Kaplumbağa terbiyecisi
"Yoksa Kaplumbağa Terbiyecisi filme mi çekiliyor demeyin! Affınıza sığınarak kısacık bir yazıyla biraz sinemanın dışına çıkacağım." Can Anamur'un yeni yazısı...
Ama yine de bir sanat yazısı olacak bu. Merakla bekledikten sonra, bir Pazar günü, Kıraç ailesinin İstanbul’a kazandırdığı müzeyi gezdik. Öncelikle bina çok ihtişamlı. Dış cephe orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş. Tüm Beyoğlu’nun ne kadar etkileyici olabileceğinin nefis bir örneği.
Müzenin girişinde öncelikle hediyelik eşya kısmı sizi karşılıyor. İsmi de çok hoş: Pera-kende. Daha önce İstanbul Modern’de yaşadığımız hafif çaplı şaşkınlığı izleyen müthiş mutluluk burada da bizi sarmalıyor. Birbirinden hoş yan ürünler üretilmiş. En basit kurşun kalemden, daha pahalı ürünlere yelpaze oldukça geniş. Mouse pad’ler ilginç, çiniler akıl çelici, tişörtler kaliteli… Demek ki zevkli insanların eline düşünce hediyelik piyasası da alınabilecek şeyler sunabiliyormuş insana. Kitap ayracı, kurşun kalem, serginin kataloğu derken bir sürü şey alıyoruz…
Gelelim müzeye.
Yılbaşı öncesi İstanbul Modern’de yaşadığım şoka benzer bir şok da beni burada bekliyor. İstanbul Modern’de harika bir tablo olan ve resim geçmişimizde önemli bir yere sahip bulunan Süleyman Seyit’in “Portakal” tablosunu başka dört tabloyla birlikte yan yana asılmış görünce açıkçası şaşırmıştım. Bu tablo, başka tablolarla birlikte asılmayacak kadar önemli değil miydi?
Bana kalırsa, bu tablo kendine özel bir duvarı fazlasıyla hak ediyor. Hatta tam karşısında bir oturma yerini... İnsanlar uzun, uzun seyretsinler, zevkine varsınlar. Bu kadar önemli bir tablo nasıl oluyor da başka tablolarla birlikte, sanki sıradan bir yapıtmış gibi sergilenebiliyor? Her müzenin öne çıkan tabloları vardır. Bu müze ister Louvre olsun ister MOMA… her tablo aynı önemde olamaz, olmamalı da zaten. Ve siz müzeci olarak elinizdeki en önemli parçayı allayıp, pullayıp sunarsınız müzenizi gezenlere. Portakal da olduğu gibi saklamazsınız.
Geçen hafta, şans eseri, kablolu yayındaki Fransız kanalında Paris’teki Orangerie Müzesi üzerine bir programa denk geldim. “Mona Lisa” tablosu boyut olarak ufacık bir tablo. Adamlar koca bir duvara yerleştirmişler. Önünde koruyucu bir fanus var. Karşısında oturmak için deri kaplı banklar. İnsanlar banka yerleşmiş, uzun, uzun tabloyu seyrediyorlar. İlkokul çocukları kağıdı, kalemi yere sermiş, bu etkileyici tabloyu çizmeye çalışıyorlar. Tam bir tapınma mekanı… Tablo da tapınılacak tablo hani!
Hadi bizim “Portakal” tablosu gümbürtüye gitmiş, ya “Kaplumbağa Terbiyecisi”ne ne demeli? Satışı olay olmadı mı? İki müze kıyasıya yarışmadı mı? Sıradan vatandaşın en bildiği tablo değil mi? Ne de olsa en magazin gazetelerde bile saya, sayfa haber oldu… Peki, size nasıl bir duvarda yer aldığını söyleyeyim. Bir giriş kapısı düşünün, onun yanında, ufacık bir duvara, iki adet ufak boy tablonun arasında duvara asılmış. Öncelikle karşısında geniş bir alan yok. Zaten tablo büyük boyutlarda, biraz tablodan uzaklaşıp bakmanız lazım. Ama uzaklaşacak mesafe yok. Yanında iki tane daha tablo var. Dikkatinizi bozuyorlar. Ben olsam, bazı tabloları sergilememe pahasına “Kaplumbağa Terbiyecisi”ne hak ettiği yeri, duvarı, boşluğu verirdim.
Yazık olmuş, gümbürtüye gitmiş.
Çok kısa olarak da İstanbul Modern’deki Fikret Mualla sergisine döneyim. Kendi çapımca tablo alan, güzel bir koleksiyonu bir araya getirmeye çalışan biri olarak benim gibiler için en tehlikeli şeyle karşı karşıyayız. Öncelikle yolun başında olan bir koleksiyoncu için referans noktalarından biri sergi kataloglarıdır. Bir tablo sergide yer almış, katalogda resimlenmişse artık o tablo orijinaldir diye düşünürüz. Ya İstanbul Modern’de yaşanana ne demeli? Bazı tabloların orijinalliği sorgulanıyor. Zaten Fikret Mualla, piyasada en çok sahtesi dolaşan ressam olarak bilinir. Şehrimiz için bu kadar önemli olan bir müze nasıl böyle bir sorumluluğu üstlenebilir? Eğer gerçekten orijinal olmayan tablolar bu sergide yer alıyorsa bu sergi o tabloları meşrulaştırmıyor mu? Keşke bu müzenin sorumluları hemen savunmaya geçeceklerine bu olayın üstüne gitseler. İşte o zaman mutluluğumuz bir kat daha artar.
Beşiktaş’daki, hali içler acısı Resim Heykel Müzesi’nden başka resim, heykel müzesi görmemiş İstanbullular, çok kısa aralıklarla, Avrupa standartlarında iki müzeye birden kavuştular. Ne olur, hevesleri kursaklarında kalmasın!
Can Anamur
DİĞER HABERLER
Kadınların Araba Seçiminde Dikkat Ettiği Özellikler
Kadınların alışveriş konusunda ne kadar titiz olduklarını eminiz ki bilmeyen yoktur.
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
“Ekim’de Vizyona Girecek ‘Yaren Leylek’ Filmine Aydilge’den Sıcacık Şarkı”
“Baharın coşkusu içinizi ateşleyecek!”
“Söz dinlemiyorsa bir nedeni var ”
“Palto ve kaban rehberiniz; Marella”
“Ramazan Ayında Neden Kilo Alınır?”
“Kaya'yı rahatlatan rapor: Darp yok ”
“Black Swan- Kuğu Kara mı Beyaz mı? ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32