AN ile başlayıp ZAMAN ile devam eden, bir ana değil anlara ait “Paralel Hayatlar”...
Her şey göründüğü gibi olmayabilir.. Ve... hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Değişik evrenlerde değişik gerçekler yaşanıyor. Gördüğümüz, duyumsadığımız, algıladığımız yegâne büyük evrenin yanında, hiç denenmemiş ama izlenimleri bellekte yer eden ve yaşayan küçük evrenler...
Nasıl olabilir? Açıklanabilir mi? Olasılık dahilinde, tesadüfler zincirinin makul bir yorumu... Neden olmasın? Değişen biz, her yeni kararda başka bir küçük evreni inşa ediyoruz.
Bu filmde başrolü kim oynuyor? Bir kadın... Çok kadın... Zamana hapsolmayan NEJ kadınları.. Zamansız ve sınırsız bilge güzellikte.
Bir ömür boyunca, paralel çizdiler, aynı yapılardan çıkıp, aynı sokaklardan geçip, aynı yollarda gezdiler.
Aynı zamanda, değişik mekanlarda, aynı hayatları yaşadılar. Ayrı bir mekanda, ayni hayatların değişik zamanlarını yaşadılar. Belki de onları özel kılan doğuştan gelen yetenekler değil aslında sürekli öğrendikleri farkında olmadıkları yaşanmışlıklar. Bir çelişkiler ülkesi, aşk ve nefret gibi, ölüm ve hayat gibi, mutluluk ve mutsuzluk gibi bir zıtlıklar ülkesi. Birbirlerine yapışıklık derecesinde yakın olmalarına karşın, birbirlerine değemeyecek kadar uzak.
Nejla Güvenç, yaratıcı kadının vücudunu kuşatan tasarımlarla yolculuğuna devam ediyor… Zeki, güçlü ve seksi dokunuşlarla paralel zamanlarda, başka bir talihle sonsuzluğa damga vuran kadınları anlatıyor… Doğanın olmazsa olmazı kadın, sonsuzluğu üzerine giyer. Koleksiyon, zamansız olana ulaşma arayışıdır…
Koleksiyon renkleri; zaman içinde dönüşüme uğramış, yaşayan griler... Kristalize şeker beyazlar... Güneşin büyülediği buğday sarısı, safran, bakırlar. Hipnotize edici pembekirmizilar... Ve duygunun rengi inci pudralar...
Formlarda; Birbirinden bağımsız ancak paralel devam eden çizgiler.
Deneysel boyutlar, tarihsel estetik, modern ideoloji ve eşiz simetri. Matematiksel uzamlar, mimari yaklaşımlar, dönüşüp değişerek gelişen formda katmanlar, gizli, muzip detaylar kozmik bir yaklaşımın varlığını hissettirmekte...
NEJ serüveni üçlü bir kompozisyon; bir üçleme… Talihleri ile tarihi değiştiren kadınlara; “self-kendilerine” ait… Kendi yüzyıllarında dönüşümün ayağı, kırılma noktası yaratmış kadınlara selam niteliğindedir.
İlk serüveni; 2011 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda Hypatia’yı İskenderiye Kütüphanesi’nin tozlu raflarından çıkarmıştı. Eşsiz güzelliği sonsuz bilgeliği ile “aydınlığın son ışığı” olarak tanımlanan Hypatia, yakılan İskenderiye Kütüphanesi’nin küllerini savururken muzipçe gülümser: “Sonsuzluğa ne bırakacaksın?”… Sonsuzluğun ilk serüveniydi Hypatia… ve kitap Hypatia’nın sonsuzluğunun simgesiydi…
İkinci serüven 2011/12 Sonbahar/Kış Self Century koleksiyonu kutsal atfedilen topraklarda hayat bulmuş, içindeki aşkla Papa’lık makamına ulaşmış Joanna Anglicus’un adına, hak ettiği sonsuzluğu vermek üzere çalışılmıştır…
Ve...Üçüncü final serüveni ile paralel evrende yasamış farklı bedenlerde hayat bulmuş NEJ kadınlarını bir araya getiriyor.