Acı var mı acı?
Sevgili dostlar,
Bugün biraz acılardan bahsetmek istiyorum. Aslında her türlü acı gerçekten insana ağırlık verir ve insanı üzer. Ama aşk acısı sanırım herkesin kafasını karıştıran, hayatını alt üst eden ve ruhuna belki de en çok rahatsızlık veren bir acı türüdür. Acaba acısız ask olmaz mı?
Acı sözcüğünü Reha Muhtar’ın haberlerdeki acı var mı, acı? Diye sorduğu zaman acıdan haberdar olanlardan değil de, gerçekten acıyı hissetmiş ve acının ne olduğunu bilenlerdenseniz, aslında acının insanı ne kadar güçlendirdiğini de fark etmissinizdir.
Peki, acaba acısız ask olmaz mı? Yani aşkı acı çekmeden yasadığınızda nasıl bir şey? Ya da böyle bir şey mümkün mü? Yoksa acı aşkın tadı tuzu mu?
Aslında yaşamda başınıza gelen olayların nasıl olduğu değil, olayları sizin nasıl algıladığınız önemli. Yani siz acıdan ne anlıyorsunuz? Acı sizin için ne ifade ediyor?
Aşk ilişkilerinde aslında acıya en çok sebebiyet veren duygu kişideki sahipleme duygusu. İlişki başladıktan bir sure sonar kişi karsısındakine o kadar çok sahipleniyor ki, onu kaybettiğinde vücudunun bir uzvunu kaybetmiş gibi hissediyor. Ya da ihanete uğradığı zaman kendisi o ihaneti yapmışçasına kendinde acı çektirmek istiyor. Sahiplenmeden kaynaklanan gizli bir mazoism var isin içinde. Ayrıca karsısındaki kişinin hatasını neredeyse kendisine bile mal etme durumu var. Diğer bir değişle bir kahretme durumu ve karsı tarafın yaptığı hatadan ötürü kendini sorumlu hissetmek ve gizli bir suçluluk duygusu.
Ask acısını sanki kadınlar daha çok yasıyormuş gibi geliyor birçok kişiye. Ama aslında bunu genellemek çok zor. Az oncede belirttigim gibi bu kavram herkesin algılayışı ile ilgili.
Kadın erkeğe Gore kendini daha iyi ifade ediyor. Duygularını daha çok konuşabiliyor. Yeri geldiğinde ağlıyor, sızlıyor ve kendini bir şekilde karsı tarafa anlatıyor. Mesela kadınların ağlayabilme özgürlüğünü hep kıskanmışımdır.
Ayrıca kadın duygularını dile getirmeyi güçsüzlük olarak algılamıyor. Örneğin ihanete uğramış bir kadın bazen ihanete, ihanetle karşılık vererek aslında çektiği acının ne kadar derin olduğunu anlatmak istiyor. Mutlaka karsı tarafı bundan haberdar etmek istiyor. Birçok kez kadının sabrının bittiği yerde ilişki bitiyor. Oysaki erkek yaradılış itibariyle duygularını daha fazla içinde yasayabiliyor. Çoğu zaman duygularını ifade etmeyi bir zayıflık olacakta görebiliyor.
Ünlü düşünürlerin ask tanımlarına baktığımızda ask ve acı sözcüklerinin yan yana bu kadar sik gelmesi balkıda insanları bu anlamda “aşkın acı çekmek olduğu” seklinde şartlandırmıştır. Ya da aşkın nasıl yaşanması gerektiği ile ilgili farklı şartlanmışlıklar bu tanımlar nedeniyle hayatımıza girmiştir.
Örneğin Aristo “Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek” derken, Oscar İlde “Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlarda erkeklerin son aşkı olmak ister” demiş. Öte yandan, Antine Brem, “aşkın ilk soluğu mantığın son soluğudur” derken, La Cordaire ise “Ask erseyin başlangıcı ortası ve sonudur” demiş. İste tüm bu tanımlar ve daha birçok farklı tanıma bakacak olursak aşkın herkes için farklı algılanabileceğini ve bu anlamda birçok kavramı istediğimiz gibi algıladığımız gerçeği ortaya çıkıyor.
Acıların insanların yaşamlarında ne kadar insani olgunlastirici ve gerçekten içindeki potansiyeli fark ettiren bir duygu olduğunu insan balkıda o an acı çekerken anlayamıyor. Aslında insan acı çekerken kendini yeniden keşfediyor. Kendinde o güne kadar fark etmedigi potansiyeli fark ediyor. Acı çekmek bir anlamda da ruhsal bağışıklık sistemimizi de güçlendiriyor diyebiliriz. Bu söylediklerimden bazılarınız, ne yani simdi acı mı çekmemizi tavsiye ediyorsunuz? Diye sorabilirsiniz. Ancak anlatmaya çalıştığım; acılar karsısında pes etmemeniz gerektiği. Acının size fazla ürkütmemesi gerektiği gerçeği. Eğer isterseniz başarabilirsiniz. Çoğu insan asla yapamam, asla kabullenemem dediği birçok şeyi yapmış ve kabullenmiştir hayatta. Dolayısıyla acı çekmekte hayata dair bir gerçek. Önemli olan acı değil acı karsısında sizin ne yaptığınız. Acı size nerelere alıp oturuyor? İste tüm bunları yasamadan anlamak zor galiba.
Acıların sizi alıp götürdüğü yerler aslında çoğu zaman sizin gitmek istediğiniz yerlerdir. Sizin izin vermediğiniz yerlere acılar size götürrmezler sakın unutmayın!
Okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşçakalın!
Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!
Çağatay Ozturk
Psikoterapist
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER