Pavyon dünyasını neden kaleme almak istediniz?
Ben bir kadın derneği başkanıyım. Bu bağlamda kadınlarla ilgili pek çok proje gerçekleştiriyorum. Hayatın her alanında yer alan ya da yer almak zorunda kalan kadınlara ulaşıyor ve onların hikayelerini dinleme şansına erişebiliyorum.
Pek çoğumuz hayatı sadece kendi yaşadığı deneyimlerden ibaret sanıyor. Oysa ki binlerce hikaye var bilmediğimiz ya da kulaktan dolma düşüncelerle acımasızca eleştirdiğimiz. Bu yüzden faturayı kötü kadın damgası vurulan konsomatrislere kesmektense, bilerek ve isteyerek bu alemin başrol oyuncusu olan erkeklere mal etmenin önemini vurgulamak adına bu hikayeyi kurguladım.
Nasıl bir araştırma yaptınız?
Bu kitabı yazmadan önce sorunları olan erkeğin neden psikolog yerine konsomatrisi tercih ettiği yönünde bir soru vardı kafamda. Elbette bu düşüncemin altında yatan bir de sav. Ama bunu savı ispat edebilmek tamamen kurgulara dayalı olamazdı. Bu sebeple Mersin Üniversitesi Kadın Araştırmaları Anabilim Dalında ikinci yüksek lisansımı yaptım. Tez konum da işte az önce bahsettiğim soruydu. Pandemi dönemi sebebi ile sahada çalışma fırsatım olamadı ne yazık ki. Ancak günümüzde hayatımızı kurtaran uzaktan erişim modelleri sayesinde pek çok konsomatris ve pavyon müşterisi olan erkek ile online mülakatlar yapma şansım oldu. Bu araştırma sayesinde işte o bahsettiğim savımı da ispatlamış oldum. O da şu ki; bir erkek anne şefkati ve ilgisi gördüğü her ortama ayakları çıplak halde koşarak gidiyor. Bu ortamın gerçek ya da sahte olmasına aldırmadan.
Pavyon ve oradaki yaşamı ele alırken en çok nelerden etkilendiniz?
Kadınların hikayelerinden…. Evet nadir de olsa isteyerek ve zevk alarak bu alemin tam ortasına tepeden düşenler var. Ancak genele baktığımızda arka plandaki hikayeler hep bir düşürülme vakası ve çok dramatik. Filmlerde oluyor böyle şeyler dediğimiz pek çok olay gerçekte yaşanıyor yani. Tabi en kötü olanı bu alemde çalışan kadınların pek çoğunun ailesinin sadece dünyaya getirme görevini üstlenip, o dünya içinde tutmayı beceremediği gerçeği. Öncesinde damgaladıkları kızlarının kendilerine zaman içinde sağladığı konforun büyüsüne kapılıp hep daha fazlasını istemeleri ise gerçekten sosyolojik olarak ele alınması gereken bir durum.
Eleştirmen ve okurlarınızdan nasıl dönüşümler alıyorsunuz?
Ben bir önceki kitabımda da çarpıcı ve beklenmeyen bir final yapmıştım ve bu kitapta da aynısı oluyor. Gerçi şimdi böyle söylediğim için kitabı eline alıp ilk önce en sonuna bakanlar da olmasın:) Bu kitap başlı başına bir pavyon ya da konsomatris hikayesi değil aslında. Bu kitap, insanların yaşadıkları olaylar sayesinde zaman içinde nasıl birer ruh fahişesine dönüştüklerinin hikayesi. Yani ana fikir bu. O yüzden dönüş yapanların pek çoğu kitabı bitirdikleri andan itibaren kendilerini sorguladıklarını söylüyorlar. Hatta bazıları her platformda belirttiğim bu ana fikri ilk etapta anlayamadığını, ama kitabı okuduktan sonra bana çok hak verdiğini ifade ediyor. Zaten kitabın performans hedefi de bu aslında. Yani herkesin kendini sorgulaması ve ne derece ruh fahişesine dönüştüğünü görebilmesi.
Hayat, okurlarına nasıl mesaj veriyor?
Elbette yaşamın herhangi bir anında içimizdeki masum kızı öldürenler olacak. Ama her şeye rağmen bizi bu hayata bağlayacak ufacık bir iplik parçası bile bulsak, onu hikayemizin kaçınılmaz sonuna kadar sıkı sıkı tutmayı becerebildiğimiz an mutlu olacağız.
Sesiniz ve şarkınızla da farklı bir konsept sunuyorsunuz okurlarınıza... Bu şarkılar ileride albüm olur mu?
Bir önceki kitabımın da bir şarkısı vardı sözü, müziği bana ait olan ve stüdyoya girerek bilfiil seslendirdiğim. Yeni kitabımın da var ve kısmet olur ise bundan sonrakilerin de olacak. Bu bir proje aslında, tasarımı tamamen bana ait olan. Amacım ana kahramanın duygularını okurlara daha net geçirebilmek. Ancak ben biz müzisyen değilim. Bu sebeple bir albüm çıkarayım ya da sahnelerde olayım gibi bir düşüncem yok. Çünkü bu, ilgili mesleği profesyonelce icra edenlerin işi. Bu sebeple bu şarkıların münferit olarak dinlenen, her dinlendiğinde kitabı ve kahramanı hatırlatan bir hoşluk olarak kalması amacındayım.
Son Günlerler Raflarda Dikkat Çeken Kitap Banu Yüksel’’in ‘İkinci Kitabı ‘’Kimse Fahişe Doğmaz’’
“Pavyon ortamını bir de Akademik bir gözden dinleyelim.”
“(TGIF) yani: Thanks God It’s Friday”
“Madame Tussauds İstanbul 28 Kasım’da Açılıyor!!! ”
“Günde 30 Dakika Yürümek İyileştiriyor”
“Sezeryan mı? Normal doğum mu?”
“Yazın tüketilen gıdaların hijyenine dikkat edilmeli ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32