"Profesyonel hayatta ikiyüzlü oluyor insan. Yüzüne gülüp arkandan konuşmayı o kadar seviyorlar ki..." Burak Laçin`in yeni yazısını okumak için tıklayın.
Zamanın nasıl akıp geçtiğini bir türlü anlayamadım. Saatler olmuş gecenin karanlığına karışmış arayıp duruyorum... Neyi, kimi bilmiyorum... Acımak.... Belki de aradığım sihirli kelimenin altında yatan en güzel kelime... Acımalı mıyım? Yoksa boşverip ezip geçmeli miyim? Veya ezilmeli miyim?
Profesyonel hayatta ikiyüzlü oluyor insan. Yüzüne gülüp arkandan konuşmayı o kadar seviyorlar ki... Yıllarca oku, kariyer elde et... İki üç kendini bilmez sadece hırs yüzünden tüm yaşamını mahfetmeye yetsin...
Bu zamana kadar hep kadın yöneticilerle çalıştım.... Bazen kendi kendime devinip durdum.
- Niye kadın yöneticiler ezip geçmeyi, kendilerini haklı göstermeyi ve her zaman ön planda tutmayı seviyorlar diye kendi kendime sorup zamanımı boşa harcadım..
Ahhh ah şu kadınlar yok mu? Baştan çıkartan, birbirleriyle dost geçinip daha sonra da birbirlerinin ayaklarını kaydırmaya çalışan, işyerlerinin tuvaletlerinde bir yandan makyajını tazelerken öte yandan yan masasındaki arkadaşının sırlarını anlatan şu kadınlar... Sonra tuvaletten çıktıktan sonra dedikodusunu yaptığı arkadaşına yalandan samimi bir gülümseme savuran....
Bana karşı hislerinizi hissetmiyorum sanmayın sakın. İçinizden binlerce nefreti üzerimde bir yük olarak sırtladım bekliyorum. Ama yapacak bir şey yok... Kadınlara özel bir haber portalında hislerimi açık açık yazmamak da olmaz yani.. Eğer bana yazı yazmam için bir köşe teklif edildiyse o zaman hissettiğim tüm şeyleri sizlerle paylaşmak da boynumun borcu...
Zamanında bir sürü kadın yöneticiyle çalıştım. Sabahları bazen güleryüzlü, bazen kin dolu masamın yanından geçerlerdi. Ya erkek arkadaşıyla kötü bir gece geçirmiş ya da piyangodan para çıkmıştı. Veya gerçekten birey olduğunu hissedip pozitif olmaya karar vermişlerdi.
Bulunduğum reklam pazarlama departmanımda anılarıma kazınan bir sürü hatıra hafızamdaki nadide yerlerini korumaya devam ediyorlar. Silmek istesem de anılarıma öyle bir yapışmışlar ki koparıp atmanın mümkünatı yok...
Asıl konu anılarımda sakladığım güzel şeyler. Açıkçası kendi adıma kadınlardan çok şey öğrendim. İtiraf edeyim ki onlarda öğrendiğim bir çok şeyi kendilerine silah olarak doğrultup kullandım. Ve şimdi o silahı beynimde doldurup sıkmaya devam ediyorum.
Aşk, öyle güzel bir duygu ki... Bir kadını vurmak için sadece aşkı silah olarak kullanmanız yeterli. Ben bir kadına aşığım. Silahım kalbim ve kalbimin tüm derinliklerini o nadide kadına açık bıraktım. Her zaman aralayıp girebilsin diye.
Artık diğer kadınlar umurumda bile değil. Kendi yalnızlıklarıyla başbaşa kalabilirler...
İnsan aradığında gerçek aşkı bulamamasının imkanı yok. Yeterki istesin. Yeterki hedef belirleyip hedefleri doğrultusunda ilerlesin. Tabi kadınlar tuvaletinde hedefe ilerleme gibi bir şansın da olmadığını öğrendikten sonra.
Makyaj yapmakla, iyi giyinmekle bir yere varılamayacağını bilmenin bence tam zamanı...
Gerçekte insan çıplaktır. Ve çıplaklığın en güzel yanının doğallık olduğuna inananlardanım. Çıplak ve özgür. Çıplak ve sade... Çıplak ve kendi...Gecenin sezsizliğinde kaybolup uzaklara gidebilmek için.
Düşünün bir kere, 30 sene sonra geriye dönüp baktığınızda hafızanızda neler kalacak?.
Kadınlar tuvaletinde eleştirdiğiniz çalışma arkadaşınızın düşüşü mü? Yoksa tüm kalbi ile sizi sarmalayan bir çift el mi?
Yaşamdan alınacak o kadar zevk var ki? Bunu gerçekten hissedebildiğiniz zaman anlıyorsunuz....