Üç kişilik aşk...
Yönetmenliğini Tunç BAŞARAN’ın, yapımcılığını Kadri YURDATAP’ın üstlendiği ‘Üç Kişilik Aşk’ adlı filminin setinde yağmur ve gözyaşı eksik olmuyor.
İki kadının, aynı erkeğe aşık olması ile başlayan süreçte, yaşanılan duygu dolu olayların anlatıldığı aşk filminde, başrolleri Yetkin DİKİNCİLER, Yeşim BÜBER, Gökçe YANARDAĞ, Binnur IŞIK ve Murat COŞKUNER paylaşıyor.
‘Üç Kişilik Aşk’ın senaryo yazarı Özlem SARAÇ ayrıca, filmde oyuncu olarak rol alıyor.
Filmin senaryo yazarı Özlem Saraç ayrıca, filmde oyuncu olarak rol alıyor. Tunç Başaran’ın teklifi üzerine ‘Üç Kişilik Aşk’ın senaryosuna imza atan Saraç, filmdeki Sibel karakterini canlandırıyor.
1973 yılında İzmir’de doğan ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü’nden mezun olan Özlem Saraç, ‘Benimle Evlerin misin?’, ‘Bir İstanbul Masalı’ ve ‘Efsane’ adlı televizyon dizilerinde rol aldı.
Çekim Mekanları
Filmin İstanbul’daki ilk günkü çekimleri ÜsKüdar, Altunizade Capitol Alışveriş ve Eğlence Merkezi’ndeki çeşitli mekanlarda ve Capitol Specktrum 14 Sinemaları’nda gerçekleştirildi. Beyoğlu’nda Beyoğlu’nun simgesi olan tramvaylar, Çiçek Pasajı’ndaki Sev-İç Restoran, Okmeydanı’ndaki İstanbul Memorial Hastanesi, Bağdat Caddesi’ndeki Polonez Barbekü, Korukent’teki Siar Sigorta A.Ş., Bostancı’daki Çatana Restoran, Zekeriyaköy’deki bir yazlık ev, Feriköy Mezarlığı, Ortaköy, Arnavutköy ve Kalamış’daki çeşitli merkezler, kullanılan diğer çekim mekanları arasında yer aldı. Capitol Alışveriş ve Eğlence Merkezi’ne alışverişe gelenler, çekimleri meraklı bakışlarla izlediler ve fırsat buldukça oyuncularla sohbet ettiler. Annesiyle birlikte gezmeye gelen Aybüke adlı küçük kız, çekim süresince Yeşim Büber’in kucağından hiç inmedi. Zekeriyaköy’deki yazlık evde gerçekleştirilen gece çekimlerinde, yağmur makinesi kullanıldı. O sahnelerde yağmurun altında rol alan Yetkin DİKİNCİLER ile Yeşim BÜBER, yağan yağmurdan fazlasıyla nasibi alarak sırılsıklam oldular.
Keyifli bir ortamda çekimleri gerçekleştirilen ‘Üç Kişilik Aşk’ta, oyuncularıyla sıcak bir çalışma atmosferi yakalayan ve sürekli düşünce alışverişinde bulunan yönetmen Tunç BAŞARAN, ilk çekim gününden itibaren, oyuncularına sözleriyle moral vermeyi ihmal etmedi.
Yönetmenin filmle ilgili düşünceleri
Tunç Başaran’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Üç Kişilik Aşk’ adlı filmi ile ilgili düşünceleri ise şöyle:
‘Yapımcı Kadri Yurtadap birlikte, televizyonlara dizi, doksan dakikalık televizyon filmleri üretmek için bir çalışmanın içerisine girdik. Bu nedenle, doksan dakikayı aşmayacak çeşitli senaryolar araştırmaya ve tedarik etmeye başladık. Bunların arasından seçimler yaparak yeni projeler oluşturduk. Sonuçta, ilk yaptığımız filmin ve bu filmde de rolü olan Özlem Saraç’ın senaryosu beğenildi, beğenilince hazırlıklarını tamamladıktan sonra çekmeye başladık. İki haftada tamamlamayı planlıyoruz.
‘Neden televizyon filmi’ derseniz? Tabii sinema filmi ile televizyon filmi arasında çeşitli farklılıklar var, sinemacı bakışıyla da çeşitli farklılıklar var. Bu nedenle biz de, elimizden geldiğince, sinema tadında ve kaliteli bir televizyon filmi çekmek için çaba gösteriyoruz. Bir süre sonra, bu projenin devamı da gelecek ve başka filmler de imza atmayı planlıyoruz.
Oyuncuların filmle ve oynadıkları karakterlerle ilgili düşünceleri
Yetkin DİKİNCİLER (Cem):
‘Aşk Üçgeni’nde Cem rolünü oynayan Yetkin Dikinciler’in, film ve filmde canlandırdığı karakterle ilgili düşünceleri şunlar:
‘Filme, Cem karakteriyle başlıyorum, sonra bir kaza oluyor ve bir travma yaşanıyor. Cem evliyken ve eşinden henüz kendisinin bile bilmediği bir çocuk beklerken, bir kaza geçirip tamamen geçmişini kaybediyor. Annesiz, babasız, eşsiz. Anılarsız, hatırasız bir yaşama doğru yol almaya başlıyor. Cem’in psikolojik bir yolculuğu var. Filmin ilk bölümünde, sürpriz denebilecek bir şey. Sanki, bir evlilik, bir ilişki ve onun açılımı gibi başlıyor film. Romantik ama biraz çatışmalı. Problemli bir ilişkinin açılımları olacak gibi görünürken birden hayatı tepe taklak oluveriyor. Cem de şarampole yuvarlanan arabayla birlikte hayatını, tekrar şarampolden çıkıp anayola taşıyor ve anayolda artık yalnız, kimsesiz, yeni bir geleceğe doğru yolculuk yapmaya başlıyor. Burada, Rüya karakteriyle ki, kendisine bakan, sahip çıkan, öncelikle tıbbi olarak sahip çıkan, sonra da kalbiyle sahip çıkan Rüya ile, geçmişini değil belki ama, insanı vareden mutluluklardan birkaçını, özellikle en önemlisi ‘aşk’ı yaşamaya başlıyor. Ama tabiki filmin en güzel yeri de, senaryoya da bence güzel bir düğüm atılmış, trajik bir çatışkı. Cem’in eski karısı onun öldüğüne inanmıyor, bir şekilde izini buluyor ve Rüya’yı trajik bir çatışmada bırakıyor doğal olarak. Artık, yeni sevdiği adamla gerçekleri yok sayarak yaşamaya devam mı edecektir, yoksa bir anne duyarlığıyla, karnında bir çocuk taşıyan eski eşine onu teslim mi edecektir? Bu soru işaretleriyle düğümler atılıyor ve seyirciyi de bu izlekte bir maceraya doğru sürüklüyor.
Rolü çok beğendim çünkü, bir oyuncu açısından psikolojik derinliği olan da bir rol. Bir yerde geçmişini arayan adam, ama geçmişini ararken geleceğini kurmaya çalışıyor. Hatta diyaloglardan birinde Rüya’ya, ‘ben gelecekten değil geçmişten korkuyorum’ diyor! Çok hoş bir cümle bu! İnsanlar, hep gelecek kaygısı duyarlar, gelecekten endişe ederler. ‘Ne olacak, ne bitecek’ diye’. Ama Cem, ‘neydim’ sorusunu arıyor ‘ne olacağımı’ değil.
Yani ilginç bir karakter Cem. Kendi adıma, Tunç Başaran’la böyle bir projede buluşmuş olmaktan gurur duyuyorum, kendimi şanslı sayıyorum.’
Yeşim BÜBER (Rüya):
‘Aşk Üçgeni’nde Rüya rolünü oynayan Yeşim Büber’in, film ve filmde canlandırdığı karakterle ilgili düşünceleri şunlar:
‘Rüya, bir doktor. Cem, hafızasını kaybetmiş şekilde hastaneye geliyor. Bir şekilde hem hastanın sorumluluğunu alıyor hem de ondan etkilendiği için yardım etmeye çalışıyor. Ve evini ona açıyor. Bir tane kızı var ve tek başına büyütmüş onu, kocası başka birine aşık olup onları terk etmiş. Dolayısıyla ortada, yalnız başına hayıtını sürdüren yalnız bir kadın portresi var. Ancak, aşık oluyor ve aşık olduğu anda da ortaya adamın karısı ortaya çıkıyor. Onun bir ailesi olduğunu öğrendiği zaman çeşitli çelişkiler yaşıyor. Kaybetme korkusuyla, söyleyip söylememe ikilemi içerisine düşüyor. Kendisiyle bir anlamda hesaplaşıyor. Sonrasında da olması gerektiği gibi Cem’i gerçek karısına teslim ediyor.
Ben, Rüya rolünü severek oynuyorum. Çok sakin görünen bir karakter ama o sakinliğin içerisinde yaşamışlıkları ve aile problemleri de var. İç dinamiği ile dışarından görünen hali farklı Rüya’nın. Çelişiyor ve bazı yerlerde de bunun ipuçlarını görüyoruz. Oyuncu olarak beni eğlendiren bir durum. Keyif alıyorum, rolümden memnunum.’
Gökçe YANARDAĞ (Müge):
‘Aşk Üçgeni’nde Müge rolünü oynayan Gökçe Yanardağ’ın, film ve filmde canlandırdığı karakterle ilgili düşünceleri şunlar:
‘Müge, Cem’le evli ve bebek bekliyor. Bana göre, küçük problemleri de olsa mutlu bir evliliğimiz var. Gergin bir günümüzde iş seyahatine çıkıyor ve bir kaza geçiriyor. O sırada, yoldan aldığı bir kişi vefat ediyor. Kendisi son anda kurutuluyor. Hafıza kaybına uğruyor. Hastaneye yatırılıyor. Fakat ölen kişiye, üşümesin diye benim hediye ettiğim paltoyu verdiği için onun öldüğünü düşünüyoruz. Kaybettikten sonra onu ne kadar sevdiğimi anlıyorum. Kocamın ölmediğine inanıyorum ve kendimi doğacak çocuğuma adıyorum. Tüm bu olaylar yaşanırken, bir gün bir alışveriş merkezinde kocamı görüyorum. Sonra gözden kaybediyorum. Ancak onun yanındaki kadınla, yani Rüya ile
DİĞER HABERLER
“Kitap Okuyanlar Daha Uzun Yaşıyor”
“Bu Yıl Grip Salgını Daha Az Olacak”
“Ocakbaşı Açılışına Cemiyet Hayatından Büyük İlgi”
“Victoria’s Secret 2014 Sevgililer Günü Koleksiyonu”
“Başını, eskiden kalbimin olduğu yere yasla”
“Burcu Kara: Çocuk Sahibi Olmak İstiyorum”
“YKM’de Doluca Bağbozumu Reyonu!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32