ALMA MAZLUMUN AHINI ÇIKAR AHESTE AHESTE.
Herkesin yaptığı yanına kâr kalır, sanılıyor.
Ve,
İlahi adaletin tecelli etmeyeceği zannediliyor.
Yapılan kötülükler, hak yemeler, günü birlik galibiyetler, insanı nasıl da geçici hazlara alıştırıyor.
Bilseler ki, bu yolda galip maluplar....
İnsanlar hak etmediklerini talep etmekte israr edip, hayata haris yaşıyorlar.
Kendilerine tapıyorlar, ve , kendilerine tapılmasını istiyorlar.
Bütün şaşaa, debdebe ve "güç bende" edaları...
Hayatta tapındıkları ve bunlar için yarışıp, yarışı kazandık zannedip, günahkâr, yalancılar olarak yaşayan zavallılar.
Kendilerini ilâh yapıp, kendilerine tapanlar.
Çalıştığı yeri dolandıranlar,
Eşlerini aldatıp evlilik hayatlarına, "mutluyuz" ifadesi ile devam edenler,
Büyük artizlerrr.
Çocuklarını aleme rezil edip, ebeveyn ünvanına yakışmayaçak hal ve hareketlerde bulunanlar,
Paraya tapanlar,
Elde etmek adına her türlü yolu ve yöntemi deneyenler ve mübah sayanlar.
Şerefli rızık yerine şerefsiz rızkı tercih edenler,
Gücü imkanlarından alıp, can yakanlar,
Sadece kendilerini düşünenler,
Benden sonrası tufan deyip, aileyi, efkâr-ı umumiyeyi hiçe sayanlar,
Böylece, vesvese içinde olup, huzursuz yaşayanlar.
İnsanın yaratıldığı andan itibaren, toplumda sevgi odağı olmayı başarmış, saygı gören insanlar olduğu gibi, nefret odağı olan ve sevgiden yoksun yaşayan insanlarda mevcuttur.
Farkındalar mı acaba?
Kur’an da Hazreti Adem’in iki oğlundan bahsedilir. Bende bu kıssayı kısaca paylaşmak istiyorum. Hz. Adem’in oğullarından birinin ismi Habil, diğeri ise Kabil’dir. Habil son derece yumuşak huylu, ılımlı ve toprakla uğraşan biridir. Kabil ise avcılık yapan güçlü kuvvetli birisidir. Gün gelir ve bu iki kardeşin arası bozulur. Daha doğrusu Kabil tarafından tek taraflı bozulur. Çünkü Kabil kardeşini sürekli kıskanmakta ve onun evleneceği kız ile evlenmek istemektedir.
Günler günleri kovalar, Kabil artık içindeki nefreti kontrol edememektedir. Üstelik kalbi sevgi ile dolu olan Habil’in adağı kabul edilmiş, Kabil’in adağı ise kalbinde bulunan kötü duygulardan ötürü kabul görmemiştir. İki kardeş ormanda gezerlerken tartışma başlar ve yerden bir taş alan Kabil kardeşi Habil’in başına vurarak onu öldürür. İşte bu olay ilk cinayet olarak insanlık tarihine geçer. İlk cinayet, ilk iletişimsizlik, ilk kıskançlık... Kabil anne ve babasının yüzüne bakamayacağını düşünerek o bölgeden uzaklaşır ve yalnız bir hayat sürmeye başlar...
Bu kıssa da tüm insanlık ailesi için alınacak dersler var. İnsanın içindeki kin ve nefret duygusu, sevgi ve hoşgörü duygusuna galip gelirse, sonuç yukarıdaki misâl gibi oluyor.
Kişinin kendisine "Kendimle iyi bir ilişki yürütmezsem, bir başkasıyla basıl iyi bir ilişki yürütebilirim?" diye sorması.Nefsini terbiye etmesi gerekmez mi?
Tövbe edelim, "Allah ım bizleri islah et" "akıl fikir ihsan et" diye dua edelim.
hikmetsuner@yahoo.com
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER