HAYDAR DÜMEN VE BEN…
Sevgili dostlar,
Bu hafta Cosmoturk’ün bazı köşe yazarlarına sitemkar dolu mailler atarken, kendimin ne kadar uzun zamandır yazıyı boşladığımı da fark ettim. Sonrasında kendime de sitemkar dolu bir mail attım.
“- Sevgili Cenk, Okurlara saygısızlık yapıyorsun ve yazı disiplini kaybettin. Ya yazılarına devam et ya da kendi köşeni kapattır.” Diye…
İnanın çok korktum. Cosmoturk gibi özel bir platformda yazı yazma fırsatı bulmuşken köşemin kapanmasını istemem. Bundan sonra daha dikkatli olacağıma söz veriyorum.
Şimdi konumuza dönelim…
Yaklaşık altı aydır, hepinizin tanıdığı, değerli hocam Haydar Dümen’in basın danışmanlığını üstlendim.
İlk baştan “– Acaba yanlış bir işe mi girdim?” dedim… Sonrasında doğru bir karar verdiğimi anladım.
Nasıl oldu da Sevgili Haydar Dümen’le tanıştım?
Biraz işin iç yüzünü anlatayım:
Bildiğiniz gibi Cihangir semalarında oturuyorum. Hani şu sanatçıların büyük koloniler halinde yaşadığı, yirmidört saat yaşayanların mekanı… Kendini olmamış ama olmuş gibi gösteren, daha çok çalışması gerekirken çoookkk deneyimliyim edalarıyla cirit atanların yer aldığı garip mekan…
Evimin yanında benim hastası olduğum eskici Haydar abinin dükkanı mevcut.
Allah tam yüreğime göre vermiş. Yanımda eskici dükkanı eee daha ne isteyeyim. Dünyayı verseler değişmem.
Eskiler arasında bulduğum hayaller, yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar…
Bana verilebilecek en güzel hediye…
Haydar abinin dükkanına gittiğimde sevgili hocam Haydar Dümen’in de benim gibi eskici delisi olduğunu öğrendim. Ve o eskici dükkanı vasıtası ile Haydar Dümen hocamla tanışma fırsatı buldum.
Hani sizlerin televizyonlardan tanıdığınız, cinsellik konusunda konuşan dünya tatlısı bir insan.
Gel zaman git zaman Haydar Dümen ile samimiyetimiz ilerledi. Aslında sadece seks üzerine konuşan bir doktor değil, yılların getirdiği deneyimi, yaşanmışlıklardan alınan dersleri keşfettim.
Cinsellik haricinde, toplumun başka konularda da dikkat etmesi gerektiğini anlatmaya çabalayan gücü fark ettim.
Günler ilerledikçe Haydar Dümen’in çaylak öğrencisi olmaya başladım. Ve gün geçtikçe daha da sevdim.
Kısada “Çekirgesi” olup çıktım…. :)
Dün gece Haydar bey’in evinde sohbet ederken. Bir anda ibrenin bana çevrildiğini ve beni analiz ettiğini anladım.
Çocukça ruhumu kaybetmemem gerektiğini, çok iyi dinlediğimi fakat biraz hayat felsefemi değiştirmem gerektiğini kulağıma fısıldadı. Otuzsekiz yaşımda da olsam, hala genç olduğumu ve her konuda kararlı gitmem gerektiğini söylerken sadece susup dinledim.
Dayanamayıp bazen cevap vermek istedim.
Ama beni o kadar net çözmüştü ki cevap verecek bir şey de bulamadım.
Evime gelince düşündüm. Sonrasında olduğum yerde uyuya kalmışım ve gecenin beşinde kalkıp ”- Bunu mutlaka yazıya dökmem gerekli.” Deyip pat diye uyandım.
Eeee… Tarihe devamlı bir belge bırakmak gerekli…Yoksa neden yaşıyoruz?
Geçmiş deneyimlerden ders alınmayacaksa, yaşamanın da bir anlamı olmaz.
“Sevgili Haydar Hocam sonuna kadar haklıydı.“
Kendimi düşündüm. Her beş cümlemin başında “-Ben” diye başladığımı fark ettim. Ben, ben, ben…
Sanki her yaptığım iş bulunmaz bir hint kumaşıymış gibi anlatıyormuşum. Tamam heyecanlıyım, gerçekleşen ve gerçekleşmesi muhtemel projelerimi paylaşmayı seviyorum. Beni mutlu ettiği gibi çevremdekileri de mutlu ettiğini görüyorum. Ama artık bu konuda daha da dikkatli olmaya özen göstereceğim.
Size kısaca Haydar Dümen’den bahsettikten sonra yazımı bitireceğim.
Mustafa Kemal Atatürk’ü dokuz yaşında görmüş, ihtilalleri yaşamış, yazdığı kitaplar “- Bunlar kaka” denip yasaklanmış bir adam.
Kitaplarını o dönem yasaklayan adamların da özel hastası olduğunu öğrenince “-Yuh” dedim.
Tüm kitaplarını okudum.
Öyle “– Hocam, benim anakonda kalkmıyor, ne yapmalıyım?”, “- Hocam, erkek arkadaşım üzerime boşaldı acaba hamile miyim?”, “- Hocam masturbasyon yaparken elim biraz içeri kaçtı, acaba kızlık zarım bozulmuş mudur?” cevaplarını bulamazsınız..
Onları sadece yazmış olduğu gazetedeki köşe yazılarında bulabilirsiniz. Orası da arz talep meselesi….
Cinselliği konuşamayan toplum, sormak istediklerini mektuplara dökünce daha çooookkk bu köşeler hazırlanacaktır.
Haydar Dümen hocamın kitaplarında, daha sağlıklı cinsel yaşam, daha mutlu bir aile, çocuğun daha sağlam temeller üzerinde yetiştirilmesi konusunda, bir yığın özel bilgiler mevcut ve baş köşede saklanması gereken kitaplar..
Ve özellikle annesi için yazmış olduğu “Nazik adında bir kadın” kitabını kesinlikle okumanızı öneriririm.
Haydar Dümen’i tanıyıp, kitaplarını da okuyunca basın danışmanlığı üstlenmeye karar verdim ve bu hikaye de böyle başladı.
Son noktayı koymadan yazımı bitirmek istemiyorum.
“İnsan, doğar, büyür ve ölür.”
Yaşanmışlıklar bize verilen en güzel hediyedir.
Yaşarken keşfedeceğimiz o kadar güzel şeyler var ki!...
Allah bana bir hediye verdi ve Haydar Dümen’le karşılaştırdı.
Basın danışmanlığını üstlenerek yeni nesillerle tanıştırma fırsatı buldum.
Seksen yaşında, dişlerinde daha dolgusu bile olmayan, benden sağlıklı bir yaşanmışlık belgesi…
Kendisini kaybetmeden hayat felsefesini öğrenebildiğim kadar öğreneceğim ve öğrendiklerimi yeni nesillere aktarmaya özen göstereceğim.
Allah sana uzun ömürler versin hocam.
Sevgilerimle,
Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com
www.cenkbabaeren.com
CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER