Duru güzelliği, enerjisi ve samimiyeti ile izleyen herkesi kendisine hayran bırakan başarılı oyuncunun, kariyeri, yeni projeleri, ailesi ve kendisine ilişkin merak edilen her şeyi anlattığı keyifli röportajımız ve çarpıcı karelerimiz sizlerle...
Ülkemizde oyunculuğa başlamadan önce Almanya’da da birçok dizi ve filmde rol aldınız. Türkiye yolculuğuna atılmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında daha çok tiyatro oynadım. Arada da bazı TV ve film projelerinde yer aldım; fakat büyük roller değildi. Esas büyük rolleri tiyatroda oynamıştım.
Tarihi bir karaktere can verdiniz... Hürrem Sultan’ı oynamak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Gerçekten geçmişte yaşayan, tarihi bir karakteri oynamak büyük bir onur. Elimden geleni yaptım. Bir sanatçı olarak onun ruhunu tekrardan hayatımıza getirmek için. Ne olursa olsun bir an gelir, senin sanatçı olarak o karakterin üzerinde tüm okuduklarını ve duyduklarını unutman lazım… Olaya duygusal olarak yaklaşmanız gerekiyor. Sadece hissetmeye ve yaşamaya çalıştım o karakteri.
Kovan filmi ile beraber ilk kez yönetmeni kadın olan, bağımsız bir filmde rol aldınız. Bu sizin için nasıl bir duygu?
Ben erkek ya da kadın arasında bir ayrıma gitmiyorum. Sonuçta herkes benim için özel bir insan, özel bir kişilik... Herkes farklı karekterde..Her erkek aynı değil, her kadın da aynı değil. Cinsiyet olarak farklılaştırmıyorum kimseyi... Ben insan kim ona bakarım. Bağımsız film mi ya da değil mi ona da bakmam. Ben bir sanatçıyım..Benim için önemli olan hikaye , oynayacağım karakter ve projeye karşı ne hissettiğim... Bu film, dizi, tiyatro ya da başka bir şey olabilir. Benim için farketmez açıkcası kafamda öyle bir ayrım yok.
Kovan filminin senaryosu ilk geldiğinde neler hissettiniz?
Duygulandım. Gerçek bir hikaye... Çok güzel, derin ve anlamlı bir senaryo... Filmdeki ‘Ayşe’ karakteri ilk andan itibaren içime sinen bir karakter oldu. Hemen rolümü canlandırmak, onu yaşamak istemiştim. O yolculuğu, tüm sanatçı varlığım ile hissetmek istemiştim. Bana hem heyecan ve mutluluk, hem de yoğun bir duygusallık yaşattı.
Film pandemi dönemine denk geldi. Beklediğiniz ilgiyi gördü mü?
Benim bir beklentim yoktu. Her proje mutlaka yolunu bulur, ‘Kovan’ filmi de kendi yolunu buldu. En büyük dijital platformlardan biri ilk defa, bir sanat filmini olan Kovan’ı satın aldı ve tüm dünyaya gösteriyor. Şu an yüz doksan ülkede gösteriliyor. Biz de ekip olarak bu durumdan gurur duyuyoruz çünkü dünyada merak eden herkes bu derin mesajlı filmi izleyebiliyor. Bu muhteşem bir his... Film, iki haftadan fazla bir numarada kaldı. Kısacası hiçbir beklenti olmamasına rağmen düşündüğümden çok daha iyi oldu.
Türkiye’de çok tanınan ve beğenilen bir oyuncu olmak size neler hissettiriyor? Hayatınızda neler değişti?
İnsanların benim yaptığım işi sevmesi beni çok mutlu ediyor. Zaten bu her sanatçıyı mutlu eder diye düşünüyorum. Demek ki beni bir duygusal varlık olarak hissediyorlar. Daha büyük bir hediye olamaz. Bir sanatçı için.. Bir insan için.. Aslında hayatımda bu durumun bana kattığı mutluluk dışında çok bir şey değişmedi. Bunun dışında farklı ülkelere yaptığım iş seyahatlerim çoğaldı, yoğunluğum arttı diyebilirim.
Türkiye’deki dizi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu aralar çok güzel projeler için toplantılar yapıyorum. Hepsini değerlendirme sürecindeyim. Seneye dijital platformda yayınlanacak güzel bir dizi var ama şu anda bu yolculuğun daha başındayız. Hazırlıklar yolunda giderse seneye ilkbaharında planlandığı gibi çekimler başlayacağız. Çok sevdiğim oyuncular ile yeni bir serüven... Oyuncular kısmı sürpriz olsun.
Şu ana kadar oynamaktan en çok keyif aldığınız karakter hangisiydi?
Dario Fo’nun ‘Ödenmeyecek Ödemiyoruz’ adlı tiyatro oyununda canlandırdığım karakterin bana inanılmaz zevk verdiğini hatırlıyorum.
Canlandırdığınız karakterler sizin için ne anlam ifade ediyor?
Bir karakteri canlandırırken benim yaşadığım hayat ve ruh bir anda o karaktere bürünüyor. O an benim hayatımın anlamı o oluyor. Oynayacağım karakterle yatar, onunla kalkarım. Kısacası tüm varlığım ve tüm dünyam o karakter olur.
Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Psikolog olurdum.
Unutamadığınız bir set anınızı paylaşır mısınız?
Bir keresinde sette çok ağır gülme krizine girdiğimiz bir olay olmuştu. Partnerim ve ben iki saat boyunca gülme krizine girdiğimiz için bir türlü planı çekememiştik. Başka bir anımda da ağlamam gereken bir sahnede ağlayamadım. Ağlamam için göz yakan bir krem sürmüştük. Krem o kadar etkiliydi ki çekimden sonra iki gün boyunca görmekte zorlanıyordum. Bir keresinde de rolü alabilmek için herkese ata binebiliyorum demiştim. Atlı sahnelerin çekim sırası geldiğinde ise korkudan sürekli ezberlediklerimi unutuyordum. Şimdi aklıma geldikçe bu olaya çok gülüyorum.
Pandemi sürecinden önce Türkiye ve Almanya arasında gidip geliyordunuz. İki nokta arasındaki yolculuktan memnun muydunuz?
Aslında düzenim hala bu şekilde devam ediyor. Ben yılın yarısında Türkiye’de, yarısında ise Almanya’da yaşıyorum. İnsanlar bütün zamanımı Almanya’da geçirdiğimi sanıyorlar ama durum öyle değil. Ben hem İstanbul’da, hem de Berlin’deyim ve bu durumdan çok mutluyum.
Karantina süreciniz nasıl geçti? Bu süreçte neler yaptınız?
Bütün zamanımı evde geçirdim, üstüne üstlük hamileydim. Bu süreç boyunca hep ailemleydim. Evde Lara ile sürekli oyunlar oynadık.
Berlin’de kafe açma fikri nereden çıktı? Kararınızdan memnun musunuz? Kafeye gelenler sizi görebiliyor mu?
Biz zaten yıllardır ‘Nosh Nosh’ konseptimizi konuşuyorduk. Sonunda beş kişilik bir grup olarak markamızı yarattık ve hayallerimizi gerçekleştirmiş olduk. Çocukluğumda gece birinin beni çikolata dükkânına kapatmasının hayalini kurardım. Nosh Nosh’da çikolata çeşitleri, fındık, fıstık, kahve ve ev yapımı limonata gibi ürünler var. Ekip olarak işimizden çok memnunuz. Ben de kendi işlerimden vakit bulduğum zamanlarda kafeye gidiyorum, insanlar ile sohbetler ediyorum.
Yoğun çalışma temposunda kendinize ve çocuklarınıza nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Kendime vakit ayırmak ne demek bilmiyorum. Sadece çalışıyorum ya da çocuklarımla vakit geçiriyorum. Kalan vaktimde de arkadaşlarım ile buluşuyorum. Bu dönemde annem ve babamı görmek için onları İstanbul’a davet ettim. Gerçekten çok yoğun bir tempo... Hiçbir zaman yalnız kalıp, dinlenemiyorum.
Çocuklarınız ile birlikte yapmaktan en çok keyif aldığınız şey nedir?
Lara ile oynamak ve sohbet etmek... Onunla yan yana uyumak ve ona sarılmak... Sabahları ona kahvaltı hazırlamak, onu okula götürmek ve okul çıkışı almak... Birlikte futbol oynamak ve resim çizmek... Bebeğim Lily ile oynamaktan ve ona mamasını yedirmekten büyük keyif alıyorum. Üstümde uyuduğu anlarda birlikte nefes almak...
Çocuklarınızın da sizin gibi oyuncu olmasını ister misiniz?
Benim kafamda onlar için tek bir düşünce var. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi mesleği seçerlerse seçsinler hep çok mutlu olsunlar.
Kendinizi üç kelime ile tanımlar mısınız?
Sevgi dolu, hassas, melankolik
Çok dikkat çekici bir güzelliğiniz var.Bu güzelliğinizin altında yatan sır nedir?
Bilmiyorum... Çok teşekkür ederim. Aslında siz beni öyle görüyorsunuz. Belki kalbimi hissediyorsunuzdur. Benim için kalıcı olan kalbin güzel olması, gerisi önemli değil.
Son olarak gelecek ile ilgili hayalleriniz neler?
Daha sağlıklı yaşamak ve bahçeli bir evde oturmak. Şu an bir apartman dairesinde oturuyoruz. Bahçeli bir evin güzel olacağını düşünüyorum. Bir de annemi ve babamı daha çok görmek istiyorum. Yeni bir bisiklet alabilirim. En büyük hayalim çocuklarım Lara ve Lily’ye güzel bir gelecek yaratmak ve bu dünyada kadın erkek eşitliğini nihayet görebilmek.
Röportaj: Pınar Akalan / MAG
Meryem Uzerli: “İnsanların Yaptığım İşi Sevmesi Beni Çok Mutlu Ediyor”
“Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile gönüllerde taht kuran, Alman asıllı güzel oyuncu Meryem Uzerli ile özel bir röportaj gerçekleştirdik.
“Simge Fıstıkoğlu; “Kısa da Olsa Tatil Güzel””
“Diyetlerdeki En Büyük Hatalar! ”
“Aklının ve Tutkularının Yansıması!”
“Bir Zamanlar Çukurova Yilin En İyi Dizisi Seçildi!”
“Antalya Film Festivali`nin Uluslararası Yarışma Jürisi Açıklandı!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32