku ve iştahınızda değişimler yaşıyor, günlük aktivitelerinizi yerine getirmekte zorlanıyor ve güçsüz hissediyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına danışmanızda fayda var.
DEPRESYONU ÖNLEMEK İÇİN HAYATINIZI YENİDEN PLANLAYIN!
Her ne kadar emeklilik süreci kişiyi depresyona yatkın kılıyor olsa da elbette ki bu bir kader değildir. Ruh sağlığınızı korumak ve emekliliğinizi hayatınızın güzel bir dönemi olarak geçirebilmek aslında sizin elinizde. Emeklilik kendinize yeni bir kimlik ve yeni bir rol belirleyebilmek için bir anlamda özgür olduğunuz bir dönem. Örneğin kendinize yeni bir günlük rutin oluşturmakla işe başlayabilir, belki işe gider gibi sabahın çok erken bir saatinde kalkmak yerine daha makul ancak belirli bir saatte kalkmak üzere saatinizi ayarlayabilir ve günün geri kalanını önceden planlayabilirsiniz. Kendinize bahçeyle ilgilenmek, evcil hayvanınızı gezdirmek ya da model uçaklar yapmak gibi yeni hobiler edinebilirsiniz. Bunların yanı sıra gün içerisinde planladığınız aktivitelere başka kişileri de dahil etmeye özen göstermeniz iyi olacaktır. Bunlara ek olarak barınaklarda görev almak ya da görme engellilere kitap okumak gibi hem boşluk hem de çalışmıyor olmanın getirdiği bir şey üretememe ve işe yaramazlık hislerinden kurtulmanıza yardımcı olacak gönüllü işler yapabilir, aynı zamanda keyif de alacak şekilde yarı zamanlı olarak kendinize iş edinebilirsiniz. Yakın arkadaşlar ve akranlarla etkileşimden uzak, keyif alacağınız hobiler edinmeden bütün gün evde oturur halde kendinizi bulursanız hem bedensel hem de zihinsel sağlığınızın olumsuz etkileneceği aşikar. Ancak emekliliğinizi uzun zamandır arzu ettiğiniz ilgi alanlarına yönelmenize ve arkadaşlar ve ailenizle daha fazla vakit geçirmenize olanak tanıyacak şekilde şekillendirebilirseniz eskisinden de daha mutlu olabilirsiniz. Araştırmalar böyle bir emeklilik sürecinde depresyon riski ve yorgunluğun, tükenmişliğin çok daha aza indiğini göstermektedir. İyi sosyal bağların yaşam süresini olumlu yönde etkilediği, aynı zamanda özellikle yaşlılıkta bir hastalık ve ihtiyaç durumunda yardım alma becerisini desteklediği ve zihni de aktif tuttuğu araştırmalar tarafından desteklenen bir gerçek. Aynı zamanda zihninizi ve bedeninizi meşgul etmek sağlıklı kalmanın bilinen en önemli yollarından biri. Fiziksel olarak da aktif kalmak, yürüyüşe çıkmak, bolca seyahat etmek de hem fiziksel hem de ruhsal sağlığınız açısından büyük önem taşımakta.
Yakın ilişkiler anlamında ise bu dönemde en başta eşinizle ilişkinizde değişimler göze çarpabilir. Elbette ki bu süreçte eşinizle ilişkiniz de yeni bir motif kazanıyor olacak. Zira, büyük olasılıkla emeklilik döneminde birden bire eşinizle her zamankine göre çok daha fazla vakit geçirmeye başlıyor olacaksınız ki bu da elinizde olmadan gerginliklere yol açabilir. Bu gerginlikleri en aza indirgemek için aranızdaki iletişime önem vermeli, yeni düzende neye ihtiyaç duyduğunuzu, nelerde zorlandığınızı açık bir şekilde konuşabilmeli ve kendinize yalnız kalabileceğiniz zamanlar ayırmaya da özen göstermelisiniz.
Emeklilik Dönemi Bir Kabusa Dönüşmesin!
Bolca boş vakte sahip olmak, özgür olmak, sürekli tatilde olmak, gezilere çıkmak gibi durumlar akla geliyor ve hayatın belki de en cazip dönemlerinden biri gibi hayal ediliyor.
“Ülkemizin Tatil Alışkanlığı ”
“İstanbul Fashion Week 2011: Karma 1 / İpek Arnas ”
“Şef Arda Türkmen Akasya Sohbetleri’nde”
“Bu hayattan kaçmak istiyorum...”
“Yeni Evli Çiftlere Dekorasyon Önerileri!”
“Burçe Bekrek Sonbahar/Kış 2017-18 Koleksiyonu”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32