“Gürültü kirliliğinin yoğun olduğu trafik ortamı, seçim arabalarının yüksek sesle yaptıkları propagandalar, trafiğin kitlendiği ortamlarda sürücüleri etkilediği gibi, sokaklardan arka arkaya geçen bu araçlar evde oturanları da rahatsız ediyor.

Seçmenlerin, tuttukları partiye laf eden politikacılarla, televizyon karşısında karşılıklı atışmaları kimi zaman mizah boyutlarına varabiliyor. Sanki karşısındaki duyuyormuşçasına kendilerini kaptırıp ciddi ciddi tartışmaya girebiliyorlar. Parti mitinglerine gidip bağırarak stres atsalar da yine de iyi hatiplerin duygularına seslenmeleriyle öfkeleri iyice artabiliyor. Takım tutar gibi parti tuttuklarında ise karşı partililere öfkeli hale gelebiliyorlar.”

“Partiler Kadar Seçmen İçinde Kaybetme Endişesi Var”

Dr. Yurdakul, seçim dönemlerinin seçmenin kendisini özdeşleştirdiği partinin başarılı olup olmayacağı endişesiyle, kaybetme endişesini de ortaya çıkardığını söyledi. Uykuları kaçıp sinirli hale gelebilen seçmenlerin kendileri gibi düşünmeyenlerle tartışmalarının zaman zaman cinayet boyutlarına varabildiğine dikkat çekerek, giderek ruh sağlığı bozulan insanlara dönüştüklerine değindi.

Dr. Yurdakul; “Her yerde boy boy afişlerle yapılan propaganda çalışmaları da görüntü kirliliği yaratmakta, bunun boşuna masraf olduğunu düşünenler de, yapılan harcamaların ne kadar gereksiz olduğunu hesaplayarak kızabilmektedir. Sonuçta seçim yapılacak ama bu süreçte seçmenlerin ruh sağlığını korumaları için kendilerini seçime çok kaptırmamaları, partileri ile özleşme yapıp, yenen-yenilene dönüştürmemeleri gerekir. Ancak bunu yaptığımızda seçmen olarak ruh sağlığımızı korumak mümkün olur. Bu konuda partilere ve medyaya da iş düştüğüne inanıyorum” dedi.