Netflix’in sevilen Türk dizisi “Kübra” ile, izleyenleri kendine hayran bırakan Aslıhan Malbora, şimdilerde “Lefter: Bir Ordinaryüs Hikayesi” filminin çekimleriyle oldukça yoğun bir tempo içerisinde... Güzel oyuncu, insan doğasının karmaşıklığını ve toplumsal mesajları irdeleyen projelere daha çok yakın hissettiğini belirtiyor. Hayatta karşılaştığı zorluklarla mücadele yöntemlerini de anlatan başarılı oyuncu, yaşam felsefesini MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Kübra dizisinin ikinci sezonu geçtiğimiz ay çıktı ve yine en çok izlenenler listesinde yer aldı. Henüz izlememiş olanlar için hem diziden hem de karakterinizden biraz bahseder misiniz?
Kübra dizisinin ikinci sezonu, karakterlerin psikolojik derinliklerini daha da açığa çıkarıyor. Her geçen bölüm, karakterlerin değişimini izliyoruz. Merve’nin dönüşümü ise daha çok izleyicilere insan doğasının karmaşıklığını, griliğini hissettiriyor. Dizi, yalnızca bir hikâye anlatımı değil, aynı zamanda insan doğasına dair bir keşif sunuyor bence.
“Merve” karakterinde değiştirmek istediğiniz bir özellik var mı?
Merve’nin aşırı tedbirli ve zaman zaman cesaretten yoksun yanını değiştirebilmeyi isterdim. Bu, onun hayatındaki bazı kritik anlarda daha özgürce hareket edebilmesini sağlardı; ancak bu özelliği, aynı zamanda onun insani zaaflarını ve kırılganlığını da ortaya koyuyor. Bu da karakteri daha gerçekçi ve izleyiciye daha yakın bir hale getiriyor sanırım.
“Kübra” da kitaptan uyarlanan bir dizi. Sizce kitaplar mı yoksa dizi/film mi daha çekici? Keşke filmi ya da dizisi çıksa dediğiniz bir kitap var mı?
Kitaplar ve dizi/filmler arasındaki çekicilik farkı, her iki formatın da kendine özgü avantajlarından kaynaklanıyor bence. Kitaplar, okuyucunun hayal gücüne geniş bir alan tanırken, dizi ve filmler görsel ve işitsel bir deneyim sunarak hikâyeyi daha somut bir şekilde canlandırmamızı sağlıyor. Kitapların sunduğu derinlik ve detay, bazı öykülerin ekranlarda yeterince iyi ifade edilememesine yol açabiliyor. Bununla birlikte, bir dizi veya film, kitapların sunduğu atmosferi ve karakter derinliğini farklı bir şekilde deneyimleme fırsatı veriyor. Kitaplar bizleri kendi hayal gücümüzde bir yolculuğa çıkarırken filmler/dizilerle yönetmenin, oyuncunun hayal dünyasına konuk oluyoruz daha çok.
Doğaüstü olayların yaşanma düşüncesi sizde nasıl bir his uyandırır?
Doğaüstü olaylar bana her zaman merak uyandırıcı gelmiştir. Böyle olayların yaşanması fikri, beni hem heyecanlandırıyor hem de biraz ürkütüyor. Bir yandan bilinmeyenle yüzleşmek, diğer yandan ise bu bilinmeyenin bizi nasıl etkileyeceği düşüncesi insanı iki ayrı uca savuruyor.
“Kübra”nın sizde yarattığı farkındalıklar neler oldu?
Kübra, hem kişisel hem de profesyonel olarak beni zenginleştiren bir deneyim sundu. İnsan psikolojisinin derinliklerine inen bir yapım olduğu için, bende insan ilişkileri ve bireyin kendi iç dünyası hakkında yeni farkındalıklar yarattı. “Travma nedir,” ve “nelere sebep olabilir?” başlıca düşündüğüm konulardan oldu.
Ne tür yapımlarda yer almak sizi heyecanlandırıyor?
İnsan doğasının karmaşıklığını ve toplumsal mesajları irdeleyen projeler, beni özellikle etkiliyor. Karakterlerin ve hikâyenin derinliği, projelerin benim için cazip hale gelmesini sağlıyor.
Bir role hazırlanırken yaratıcılığınızı nasıl besliyorsunuz? Bu süreçte yararlandığınız bir yöntem var mı?
Bir role hazırlanırken karakterin geçmişini ve motivasyonlarını derinlemesine araştırıyor, karakterin yaşadığı çevreyi ve dönemi anlamak için çeşitli kaynaklardan faydalanıyorum. Çeşitli yaratıcı yöntemler de kullanmaya çalışıyorum. Bunların, performansı zenginleştirdiğini düşünüyorum. Örneğin; karakterin gözünden günlük tutmak gibi.
Bu zamana kadar yer aldığınız yapımlardan sizde en çok etki bırakanı hangisiydi?
Olaylara, durumlara, tecrübelere hep pek çok açıdan baktığım için her biri başka başka yönlerden etkileyicidir benim için. Parmakla birini işaret etmem maalesef çok zor...
Yaşamınız boyunca kendinizle ilgili en büyük içsel mücadeleleriniz neler oldu? Bunlarla nasıl başa çıktınız?
En büyük içsel mücadelelerim, oldukça kişisel olduğu için bunu burada yanıtlamak zor; fakat baş etme yöntemlerinden bahsedebilirim. Beni güçlü kılan özelliklerimin başında pes etmek bilmeyen bir yapımın olması geliyor sanırım. O yüzden anlayana kadar, çözene kadar, o mücadeleyi kazanana kadar, arada mola versem, otursam, dinlensem de pes etmiyorum. Bunun için ne kadar okumam, ne kadar araştırmam gerekiyorsa ben de o kadar yapıyorum.
Günlük hayatınızda size en çok ne ilham veriyor?
Bana en çok tutku ilham veriyor sanırım. Tutkuyla yapılan işler, tutkulu şekilde hissedilen duygular...
Bir gününüz nasıl geçiyor? En çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Hobilerinize ne sıklıkla vakit ayırabiliyorsunuz?
Bu aralar günüm genellikle çekimler, provalar ve hazırlıklarla geçiyor. Boş zamanlarımda tenis oynamayı, kitap okumayı ve doğa yürüyüşleri yapmayı seviyorum. Hobilerime mümkün oldukça vakit ayırmaya çalışıyorum, çünkü böyle bir tempoda dengede kalmama oldukça yardımcı oluyorlar.
Yaşam felsefenizi nasıl tanımlarsınız? Bu felsefe, kararlarınızı ve eylemlerinizi nasıl etkiliyor? Bir mottonuz var mı?
Mottomu, “Kendi yolunu çiz, kendi ışığını bul, ararken kimseye karanlık olma.” şeklinde özetleyebilirim sanırım. Bu felsefe, hem içsel hem de dışsal hedeflerime ulaşmada bana ilham veriyor.
Gücü nasıl tanımlarsınız ve bu tanım, hayattaki rolünüzü nasıl şekillendiriyor?
Gücü, içsel dayanıklılık ve kişisel potansiyeli gerçekleştirme kapasitesi olarak tanımlıyorum. Güç, bireyin kendi sınırlarını zorlayabilmesi ve zorluklar karşısında direnç gösterebilmesi anlamına gelir. Aynı zamanda liderlik ve başkalarına ilham verme yeteneğini de içerir bence. Kendi gücümü anlamak ve bu gücü doğru şekilde kullanmak, yaşamımın her alanında daha etkili ve anlamlı bir varlık göstermemi sağlıyor.
Hayatınızı bir renk paleti olarak düşündüğünüzde favori renkleriniz hangileri ve bu renkler sizi nasıl ifade ediyor, ruh halinizi nasıl yansıtıyor?
“En”li sorulara hiç cevap veremem ama aklıma ilk, mavi gelir hep. Huzuru ve derinliği sembolize ediyor sanırım benim için. Gökyüzünü ve denizi... Hayatımı bir renk paletine çevirecek olsaydım önce maviyle başlar, sonra da hemen yeşili eklerdim. Doğa hiç eksik olmasın isterim.
Aşk ve sevgi sizin için ne ifade ediyor? Bu iki kavramın, hayatınızdaki yeri nedir?
Aşk, yoğun bir duygusal bağlılık ve derin bir içsel çekimken; sevgi daha geniş bir kapsama sahip, destekleyici ve şefkatli bir yaklaşımdır. Bunlar evrensel tanımları. Bu tanımların şahsi notaları ise zamanla, olaylarla sürekli değişiyor, dönüşüyor içimde. Benim için, hâlâ anlamları üzerine düşündüğüm iki kavram diyebilirim.
Güzellik rutinleriniz var mı?
Güzellik rutinlerim, genellikle doğal ve sade ürünlere dayanıyor. Cildimi temizlemek, nemlendirmek ve düzenli güneş kremi kullanımı günlük bakımımın temelini oluşturuyor. Ayrıca düzenli olarak görüştüğüm bir dermatoloğum var; bilinçsizce tüketimdense ihtiyacımca olan rutini oluşturmama yardımcı oluyor.
Moda ile aranız nasıl? Sık sık değişen moda trendlerini takip ediyor musunuz?
Moda ile aram maalesef hiçbir zaman iyi olmadı. Bu demek değil ki giyinmeyi sevmiyorum. Çok seviyorum hem de fakat kendi kafamın içindeki modaya uydukça!
Size kendinizi güçlü hissettirdiğini düşündüğünüz uğurlu bir takınız, rutininiz, kelimeniz vb. var mı?
Aaa uğurlar söylenmez! Hiç adetten değildir.
Ufukta yeni planlarınız, projeleriniz veya müjdeleriniz var mı?
Şu an “Lefter: Bir Ordinaryüs Hikayesi” projesi içindeyim. Oldukça keyifli bir çekim süreci yaşıyoruz. Bazı planlar ve projeler var ama maalesef bunlardan şu an bahsedemiyorum.