Yürüyorum…
Yolumun üstü kalabalık…
Mutsuz insanlarla dolu sokaklar…
Ben de onlardanım, çoktandır biliyorum…
“Biz şanssız bir nesil miyiz? Yaşamanın en zor olduğu zamanlarda mı nefes alıyoruz?”, diye soruyorum yürürken…
“Bizim zamanımızda neşeli, içten bir kahkaha atana ayıplayan gözlerle bakarlardı” diye içimden hikayeler anlatıyorum…
Oysa daha ne isterim, herkes öyle kahkaha atsa…
Nerede olduğu önemli değil, ben de gözlerimden yaş gelinceye kadar gülsem…
Sonra;
Gülümsüyorum…
Zorla…
Dışımdaki mutlu görüntüyü içime yansıtmak için debeleniyorum!
“Öyle görünme, öyle ol” diyorum.
“Küçük şeyler var hayatında, onlar seni mutlu etmeye yetsin” diyorum.
“Çok beklenti içine girme; sadece gül” diyorum.
Çabalıyorum…
Hem de çok!
İnsanların tavırlarını irdelemiyorum, sormuyorum, merak etmiyorum.
Bunların, içimde bir yerlerde takılıp kalmasına da izin vermiyorum.
İnsanları görmezden geliyorum.
Mutlu oluyorum.
Güveniyorum…
Sadece hayatımda olup bitenlere…
İçimde yaşadıklarıma…
Kötü bile olsa; çıkardığım derslere, bu hayatın gidişatına yön veren kişiye, kendime…
Sonuna kadar…
Ve;
Bakıyorum…
En yanımdaki insana, aileme, yaşadığım yere, geldiğim ve gitmek istediğim yere...
Yakın gelecekte mutlu olduğumu görüyorum…
Hayatımdaki bir çok şeyden, bir çok insandan fedakarlık edince ve kararlı olunca yüzümün güleceğini anlıyorum.
Bulduğum değil, yarattığım mutlu yüzlerle…
GÜLTEN ÇOŞKUN
YAZARA E-POSTA GÖNDER