>

DİĞER HABERLER

Haftanın Filmleri

"Luc Besson’un 6 yıl sonra kamera arkasına dönüş yaptığı filmi Angel-A’nın başrolünde, eski model yeni aktris Rie Rasmussen ve taze..." Talip Ertürk haftanın filmlerini yorumladı...
 
   
 
 
     
ANGEL-A
Y: Luc Besson O: Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki, Serge Riaboukine
Yapım: 2005 Fransa, 88 dk.

Paris, melek ve bizim çocuklar

Fransız yönetmen Luc Besson’un 6 yıl sonra kamera arkasına dönüş yaptığı filmi Angel-A’nın başrolünde, eski model yeni aktris Rie Rasmussen ve taze Cannes galibi Jamel Debbouze var

Hollywood’un Fransa şubesi olarak bilinen Luc Besson, Leon, Beşinci Güç, Derinlik Sarhoşluğu ve Nikita gibi bir dizi önemli filme imza atmış seveni bol olan bir yönetmendi, yapımcılık hevesine kapılmadan önce. Yapımcı olarak altına imzasını attığı bir dizi ucuz aksiyon filmi, tüm dünyada pek tutulsa da Besson’a fena halde itibar kaybettirdi. Şimdi, yaklaşık 6 yılın üzerine ünlü yönetmen özüne yani kameranın arkasına dönüyor ve Angel-A ile bir Paris ve Rie Rasmussen güzellemesi yapmaya soyunuyor. Besson önceki filmi Joan of Arc’ta başrolü zevcesi Milla Jovovich’e vermişti, bu filminde de yeni sevgilisi model Rie Rasmussen’e kıyak geçip; ilk ciddi rolünü sunuyor...

Aynen yönetmenin ilk filmi Le Dernier Combat gibi tümü siyah beyaz çekilmiş Angel-A, Besson’un sinemasına şerbetli izleyicinin hiç yadırgamayacağı bir film. Yönetmen kariyeri boyunca yaptığı gibi; tesadüfen ortaya çıkan bir aşkın/dostluğun öyküsünü anlatıyor; bu kez kahramanlarımız beceriksiz dolandırıcı André (Jamel Debbouze) ve onu düştüğü durumdan kurtarmak için dünyaya gönderilmiş bir melek Angela (Rie Rasmussen). André nasıl olduysa green card kazanıp kapağı Amerika’ya atmış ama gider ayak Paris’in yarısına da borç takmayı ihmal etmemiş. Bir zaman sonra Paris’e döndüğünde çoğu yeraltı dünyasının ensesi kalınlarından oluşan alacaklıları yakasına yapışıveriyor. André sonunda kaçacak yeri kalmadığını anladığında, Seine Nehri’nin sularında canına kıymaya karar veriyor. Ancak tam korkuluklara tırmanmışken yanıbaşında aynı işi yapmakla meşgul, ‘melek gibi’ bir kız görüyor; Angela (Köprüdeki Kız’a selamlar). Kendi felaketini unutup kızı kurtarmanın derdine düşüyor ama başına geleceklerden habersiz elbette... Angel-A sıkılmadan izlenen ama çabucak unutulmaya da mahkum, sıradan bir film; bir balık burcu olarak her filmini yoğun bir duygusallıkla yoğuran Besson, bu kez filmin merkezindeki aşk öyküsünü bile inandırıcı kılamıyor, hatta diyebiliriz ki, başroldeki enfes varlık Rie Rasmussen’den başka dikkate değer bir şey sunamıyor önümüze... Yine de her halükarda, Besson’un yönetmen olarak yaptığı işler, zırva senaryolarına ya da yapımcı olduğu sevimsiz komedi aksiyonlara yeğdir diye düşünüyorum... 10 üzerinden 4



Geri dönüşüm kutusunda kaybolanlar

Uzakdoğu korkularının son temsilcisi Hayalet Dünya, başarılı bir yazarın bilinçaltında gerilim yüklü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri

HAYALET DÜNYA
(Gwai Wik) Y: Oxide Pang Chun, Danny Pang O: Lee Sinje, Ekin Cheung, Siu - Ming Lau ile Lawrence Chou Yapım: 2006 Tayland-Hong Kong, 108 dk.

Biz tükendik onlar tükenmedi... Toplasan 10 tane eli yüzü düzgün örneğini izlediğimiz Uzakdoğu menşeyli korku filmleri, maşallah aldı başını gidiyor. Üstelik müşterisi de bol, bir nevi alan razı sanat razı durumu söz konusu aslında... Bu sefer memleketimiz Tayvan, kahramanımız başarılı bir yazar olan Ting-yin. Genç kadın yeni romanı üzerinde çalışırken evinde tuhaf şeyler olmaya başlıyor ve Ting-yin bir şekilde kendini alternatif bir evrende buluyor. Burası, genç kadının unuttuğu, silip attığı binlerce küçük şeyle dolu bir evren, bir nevi ‘geri dönüşüm kutusu’... Matrix benzeri bir girizgâhtan sonra Ting-yin’in buradan kaçması gerektiği anlaşılıyor, zira unutulmuş olmaktan fena halde kızgın bir grup hayalet genç kadını tartaklama sevdasına düşmüş... Hollywood’a transferleri hali hazırda kesinleşmiş Pang Kardeşler’in bu filmi yeni dünyaya hazırlık amacı güdüyor olabilir. Zira bir el alıştırmasından öteye geçememiş; fazlasıyla ham, zeka pırıltısından yoksun ve yorucu bir film Hayalet Dünya. Üstelik ne gerilimi gerilim ne macerası macera. Finali ise tam anlamıyla evlere şenlik... 10 üzerinden 3




Tokyo’nun asfaltı ağlıyor

HIZLI VE ÖFKELİ: TOKYO YARIŞI
(The Fast and the Furious: Tokyo Drift) Y: Justin Lin O: Lucas Black, April Betts, Brandon Brendel, Zachery Ty Bryan, Daniel Booko Yapım: 2006 ABD, 104 dk.

Point Break’ten aşırma hikaye, kas kumkuması Vin Diesel, güzel kızlar, modifiye arabalar... 2001 yapımı ilk Hızlı ve Öfkeli’nin tek cümlelik formülü, filmin gençler arasında pek tutulmasını sağlamakla kalmadı, iki devam filmine daha katlanmamıza da sebep oldu, ne yazık. Diesel’in ardından ikinci filmi sırtlayan Paul Walker’ın da projeden ayrılmasıyla açmaza düşen yapımcılar yine de projeyi rafa kaldırmamış ve sonuçta hikayeyi Tokyo’ya taşıyarak, hadiseye yeni bir boyut ve lezzet katmayı hedeflemiş. Filmin esas adamı katıldığı yasadışı yarışlar nedeniyle annesinin başına bela olunca, Japonya’da görevli asker babasının yanına giden Sean Boswell. Genç adam Tokyo’da da derhal kendine bir eğlence buluyor. Zaten Tokyo yarış dünyası henüz yeni bir trend uydurmuş; zikzaklı ve keskin dönemeçli kulvarlarda hız yapmak pek moda olmuş. Sean da Tokyo yarış dünyasına girince eğlence başlıyor...



BENİ KEŞFET
(Undiscovered) Y: Meiert Avis O: Pell James, Steven Strait, Ashlee Simpson, Shannyn Sossamon, Kip Pardue Yapım: 2005 ABD-Almanya, 97 dk.

Kötü filmler haftasının, ‘aşk uçurur’ temalı ikinci filmi Beni Keşfet, ilk görüşte sevdaya düşmüş Brier ve Luke’un hikayesini anlatıyor. Başta U2, bir dizi ünlü gruba çektiği şahane videolarla tanınan yönetmen Meiert Avis’in bu filminde, biri süpermodel diğeri rock yıldızı olma yolunda ilerleyen Brier ve Luke, henüz kariyerlerinin pek başındayken metroda çarpışmak suretiyle tanışıyor ve ilk görüşte birbirlerine vuruluyorlar. Kader sonradan onları şöhretli günlerinde yeniden karşılaştırıyor; ancak artık masumiyetlerini yitirmişler ve metroda tanıştıkları o gündeki masumiyetlerinden eser kalmamış...



TRAMVAY
Y: Olgun Arun O: Fırat Tanış, Emel Çölgeçen, Itri Koşar, Halit Ergenç, Gökhan Özoğuz
Yapım: 2006 Türkiye, 83 dk.

5 filmlik haftanın tek yerlisi Tramvay, uzun süredir adını duyduğumuz bir projeydi, sonunda izleyici karşısına çıkıyor nihayet. Yönetmen Olgun Arun’un ilk uzun metrajı olan filmde, başkarakter Hamit’i canlandıran Fırat Tanış’ın karşısında, tanıdık simalardan müteşekkil bir oyuncu kadrosu yer alıyor... Film, bir tramvay kaçırma olayı üzerine kurulu. Nasıl oluyor diyeceksiniz; ‘İstiklal Caddesi’nde Tramvay nereye kaçar’, ama kaçıyor işte. Baba dayağından bezmiş Fırat ve yanına bir de arkadaşını almak suretiyle önüne gelen tramvaya atlıyor ve içerdeki yolcuları rehin alıyor. Tramvay’ın içi de maşallah, memleketin çeşitliliğini vurgular nitelikte; içinde kiralık katilden mankene, ‘madam’dan profesöre ne ararsanız var...


Talip Ertürk
terturk@gazetevatan.com


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>