Dünyadaki en masum insana…
Size benim hayatımda önemli bir yeri olan ve kimsenin yerini dolduramayacağı çok özel bir insandan bahsedeceğim: Birdal’dan….
Geçen Cuma Aydına gittim. Ayak bastığım anda tüm vücudum her zaman olduğu gibi diken diken oldu.
Çocukluğum, gençliğim, yaşadıklarım, aşklarım, sevinçlerim, üzüntülerim…. Hepsi bir anda gözümde canlandı.
Aydın’ı oldum olası çok sevdim. Özellikle Efeler Mahallesini…
Benim için Efeler Mahallesi’nin yeri doldurulamaz. Çünkü, bu mahallede yıllardır amcamlar yaşıyor. Son dört sene hariç her yaz bu mahalleye geldiğimde, yaşadığım tüm anılarımla İstanbul’a geri dönüyorum.
Aydın'da haşarı yaramaz bir oğlan. Oralaadaki takma adımla “Bizim Oğlan”...
Çocukluğumdan bu yana Efeler Mahallesi’nde hala yaşayan özel bir kişiden bahsetmek istiyorum. Adı: Birdal.
Her sabah, amcamların evinin çaprazında bulunan kaldırımda, gri kepenkleri kapalı dükkanın önünde, kahverengi sandalyesinde, akşama kadar oturup, hiçbir yere gitmeyen, aynı yerde, aynı sandalyede ve devamlı ellerine bakarak gülümseyerek oturan Birdal’ı anlatacağım..
Şu an yaşı 40’ın üzerinde. Dört sene önce kendi başına yürüyebiliyordu ama şimdi destekler yardımıyla yürüyebiliyor.
Birdal’ın kendisine has önemli bir özelliği var.. O da elleri. Elleri, onun aynası ve yaşanmışlıkları ellerine bakarak görebiliyor. Ve sadece kalbine hapsediyor.
Seneler önce yaşadığım ve unuttuğum tüm olayları, kişileri Birdal ellerine bakarak bir saniyede görebilme ve hatırlayabilme özelliğine sahip.
Belki size bu konu önemsiz gelebilir. İçinizden sadece hafızası kuvvetli diyebilirsiniz. Ama öyle değil.
Birdal öyle saf ve öyle temiz bir kız ki. Hatıraları ilk önce ellerine sonra kalbine taşıyor.
Düşünün, otuzbeş yaşındayım ve Aydın!a dört sene sonra gelebildim. Amcamlardan önce ilk işim Birdal’ı görmek oldu.
Geldiğimi uzaktan gördü ve gülümseyen yüzüyle bağırmaya başladı. “– Cenk hoş geedin, nassın bizim oğlan?” dedi. Peltek konuşan ve sevinçten titreyen sesi tüm mahallede yankılandı. Ardından her zaman olduğu gibi iki eliyle yüzümü tuttu. O anki mutluluğunu görmenizi o kadar çok isterdim ki…
Sonra sağ elimi avucunun içine aldı. Sıktı. Ve diğer elini de kendi yüzüne çevirdi. Hiç beklemeden son dört yıl içinde yaşadıklarımı tek tek anlatmaya başladı.
Birdal’ın son dört yılda yaşadıklarımı bilmesi imkansız gibi geliyor.
Ama yaşantımda ne olup bittiğini tüm ayrıntılarıyla tek tek anlatmaya başladı. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmadan.
Her zaman olduğu gibi Birdal’ın yanına çöktüm ve dinlemeye başladım.
Sanki Birdal bu dört senede yanımdaymış, kimsenin bilmediği, şahit bile olmadığı tüm yaşadıklarımı anlatmaya başladı.
Sonra tekrar ellerini yüzüme sürdü. Üzülme, bunlar da geçer dercesine.
Birdal, medyum değil, falcı değil… O sadece kalbi çok temiz bir insan. Yaşadığım tüm olayları, ilk önce yüzümden ellerine, sonra kalbine yine aktardı.
Çocukluğumdan bu yana Birdal benim hayatımda önemli bir yere sahip. Ve hep öyle kalmayı da sürdürecek.
Size bu yazımda Birdal’ı anlatmak istedim.
Belki de Birdal’la çektirdiğim bu son fotoğrafım olacak...
Kirlenen şu dünyamızda saf ve temiz insanların da olduğunu ve bizden aldığı elektrikle yaşamlarını sürdürdüklerini bilmenizi istedim.
Ve Birdal’ı her gördüğümde, yaşamın ne kadar kısa ve hiçbir şeyi kafaya takmamak gerektiğini daha da çok anlıyorum.
Eğer bir gün yolunuz Aydın'a düşerse Aydın Devlet hastahanesinin tam karşısında bulunan Efeler Mahallesine uğrayın. Ve Birdal'ı ziyaret edin. Onu anlattğım yerde mutlaka bulacaksınız.
Ve Birdal'ı gördüğünüzde izin verin elleriyle ik önce yüzünüzü sonra ellerinizi tutsun. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Sevgiyle kalın,
Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com
CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER