Hayatın içinden
"...zaman zaman hayatımızda yükselmeler ve alçalmalar yaşayacağız..." Tufi'nin yeni yazısını okumak için tıklayın.
Tekrar selamlar,saygılar. Yine biraz ihmal, biraz zamansızlık yüzünden bir süre ayrı kaldık. Bu sefer geçen yazımda anlattığım Nazi eskisi editörümün sızlanmalarınada pek aldırmadım, bu gidişle kovulacağım zaten. Ama bizde insanız, zaman zaman hayatımızda yükselmeler ve alçalmalar yaşayacağız, süper yetenekli olmam devamlı bir diktatörün isteklerine cevap vermem anlamına gelmez ki. Allahtan siz sevgili okurlarım varsınızda şimdilik bana pek dokunamıyor.
Evet gelelim bu haftaki yazımıza. Bu hafta sizle bir film hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Pazar sabahı kahvaltıya kardeşim ve eşini davet ettiğimizden erken kalktık. Öğlene kadar süren kahvaltı sonrası, alışveriş faslı geldi. Bu arada sanırım hepiniz biliyorsunuz, bütün mağazalarda süper ucuzluk ve ucuzluğu destekleyen taksit imkanları var. Ama benim gibi nasıl olsa taksitle deyip alışverişe yüklenirseniz ve işyerinizden çokkkkkkkkkkk uzun zamandır zam alamıyorsanız, buna rağmen harcalamalarınız azalacağına artıyor ise sakın alışverişe falan çıkmayın derim.
Alışveriş faslıda bittikten sonra hafta içinde Hıncal Uluç’un yazısında bahsettiği ve ilgimizi çektiği bir film olan The Station Agent ( Hayatın İçinden ) adlı filme gitmeye karar verdik. Konu olarak bana çok fazla çekici gelmesede bayanlar daha duygusal olduğundan gitmemi sağlayan bir takım etkenler !!!!! oldu tabiki. Film hakkında bildiğim bir takım önemli film festivallerinde ödül aldığı ( bu arada Hıncal Uluç’u düzeltmek isterim yazısını okuyanlarınız varsa film bir çok festivalde ödül almış en iyi film ve en iyi senaryo dallarında, ancak Hıncal ustanın dediği gibi Finbar karakterini oynayan Peter Dinklage en iyi erkek oyuncu dalında, çokta iyi oynamasına rağmen hiç ödül almamış, sadece bir adaylığı var. Oysa en iyi kadın oyuncu dalında Olivia rolünü oynayan Patricia Clarkson bir çok ödül almış. ) ve oyuncularının tanınmamış olduğu idi en azından Hıncal Uluç öyle yazmıştı. Fakat özellikle Patricia Clarkson ve Michelle Williams bir çok iyi ve yeni dönem filmlerinde rol almış önemli aktristler ( bir ustayı düzeltmekte zevkli oluyormuş, bendemi usta oldum nedir.).
Gelelim filme, özellikle Sundance gibi festivallerde ödül alan filmlere biraz çekingen yaklaşırım, çünkü genelde konuları biraz ağır, melankolik ve huzur bozucu olur. Bu filmede bu önyargı ile gittim. Gerçektende filmin ilk 10, 15 dakikası eyvah dedirttirdi, ancak sonra öyle bir açıldı ki, iyiki gelmişim oldu bir anda. Filmde konu itibarı ile öne çıkan üç ana karakter var, hayatı boyunca fiziksel durumu nedeniyle alay konusu olmuş ve bu yüzden içine kapanmış, insanlara fazla yaklaşmayan bir cüce, bir kaç sene önce oğlunu kaybetmiş ve eşinden ayrı yaşayan orta yaşlı bir kadın ve Kübalı babasının sosis arabasında çalışan görünüşe göre filmdeki en sorunsuz insan olan bir genç. Yan karakterlerde şişman, ve çirkin siyahi bir kız çocuğu, sevgilisi ile problemler yaşayan bir barmaid ve diğer küçük karakterler. Filmde anlatılan, farklılıkları ve yıllarca üstlerinde taşıdıkları sorunları ile insanların birbirine yaklaşmaları, tanımaya çalışmaları ve en sonunda aralarında oluşan sevgi bağları. Oldukça güzel kurgulanmış, zaman zaman duygusal, zaman zaman komik, zaman zaman hüzünlendiren bir film. Mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.
Filmden çıktantan sonra düşündüm. Bizde hayatımızda zaman zaman sorunlar yaşamadık mı, insanlardan ızaklaşmayı seçip, içimize kapanmadık mı, öncelikle hal ve tavırları bize çok ters hatta rahatsız edici gelen insanları daha sonra çok sevip dost olmadık mı. Kısaca sevdik sevildik ,üzdük üzüldük, sinirlendik sinirlendirdik, haksızlık yaptık haksızlığa uğradık vs. Yani insanca olan bir sürü duyguyu yaşadık, yaşattık. Yani bu filmde olduğu gibi, yani Hayatın İçinden…
Umarım bu filme gider ve sizde benim gibi seversiniz. Yanlız baştan söyleyeyim beğenmezseniz paranızı benden istemeye kalkmayın.
Bu haftalıkta bu kadar. İnşallah bir daha bu kadar ayrı kalmayız. Tekrar görüşene kadar hepinize mutlu, sağlıklı, aşk ve para dolu bir hafta diliyorum.
TUFİ.
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Egzersiz yaparken nasıl beslenmeli?”
“Zeyrek Evleri projesine ilk destek Siemens’ten…”
“Sonbahar Hastalıklarına Karşı 9 Etkili Öneri! ”
“Gençken Kötü Bir İnsan Olduğunu Söyleyen Mazhar Alanson: “...Tasavvufla Tanışınca Hepsi Bitti””
“Teknolojiden Korkmayın Sosyal Medya ile İlgili Bilinçlenin Bilinçlendirin!!!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32