Öteki kadın...
"Kabuğunu kaybetmiş salyangoz gibiyim! Arıyorum yok!" Yasemin Pulat'ın yeni yazısı...
Kabuğunu kaybetmiş salyangoz gibiyim!
Arıyorum yok!
Dolunay var gibiyim..
Sıkışmış gibiyim bi yere, bi duyguya, bi şeye.. Daralmış, bunalmış, sıkılmış gibiyim... Yorulmuş gibi beynim düşünmekten. Aklım karışmış gibi. Düşüncelerim dağılmış gibi. Bana bi şey olmuş gibiyim!
Azalmış gibiyim. Az kalmış gibi. Evde, sende, herkesde, her yerde. Dünya büyümüş gibi -ki bilirim büyür bazen; yükü ağırlaştırınca ben!
Geçer mi?
Geçer...
Hayat öyküleri gibiyim her biri bi sayfa, ama tamamlanamayan kitaplar gibiyim arka arkaya sıralanınca... puzzle’ın kaybolan parçası gibi bir şey aradığım. Ya da yok olduğunu sandığım.
Yoksa yoktur aslında. Her şey tamamlanmak zorunda değil illâ. Muadili bir şey, bir ihtimâl vardır mutlaka.
Ama ya yoksa?
Bir çok şey yok aslında. Karanlığın olmaması gibi , soğuğun olmaması gibi, siyahın olmaması gibi, şeytanın olmaması gibi bir şey senin yokluğunda.... Işık yoksa, sıcak yoksa, beyaz yoksa, melek yoksa... Olan çoğu şey yokluk. Olması gerekenin yokluğu aslında. Seni de yok sayabilirim bu durumda ve bazı durumlarda kendimi de, aşkı da.
Ben ayakta durmaya çalışıyorum hâlâ... Hayatın karşısında, ortasında bazen, içinde bir yerlerde, sağında, solunda vs... Sen de kendi hayatının orasında burasında. Benim için hiçbir şey yapmamışlığınla... Kendin için, kendinden saydıkların için yaptıklarınla... Oysa sayıyorsun ya beni de kendinden; kendinin en çabuk kestirip atacağı bir tarafından olmalı. Tırnak gibi bir şey.. Saç gibi. Düşünmeden vazgeçebileceğin ama aslında senin sayılan, ama işte kolay bi parça.
Belki de zor! Asla kurtulamadığın. Uzayıp duran, büyüyüp duran arsızca... Hep kendinden uzaklaştırdığın ama asla yok edemediğin. Benim değil senin! Bu senin savaşın. Kabullenmedikçe sen, direndikçe büyüyen sorunlar gibiyim. Kökünden kessen de kurtulamayacağın, kökünden kestiğinde üstelik daha da kuvvetlenen bitkiler gibi. Budadığın güller gibi... Parçalara ayırdıkça sen, çoğalır gibiyim. Belki en zor parçan benim aslında!
Ben hayatın içinde, önünde, ortasında, karşısında, trafikte, kavga da bazen... Düşünüyorum hep neyi düşündüğümü bile bilmeden çoğu zaman. Başkalarının dudaklarında bulabilecekmişim gibi sanki her an soruların cevaplarını... ya da bir başkasının olabilecek kadar kolayım bazen! Seni kaybettiğim zamanlarda kendimi buldum ya hep, bi daha bulacakmışım gibi sanki kaybedersem. Sonra yine sana dönecekmişim gibi. Hep dönüyorum ya aynı yere.. gidip bir süre, yeni anlamlar katıp, yükleyip kendime, onları sen de deneyecekmişim gibi yine...
Ne ten ne koku olabilir tek başına bu göze almışlığın sebebi. Acı bir tarafı da var birbirimize dokunmanın mutlaka. Eksik bir tarafı. Yitik bi duygu gibi bazen. Bi çeşit acı işte. Yalnız kalmanın farkındalığı, yalnız bırakmanın vicdan azabı! Kendimi sana adamışlığım.. Bu adanmamışlığın ağırlığı. Ve bu bencillik!
Sen kendi odalarında... ben kendi odalarımda. Benim olan hiçbir şey benim değil tek başına ama senin olan her şey senin. Bu hiyerarşi can acıtır mutlaka. Ama buna rağmen devam ediyorsa acıya acıya, ne ten ne de koku sebeptir tek başına.
Sen kendi kavgalarında! Ben senin kavgalarından biri değilim ya hani, ya da öylesine inanıyorsun ki benim kendi başıma ayakta duracağıma.. senden hiçbir şey beklemeyen bir tek ben varım gibi. Bekliyorum oysa! Sen kendi kavgalarında, olmayanı oldurma, uymayanı uydurma telaşlarında. Ben hayatının nefesi gibi bazen. Su yüzüne çıktığın anlar gibi. Kaçışların gibi sanki. Ben senin saklı kentin belki! Kimsenin bilmediği evin, adresin gibi. Sadece kendin olduğun. Sadece senin olan gibi.. Kimsenin bilmediği sır gibi. Teneffüs gibi bazen.
Ben bazen yalan da söylüyorum sana! Artık daha az ama. Yalnızım ya kendi savaşlarımda, yanımda olsaydın söylemezdim belki...
-Bir tek benimsin unutma!
-Unutmam!
bunun gibi....
Bazı sorular vardır, bilerek sormazsın kendine. Bazı konular vardır bilerek durmazsın üzerinde. Çünkü bilirsin!
Seni biliyorum.
Sen de beni biliyorsun.
Başkaları da bizi biliyor!
O yüzden durmuyorlar üzerimizde!
O yüzden sormuyorlar.
Ama birbirimizi ne kadar bildiğimizi bilmiyorlar.
Ne kadar bil.. di.. ği.. mi.. zi...
Ayrıntıları kısaca.
Bugün evin şekli değişti.
Ev’in!
Evim’izin!
Yani bizim!
Yasemin Pulat
info@yaseminpulat.com.tr
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Leke Akne Ve Kırışıklıklar İçin Peelingler”
“Yatak Odanız İçin Altın Öneriler”
“Cinsel Yaşamın İlginç Gerçekleri”
“Çocuğa “Hayır” Demeyi Öğretin!”
“United Colors of Benetton, 2010 İlkbahar Yaz Koleksiyonu ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32