Bir varmış, bir yokmuş, çok çok uzak diyarlarda gri bir ülkede küçük bir prenses yaşarmış….Masal bu ya bu küçük prensesin babası, öyle güçlü öyle güçlüymüş ki dünyanın en güçlü babasıymış. Küçük prensesini korur kollar, kimsenin onu üzecek kadar yaklaşmasına bile izin vermezmiş. Annesinin güzelliği dillere destanmış, güzel olduğu kadar sıcak, hoşgörülü , cana yakınmış. Küçük prenses, annesinin koynunda uyumaya bayılır, hep aynı şarkıyı ,onun kadife sesinden dinleyerek gözlerini yumarmış. Küçük prensesin birçok arkadaşı varmış, masalımızda soylular ve köylüler var ya, bizim küçük kız hiç ayırt etmezmiş arkadaşlarını. Elindekileri paylaşmayı da çok severmiş üstelik ,babası bazen kızsa da bunu abartmasına, şirin şirin gülümseyip kocaman bir öpücük kondurarak babasının gönlünü alırmış hemen. Babası ona hiç kıyamazmış…
Küçük prenses büyümeye, şehir daha çok grileşmeye, babası güçsüzleşmeye, annesi daha az gülmeye başlamış… Küçük kızın korkuları varmış artık, sığındığı bulutları, tualleri, kağıtları varmış. Tutkuları varmış kimsenin anlam veremediği, sevdalar yaşarmış kendi dünyasında, acılar, anılar biriktirir olmuş kimsecikler duymadan…
Günlerden bir gün çok uzak diyarlara gitmiş küçük prenses, gri şehirden uzaklaştıkça uzaklaşmış. Orada kimse bilmiyormuş onun prenses olduğunu, orada kimse görmüyormuş onun tutkularını… Yalnız hissetmeye orada başlamış, susmalara orada…En çok annesinin şarkısıyla uyumayı özlemiş, başını dizlerine koyup saçlarının okşanmasını en çok!. Öyle ihtiyacı varmış ki bu uzak diyarlarda bir parça sevgiye!... Günler, aylar, haftalar, yıllar geçmiş…Küçük prenses bambaşka biri olmuş sanki, içinde bir şeyler ölüyormuş günden güne. Hayallerini yitirdikçe kendine küsüyor, susmaları, sessiz çığlıkları artıyormuş….
Günlerden bir gün kararını vermiş küçük prenses, birkaç parça eşyayı toparlamış çantasına, gri şehrinin yolunu tutmuş. Kırk gün kırk gece yol gitmiş, gri şehre varmak için. Şehir ne kadar da değişmiş o yokken, kendisi ne kadar değişmiş! Gözlerine bir hüzün yerleşmiş uzak diyarlarda, yıllar geçse de geçmez olmuş bu hüzün bakışlarından…
Yıllar acımasızca ilerliyormuş, prensesin dünyalar güzeli bir kızı varmış artık. Tek mutluluğu, tek tutkusu o olmuş artık…Onun gözlerinde yaşıyor, küçücük ellerinde mutluluğu tadıyor, bir gülüşünde huzura varıyormuş. Kızı büyüdükçe kendisinden uzaklaştıkça yine aynı yalnızlık korkusu sarmış küçük prensesi. Ertelediği hayalleri, umutları, tutkuları ,yarım kalan cümleleri ne çokmuş…
Canı çok yanmış birkaç kere küçük prensesin, öyle bir ateş ki tek başına baş edememiş, koşa koşa babasının kanatlarının altına sığınmaya gitmiş… Annesinin gülen gözlerini aramış… İşte o gün kapılar kapanınca yüzüne, tacı düşmüş prensesin, işte o gün bir yemin etmiş küçük kadın….
Masal bu ya, küçük kadın kıpkırmızı yapmış saçlarını, tuallerinde özgürce ifade etmiş tüm hislerini. Mutluluğu aramaya başlamış, huzuru… Yorgun hissettiği zamanlar oluyormuş, yalnız hissettiği günler, mutsuz, kaygılı, korkmuş olduğu anlar oluyormuş. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle dolaşıyormuş yine de, ona öyle öğretmiş annesi çünkü. Kol kırılır , yen içinde kalırmış ya!
Bir gün bir şeyler değişmiş hayatında, tekrar hayaller kurmaya başlamış, tekrar mutlu olmaya,tekrar gülümsemeye… Değişen tek şey öncelikleriymiş aslında, “BEN “demeyi öğrenmiş küçük kızıl kadın. Kendini senelerce listenin sonuna yazdığında kimseye faydası olmadığını çok geç anlamış. Önce kendi sağlığı, huzuru ve mutluluğunu geldiğini kaybedince anlamış…
Kimse bilmezmiş artık onun gri şehrin küçük prensesi olduğunu , kimse hatırlamazmış, kendi bile…
Bir varmış, bir yokmuş… gri şehrin küçük prensesi bir gün yok olmuş…. Kimsenin beklemediği bir anda kaybolmuş ansızın… Herkes şaşmış gitmesine, herkes bir şeyler söylemiş, herkes sorular sormuş da kimse bulamamış cevabı. Neden demişler, niye demişler, küçük kadın başında tacı ,en mutlu olduğu yerde gri şehrin üstünde masmavi bulutlardaymış artık, yüzünde huzurlu bir gülümseme, izliyormuş onları, artık hiç canı acımıyormuş, hiç yanmıyormuş içi !...
Küçük kızı hiç beğenmemiş bu sonu, annesine küskün gözlerine bakmış, küçük kadın değiştirmiş masalın sonunu, bir öpücük kondurmuş güzel kızının alnına. Annesinin kendisine söylediği şarkıyla uyutmuş yavrusunu. “Susun garip kuşlar susun, güzeller güzeli yavrum uyusun…”
Sevgiyle kalın
Beyza Başar
BEYZA BAŞAR