Kimseye güven kalmadı diye şikayet ediliyor ya, gülesim geliyor. (Hikmet Suner)
İnsanlık tarihine bakıldığında güvenin ne kadar istismar edildiği örnekleri o kadar çok ki, okumakla, dinlemekle bitirilemez.
Şeytanın üzerinde otoritesinin bulunmadığına güvenebilirsin,
Güvenilmeyenler ise, şeytanın üzerlerinde otoritesi bulunanlardır.
Rızan hilafına dünyaya geliyorsun.
Tabii ki, takdiri ilahi.
Ama dünyaya merhaba dediğin andan itibaren, hayat sana öyle sürprizler hazırlıyor ki…
Bazıları için acıların çokluğu, bazıları için mutluk.
“Gülerken ağladı insan, bu son olsun bu son”, dizeleri olsa da…
Ya anneden ya babadan ya kardeşten, ya arkadaştan darbeler alıyorsun.
Hz. Yusuf’un kıssasında olduğu gibi menfaati icabı kardeşler arasında yaşanan nice misaller görüyorsun.
Aile içi işkence, aşağılanma gibi içler acısı olaylar, insanı canından bezdiriyor.
Evlilik yapıyorsun, ölene kadar bir yastıkta dost olarak bir ömür boyu diyorsun, sonra, kullanılıyor, aldatılıyor, istismar ediliyor, taciz ediliyor hakaret görüyor, üzülüyor, perişan oluyorsun.
Yalancı vaatler, seni bağlayan yollar oluyor. Güvenip, yola çıktığın bu müessesede, ne çok hüsrana uğruyorsun.
Her şey bir sözde hukuk üzerine oturtulmuş olsa da manevi ızdırabtan duyulan acının maalesef telafisi yok.
Çocuklar, bu kötü örneklerle büyüyorlar.
Zamanla evlilik, aile olmak, arkadaşlık, kardeşlik, ortaklık, komşuluk mefhumları yerini, “ EL” kavramına bırakıyor. Yabancılaşma..
Sadece, gelenekler kaybolup sadece güç, para ve nihayetinde hayata haris olarak yaşamak kalıyor.