Türkiye Cumhuriyeti kadınlara medeni hak ve hukukunu, seçilme dahil, medeni geçinen İsviçre den önce verdi.
Türk kadını doğduğu andan itibaren son nefesine kadar, “insanlığın varlığını”, “emeğiyle” kurmuştur.
Evlat olarak, abla olarak, anne-baba, anneanne-babaanne olarak, toplum onun omuzlarında yükselmiştir.
Tüm imkansızlıklara rağmen, hakkının her türlü olumsuz yollara başvurularak gasp edilmesine rağmen, Türk’ün atası Gazi tarafından layık olduğu mevkie konuşlanmıştır.
Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğrunda uğraş ve savaş verenler de onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar.
Çünkü, bütün insanlık tarihi boyunca tarihin hiç bir dönemimde, hiç bir lider, kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörülü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir.
Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu ona sahip olan Türk milletine… Ruhun şad olsun Atam..
Herkes kendi ülkesinde yaşayan insanların özelliklerinden bahsedebilir, bir çok şey de söyleyebilir.
Ama bizim ülkemizin kadınları hakkında söylenebilecek olanlar, tarihin, olayların, tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir.
Çifti süren, tarlayı eken, ormandan odun getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanlarını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kanısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmıur, çamur, demeyip, cephenin mühimmatını taşıyan hep o ilahi Anadolu kadınlarıdır.
.
Türk kadını tam bir emekçidir.
Başka ülkelerde , “artık reşit oldun”, deyip, çocuklarının mesuliyetini üstlerinden atan kadınların aksine, mezara girinceye kadar, hatta öldükten sonra bile ruhuyla destek veren asil kadınlarımız..
Kadınlarımız, sosyal hayatta, hayat mücadelesinde, ekonomide ve endüstride, geçim temininde ve ötesinde erkeklerimizle hep beraber yürümüşlerdir.
Hem yuvası, hem vatanı için, canını dişine takan kadınlarımız, başka ülkelerdeki telakkilerden farklı, asil bir ruha sahiptir..
Eşi ve benzerleri yoktur..
Bizim kadınlarımızın, sayabileceğimiz faziletlerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi, ülkemize kıymetli evlatlar yetiştirmiş, başka hiçbir yerde örnekleri görülemeyecek şekilde fedakar, cefakar, vefakar duygulara sahip olmalarıdır.
Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi, bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.
Bunun için de, sosyal hayatın esası olan kadınlarımıza yeteri kadar ilgi gösterilmelidir.
Yaşamak demek, faaliyet demektir.
Peki, kadınlarımız, bu faaliyetleri konusunda, yeteri kadar haklarını alabilmekteler mi?
Cevap hayırsa, bunun için müsebbipler utanmalıdır..
Bilgi, idrak, bilinç sorununu çözdüğü zaman, yurtta barış, yaşamda randıman-verim kurulacaktır.
Bu ulusal çaba onu, tarladaki çapadan kurtaracaktır.
Dünya kadınlığına da örnek olacaktır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü manzumesinde, “Türk kadınını” özellikle ve öncelikle kutluyorum.
Saygılarımla.
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER