AŞK BİR DUYGU DEĞİL BECERİDİR….
Rutinleşen hayatlar ve kaybolup gitmiş bir yaşamın içinde tekrar kendimi bulmak istemiyorum.
Her sabah yataktan kalkıp, yüzümü yıkamak, apar topar giyinmek ve yoldan bir kahve alıp, sonra ofise gidip tıkılmak ve akşama kadar patron için çalışmak.
Hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor.
Bir senedir farklı bir yaşam tarzının içindeyim. Biraz geç de olsa kendisini tanımaktan oldukça mutluyum.
Zamanında lüks içinde yaşayan, büyük kulüplerden çıkmayan biri olarak, zamanı geldiğinde geride kalan bazı şeylerin boş olduğunu görmek iyi bir şey olsa gerek..
Hiç değilse geç olmadan hayata farklı bir gözle bakabiliyorsunuz.
Hatırlarsınız, geçen yazımda yeni bir iş teklifinden bahsetmiştim.
Aslında o iş beni oldukça heyecanlandırmıştı. Sonrasında İkitelli semalarına hapsolacağımı hissettiğim anda bir anda beynimde eriyip yok oldu…
Bir ofis katında yüzlerce insanın tıkıldığı, insanlara makine gözüyle bakıldığı, bir kriz çıktığı anda insan değerini hiçe sayarak kapı dışarı edildiği bir işte çalışmayı istemedim.
Gerçi o iş görüşmesini de Manevi Babamı kırmamak için yapmıştım. Yoksa şu an yaptığım işi çok seviyorum. Sorunum da yok…
“İnandığım ve hayal ettiğim bir projeyi yürütmek son derece heyecan verici…”
Şu an yaptığım işte bazı zamanlar cebinde para olmaz, bazense paranın haddi hesabı olmaz.
Ama ben en çok parasız zamanlarımı seviyorum.
Parasız yaşam olur muymuş demeyin. İnanın oluyor...
Gün geliyor azla yetinmeyi çok iyi biliyor insan. Tabi geçmişte yaşanan kötü ticari deneyimleri geride bıraktıktan sonra…
Sakın ha "Bu adamda zırnık" yok demeyin. Kendime göre yatırımlarım da var. Özellikle hayal kurduğum yeni projelere para yatırıyorum. Batarsam da kendi işimde batarım.
Kimseye de hesap vermem…
Bakın kriz geldi, insanlar ne yapacağını şaşırdı. Bir sürü insan bir anda işlerinden çıkartıldılar.
Doların ne kadar yükseldiği kendi yaşamlarından daha önemli olmaya başladı. Medya çoğu boş bilgilerle insanların kafasını doldurmaya çalışıyor. Uzmanlar çıkıyor dolar yükselecek diyorlar. Milleti gaza getirip ellerindeki malları millete çakıp zengin oluyorlar.
Her zaman tersini yapın. Kendinizi dinleyin.
Çoğu insan şu sıralar kredi kartlarını ödeyemiyor. Zamanında bankalardan kredi alıp kapattıkları kredi kartları tekrar dolmuş durumda... Şimdi hem kredi kartı borçları hem de banka borçlarıyla boğuşuyorlar.
Allah yardımcıları olsun kolay değil.
Kendisini pek sevmesem de eski patronum Sn. Erol Aksoy'un güzel bir lafı var.
"Kredi kartı harcaman brüt maaşını geçerse o zaman başın belada" diye...
Eski işimden istifa ettiğim zamanlarda bu öneriyi dikkate almıştım. Artık kredi kartı kullanmıyorum.
Peki, Cenk kardeşim ahkam kesmesini biliyorsun da bu bildiğimiz şeyler, sen bize ne öneriyorsun diyorsanız eğer…
İŞTE NAÇİZANE BENİM UYGULADIĞIM CENK YÖNTEMLERİ:
İsteyen uygular, istemeyen uygulamaz, bu kendilerinin bileceği iş… Ben bu yöntemi uzun yıllardır uyguluyorum ve hayatımdan da oldukça keyif alıyorum. Üstelik cimri falan da değilim.
1. Cebimde nakit param varsa alışveriş yaparım, hatta biraz abartıp stoklarım. Param bittiğinde de aldığım stoklarımla yaşarım.
2. Sigara içerim, ama hava olsun diye cebimden bilinen markalı paket çıkartmam, 2.5 YTL ye aldığım sigarayı içerim.
Zaten bir günde o da bitiyor, bu da… Tadı da aynı. Sigara işte… (Not: Yakın zamanda o da hayatımdan siliniyor)
3. Pala adında süper bir yerim var. İkinci el kıyafetler satar. Mimar Sinan’da okurken keşfetmiştim. Malların hepsi yabancı ve kaliteli. Üstelik her maldan bir tane var. Oradan alışveriş yaparım.
(Fiyatları çok makul, isteyenlere adresini mail atabilirim)
4. Ünlü deterjan markalarını kullanmaktansa, Fransız marketler zincirinde satılan kendi ürünlerini satın alırım. Fiyatı diğerlerine göre yarı yarıya ucuz… Böylece bize yüklenen diğer markalı ürünlerin reklam maliyetini de cebimden ödememiş olurum.
Bekar erkek olduğum için bizzat denendi ve test edildi. Hiçbir fark yok… :)
5. Çamaşır makinemde kireç önleyici kullanmam. Ona vereceğim parayla makinem bozulduğunda yeni makine alırım.
(Bir makinenin bozulması yaklaşık 6-7 sene olduğuna göre, o süre zarfında kireç önleyiciye vereceğiniz parayla gıcır gıcır yeni makine alabilirsiniz.)
6. Çukurcuma'yı çok severim ve oraya haftada bir günümü ayırırım. Evimde kullanabileceğim orijinal eşyaları bulurum. Hiç bir yerde bulunamayan türden... Üstelik inanılmaz ucuz fiyatlara… Gerekirse bakımını yaparım. Evime gelenler bilir… :)
(Cihangir semalarında bir yer…)
7. Özellikle metro kullanmayı tercih ederim. Hem ucuz hem de konforlu. Hem de kitap okumaya zaman bulabiliyorum.
8. Beş yıldızlı tatil köyüne gitmektense çadırımı ve sırt çantamı alırım. Bilinmedik diyarlara yelken açarım. Zaman zaman küçük ama şirin otellerde kalırım.
(Küçük oteller kitabını tavsiye ederim.)
9. Cep telefonum olduğu halde cebimde ankesörlü telefon kartı taşırım.
(Sokakta bulunan telefonları ne çabuk unuttuk. Ya da unutturdular.)
Cep telefonları sayesinde özgürlüğümüzün elimizden alındığını da görmek lazım… Bazen bulunmak istemem...
10. Evimin yanında bulunan Haydar abiden ara ara işime yarayacak güzel şeyler bulur mutlu olurum. Hiç ummadığım eşyalar bir anda karşıma çıkar.
11. Kendim gibi yaşarım, kimseyi takmam, el alem ne der? Diye kendimi de şekillendirmem.
Her insan ilk önce kendisinden sorumludur.
BAŞKALARININ STANDARTLARINA UYACAĞIM DİYE ONLARA AYAK UYDURMAK ZORUNDA DEĞİLİM.
Zaten koyunlaştırılmışız.
Ve son olarak…
12. Yaşam boyunca yalnızca bir kişiye gerçek anlamda aşık olursun. Sonrasında yaşanır, biter ve acı verir. Her iki kişiye de yazık olur.
Bittikten sonra düzenini değiştirmek zorunda kalırsın.
İkinci sefer seni seviyorum dedikten sonra iş bitmiştir.
Bundan dolayı “Aşk bir duygu değil beceridir.”
Ben artık beceriksiz olmayı tercih ediyorum : )
Mümkünse benden uzak dursun...
Bu seferlik yazım tarzımın dışına çıktım.
Ama önümüzdeki altı ay zor geçecek. Lütfen alabileceğiniz önlemleri alın sevgili dostlar. Hiçbirinizin zor durumda kalmasını istemem.
Ve sadece iyi şeyler düşünün. İnanın iyi düşününce her şey iyi gidiyor.
Sevgiyle Kalın
Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com
UFAK AMA ÖNEMLİ BİR NOT:
Bozcaada’da, ulaşım bulamadığımızdan dolayı, dağ başında bizi motoruna alıp, merkeze kadar götüren sevgili Şükrü amcaya binlerce teşekkürler. Her zaman işin rast gitsin.
CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER