Daha önce size bir market fedaisinden bahsetmiştim. Anlıyor ve inanıyordum ki bu konuda yalnız değilim. Bunu artık biliyorum da. Eğer kadın dergilerindeki doğru erkeğe nerede rastlarsınız? Sorusunun cevabı gibi görünen yüzlerce öneriden biri olan “evinize en yakın markette Cuma akşamları” kısmı doğru olsaydı marketler bir sürü doğru erkeği elinden kaçırmış olan kadın için bir cehenneme dönüşmezdi.
Geçenlerde bahsettiğim market fedaisi belki de hayatımdaki en “doğru” erkekti. Ama muhtemelen benim doğrum değildi ki hep bir köşede olmasını istemekten kendimi alıkoyamadığım halde yıllar sonra başkasının doğrusu olarak karşıma çıkmıştı.
Gerçekten böyle midir?
Olayın aslı hayatımızda doğru erkeği arıyor olmamız mıdır? O doğru erkeği ise en doğru zamanda bulmamız mekânın zamanın adamın doğru olması üçgenini tamamlamadan ona doğru bir adım bile atmıyor oluşumuz temkinli olmaya çalışmamızdan mı kaynaklanıyor?
Ya da belki bir gün olur da şu anda istediğim gibi biri değil ama yıllar sonra belki dersek kendimize dürüst davranmış mı oluruz yoksa ertelediklerimiz ile yıllar sonra öylece ortada kalıverir miyiz?
Peki ya o? Hani seviyordu? Hani alkollü ya da alkolsüz her gecesinde yalnızca kadınım dediği uğruna en acıklı şarkıları dinleyip her fırsatta evlenme teklif ettiği o kadın için deli oluyordu?
Bırakalım bu işleri de işin aslını görelim artık biraz. Sevseydi beklerdi. Ölsün çatlasın patlasın demiyorum ama bekleyeydi eyiydi. Sevmek öyle lafın gelişi bir durum değil ki seviyorum deyince olsun.
Seviyorum demeyi biliyorsan beklemeyi de öğreneceksin. Sevmekten bahset sonra kalk git başkasıyla evlen ellerin doğrusu ol bir de utanmadan çocuk yap. Bir tane ile de yetinme ikinciyi de al kucağına. Ne oldu o büyük aşka?
Bir de yıllar sonra çıkar karşınıza kafanızı karıştırır. Hani o kavuşulamayanın gerçek aşk zannedilme sorunu var ya işte o sorunun soru işaretinin çengeline boğazınızdan asılırsınız. Zaten en büyük yanılgı da bu olsa gerek. Leyla’ların Mecnun’ların varlığı aşkı aklınızda tutabilmeniz ve büyüklüğünü unutmamanız için kurulmuş tuzaklar aslında. Kavuşsalardı görürdüm ben o büyük aşkları. Mecnun’un her akşam çöpü çıkartması için Leyla’nın döktüğü diller, Leyla’nın dırdırından kaçmak isteyen Mecnun’un o büyük aşkını çölleri serapları unutup playstation oynamak için kaçtığı erkek arkadaşları ve eve zorla dönme duygusu ve daha bir sürü ilişki klasiği yaşanacak hepsi de kaçınılmaz olacaktı. Çünkü ilişkiyi var eden de zorla koşup peşinden elde edene kadar bırakmayan elde ettikten sonra da kıymet bilmezliğini yaşamadan ve yaşatmadan duramayan bir türden, insandan bahsediyoruz.
Öyle de olmuyor böyle de. Kavuşamayınca felaket kavuşunca rezalet oluyor bir şekilde. O halde salıvereyim mi ben şimdi bu market fedaisinin bütün doğruluklarını yeni sahibine? İki çocukla mühürlediği ilişkinin şeklini şemalini bozmadan kaybolduğum yere geri döneyim değil mi?
Kim bilir belki de artık benim için doğru zamandır. Ve tam da bu zamanda gelecektir zamanımın en doğrusu en doğru mekanda çıkıverecektir karşıma. Umut etmedikçe huzur huzur bulmadıkça hayat bulamıyormuş demek ki kendine ait gerçek anlamları.
Ben en iyisi oturayım evimde sarayım şu internet alışveriş sitelerine. Sipariş edeyim gelsin. Çırak çocukla niyetimi bozacak değilim ya?
Hadi kapatıyorum çok yazıyor çünkü böyle olunca, karnım da acıktı zaten tıklayıp tıklayıp duracağım daha.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®
http://www.facebook.com/pages/Ferhan-Petek/40815501931
https://twitter.com/#!/Fername
FERHAN PETEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER