Modacıymış, mankenmiş, moda editörüymüş, hepsi fasa fiso. Moda dünyasının asıl kazananı moda blogcuları artık. Son bir yıldır bu gerçeğin daha net ayrımına vardı çoğu kimse. Moda dergilerinin eskisi kadar etkisi yok. Stil sahibi olan çoğu kimse moda ile ilgili ufak da olsa birşeyler karalayabiliyor. Modacılar, ürünleri daha çok kimseye daha hızlı ve etkin ulaşsın diye, moda blogcularıyla ilişkileri sıkı tutuyorlar.

Marc Jacobs, Brian Boy isimli genç için özel tasarım yaptı. Costume National ve Yohji Yamamoto,”Style Rookie” blogunun sahibi Tavi Gevinson isimli 12 yaşındaki stil ikonasını(?) moda şovuna özel uçakla getirtti. Moda bloggerlarının moda dünyasındaki bu etkin gücü, bizim ülkemize de bu sene yayıldı. En son İstanbul Fashion Week’te koleksiyonlardan çok moda blogcularını konuştuk. Türkiye’deki markalar da bu gücün farkında. Yeni ürünlerini ilk onlara gönderiyor, koleksiyonlarını tanıttıkları şovlara davet ediyorlar. Düşünün, sosyetenin en ayrıksı stiline sahip kadınlardan Deniz Berdan bile, kendi blogunu açıp, moda bloggerlarıyla ahbaplık kuruyor.

Bloggerların kendi yerlerini kapmasından endişe duyan dünyadaki ünlü kadın/moda dergilerinin moda/stil editörlerinin halini bir düşünün. Peki Türkiye Vogue’daki moda/stil editörleri ne derece başarı sağlayabilecek? Blogculara yaklaşımı ne olacak? diye düşünüyorsanız; vizyoner sahibi olduğunu gösteren derginin, moda blogculuğu konusunda akla gelen ilk isimlerden olan Melis Pekand’ı Vogue Türkiye’nin internet içeriğinden sorumlu kişi yapmış olmasına bir bakın derim.

Sonuçta, moda blogcuları özgün deseniz daha özgünler, samimi deseniz, daha samimiler. Bence tabii. Üstüne bir de profesyonel moda bilgisi eklenince, blogcular bu işten çok kazançlı çıkıyorlar.

Bakalım, önümüdeki günler, moda blogcuları için nelere gebe? Merakla bekliyorum.