Hangi kadına sorsanız, bir erkekte aradığı özelliklerin en başına dürüstlüğü ve sadakati koyar. Külliyen yalan! Sakın inanmayın ey erkek ahalisi! Evet bir kadın için bu özellikler önemlidir ama tek başına yeterli değildir. İstediğiniz kadar dürüst ve sadık olsun, iyi bir işi olmayan, kadını simit evleri dışında bir yerlere götüremeyen erkek kös kös evine döner. Hatta adam daha ‘Biz şimdi ne yapıyoruz sevgili miyiz, takılıyor muyuz, ne haltız?’ diyesiye kadar bir bakarsınız kadın başka aşklara yelken açmış. (Bu betimleme de artık bitsin, yasaklı cümleler arasına girsin, kullanan yazarların, gazetecilerin maaşından kesilsin)
Konuyu dağıtmayayım...
Efendim önce kendimize dürüst olalım. Bir adam önce zengin olmalı, ya da en kötü ihtimalle orta halliden hallice olmalı. Anlaştık mı?
Peki...
Şimdi gelelim bu adamları nerede, nasıl bulacağımıza...
Bizzat kendim keşfettiğim, test edilmiş onaylanmış, tavsiye edilenlerden olumlu geri dönüşler alınmış tüyoları derleyip topladım... Buyurun, tekmili birden... (Hemcinslerimin foyalarını ortaya dökmüş gibi oluyorum biraz ama n’apalım hayat böyle!
Tanışana kadar...
Gerçekçi olun: Bana bir tane gerçek hayatta zengin adam-fakir genç kız ya da tam tersi örneği gösterin. Hemen şimdi! Zzzzzt! Süreniz bitti! Çünkü hemen aklınıza gelmeyecek kadar azlar. İnanın buna! Hayal ettiğiniz adam ile aranızda 10 şeritli otoban kadar mesafe olmamalı. Yani bir bankada memur olarak çalışıyorsanız, hedefiniz oteller zinciri olan bir adam olursa baştan kaybedersiniz söyleyeyim. Daha mütevazı olun. Bir doktor, mühendis, reklamcı, gazeteci (maaşı iyi olanlardan) neyinize yetmiyor? (Şansınız %60)
İyisinden, tarzı olan bir gardırop düzün: Bütün servetinizi yatırmanıza gerek yok. Erkeklerin çoğu markadan, pahalı kıyafetten anlamaz zaten. Zenginler bile! Döpiyes ve topuklu ayakkabılarla ancak plajda dikkat çekeceğinizi unutmayın. Ama sakın ola ki pahalı görüneceğim diye Süreyya Yalçınvari bir stil yapmayın. (Onun Tarkan filmlerindeki Vandallar gibi görünmekten kurtaracak gerçek bir moda danışmanına ihtiyacı var)
Kural: Bütün moda dergilerini yalayıp yutmuş, parayı bastırmış ama kendi iradesiyle onları yerle bir etmiş gibi görünmek. Öyle ki, turuncu bir etekle kırmızı bir ayakkabının harika görünebileceğini görüp size hayran kalsın. Ufff biraz zor bir iş. (Şansınız %70)
Gezin! Kısmet seçeneklerinizi vapur, otobüs, iş yeri dışına yaymak istiyorsanız, bunun birinci kuralı arada bir tali yollardan yürümektir. Hep aynı yollardan giderseniz, aynı insanları görürsünüz. Şans denilen şey, tam da budur işte! Biraz magazin basınını takip edin, popüler mekanların listesini çıkarın ve haftada birkaç gün buralarda takılın Fitness salonları demode, plazaların cafelerine takılın. Hem gündüz vakti sadece baba parası yiyen snop’larla ne işiniz olur! Sizin amacınız kalitelisinden işi gücü olan bir yuppi bulmak! (Düzenli olduğu takdirde şansınız % 70)
Tanıştıktan sonra....
Her şey güzel gitti. Telefonlarınızı, msn adreslerinizi verdiniz, twitter’da friendfeed’de follow’lara başladınız... Sakın rahatlamayın valla, bundan sonrası daha zor. Çünkü henüz hiçbir şey belli değil. Adı konmamış.
Bir defa hemen sevgili moduna girmeyin. Bırakın o sizi arasın. Öyle olur olmaz zamanlarda ‘Ne yapıyorsun, ben de seni düşünüyordum’ falan dediniz mi, bitti zaten kesin, bir daha zor arar.
Eğer görüş alanı içindeyseniz, çantanızda kallavi bir kitap bulundurun. Önerim, elinize aldığınızda bana küfür edeceğinizi bilsem de, Ayn Rand’ın ‘Hayatın Kaynağı’ adlı felsefi romanı. Öyle kalın ve minik puntolarla yazılmış bir roman ki, size Hermes bir çantadan daha çok hava katacağını garanti edebilirim. Çantanızda bir sürü gereksiz şey taşıyorsunuz da ne oluyor? (Etkisi 100 üzerinden 90 puan)
Kendinizi beğendirmek için adamın her söylediğini onaylamayın. Bazı konularda da argümanlarınız olsun. Futbolla ilgili bile! Tabii önce google’layarak! N’olur google’lamadan bilmediğiniz konular üzerinde konuşmayın. Bu ana düsturunuz olsun. Önce google, sonra konuşma, önce google, sonra konuşma, önce google! (65 puan)
Hem güzel, hem akıllı hem de bir kültür mantarı olduğunuzu düşünmesini sağlayın. Sadece best seller’ları, vizyondaki filmleri değil, kimsenin okumadığı seyretmediği filmleri de takip edin. Okuyacak kadar sabrınız yoksa, internetten özetlerine bakın, ya da kitapçılarda birkaç sayfasını okuyun. Konuşma aralarında okuduğunuz kitaplara gönderme yapmayı ihmal etmeyin. ‘Biliyor musun, bu olay bana Ayn Rand’ın ‘Hayatın Kaynağı’ adlı romanını hatırlattı.
-Hönk! (70 puan)
Onsuz planlar yapın. ‘Bu akşam arkadaşlarımla falancadayız...’ Haftada en az iki gün bu cümleyle karşılaşan erkek artık sizindir. Deneyin ve görün. (95 puan)
Bakımlı salaş olun: Eliniz ayağınız, saçınız başınız her zaman dört dörtlük olsun ama bunun için uğraştığınızı belli etmeyin. Sanki yataktan yeni kalkmış gibi. Doğal bir fondöten, biraz maskara ve parlatıcı. Hepsi bu! (70 puan)
Mesajın dozunu abartmayın. İlk randevudan sonra onu aramak için deli olsanız bile sakın aramayın. Bırakın sizi o arasın. Kural budur. Sonrasında ise günde bir defadan fazla aramayın, mesaj çekmeyin. ‘Ne yapıyorsun, neredesin, telefonun neden kapalı vs... ilk bir ayda yasaklı kelimeler. (85 puan)
Twitter’a merak uyandıran kendisiyle ilgili olup olmadığını bir türlü anlamayacak mesajlar post edin. Öyle şeyler yazın ki, sevgili adayınız kendisine sansın ama siz başka bir şeyden bahsediyor olun. ‘Beni çıldırtıyorsun’ (Dakika başı çöken bilgisayarınız) Benim ol istiyorum’ (Geçen gün vitrinde gördüğünüz kırmızı stilettolar) Bir an önce geeee!. (Aslında evde çay demlemişsiniz kankanıza sesleniyorsunuz) gibi...
Şimdilik bu kadar... Sonuçları benimle paylaşın pls! Hayırlara vesile olurum inşallah!
İLKAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER