Karnı ağzında diyorlar ya aynen öyleydi. Ne zaman nasıl olmuştu kimse bilmiyordu. Soranlara da cevap vermiyordu. Yaptığı en iyi şey karnını sıvazlayıp anlamsız anlamsız gülümsemekti. Yatakta sırt üstü uzanıyordu. Yardım olmadan yerinden kalkamıyordu. Gözlerindeki çaresiz bakışlar kimilerini ağlatsa da binde bir görülen bir vaka diyorlardı. Ne olacağını kimse bilmiyordu. Elbette bir çaresi vardı, en azından bir doktor getirip baktırmak gerekiyordu ama o bunu da kabul etmiyordu. Doktor kelimesi duyduğunda sinir krizleri geçiriyordu. Büyü yaptılar bana diyordu. Ağzından çıkan tek cümle de buydu; büyü yaptılar.

Dünya, aleme borçlu olan amcası elindeki son şeyleri de satıp onu doktora götürmek için arabayı kapının önüne getirdiğinde kıyamet kopmuştu. Yirmi erkek zar zor zapt edip arabaya bindirmişlerdi. Borçlu amcası hiç kimseyi yanında istemiyordu. Aile sırlarının başkalarının bilmesini de istemiyordu. Ne olduysa ya da ne olmuşsa sadece ikisinin arasında kalmasını istiyordu. Kendisi arabayı sürdü gözden kayboldu.

Hastanenin kapısına geldiklerinde gözlerinde yaşlar süzülüyordu. Dünya, alemin diline düşeceğiz, rezil olacağız. El, alemin diline kilit vuramasın ki, diyordu borçlu amcası. Bu neydi Allah’ım? Doktor elinde cihazlarıyla onun karnına baktığı sırada bir hemşire kendini tutamayarak kahkahayı bastı; birazdan bir erkek çocuk doğuracak diyince ikinci kez kıyamet koptu. Sedyenin üzerinden yere yuvarlandı. Zar zor kaldırıp yatağa bıraktılar. Bir düzüne iğne, birkaç merhem, bir sürü ilaçla eve geri döndüklerinde kapının önünde büyü bozan kadın ve şeyh onları karşıladı. Büyü bozan kadın önceden hazırladığı inek bokuna benzeyen yeşil sıvı şeyi onun şiş karnına, yüzüne sürüp bir şeyler fısıldayarak, kedi gibi miyavlayarak dolaşırken; şeyh; kurban keselim, sadaka dağıtalım, dua okuyalım İnşallah geçer, diyordu.

Etrafta toplanan kadınlardan biri avazı çıktığı kadar ağıt yakıyordu ki, borçlu amca dayanamayıp koşup elleriyle ağzını kapattı. Alacaklılardan biri de tam da fırsatını bulmuş amcanın etrafında fır dönerek; paramı istiyorum, sana artık kimse inanmaz bunu hangi parayla doktora götürdün, benim paramı vermeden bir yere gitmem. Birileri o zor günde alacaklı adamı yatıştırırken, pos bıyıklı avcı homurdanarak; kötü bir şey yaptı öldürmek lazım dediğinde amcası eline geçirdiği sopayla sağa sola saldırmaya başladı. O iyi bir insan onu öldürmenize izin vermeyeceğim, elindeki ilaç torbasını gösterip doktor geçecek, diye bağırdı.

Arabadan indirdiklerinde karnı daha da şişmişti ki kapıdan içeri sokamıyorlardı. Kapıyı söküp zar zor içeri soktular. Ve o sırada imam onu içeri almalarına kızıyordu. Bu öldüğünde nasıl dışarı çıkaracağız nasıl yıkayacağız diye şeyhe serzenişte bulunuyordu. Yaşlı kadının biri hamile dedi, doğurtacağız ve bütün acıları geçecek, sıcak su hazırlayın diye etrafındakilere talimat verdi.

Erkekleri odadan çıkartılar, yaşlı kadın onun karnını açıp sıvazlıyordu. Üçüz doğuran kadın çokbilmiş tavırlarıyla onun sağında solundan geçip yaşlı kadına neler yapılması gerektiğini söylüyordu. Diğer bir kadın karnını yoklarken, çocuğun iki kafası var, o yüzden çok acı çekiyor, bacaklarını biraz havaya dikelim düzelsin. Bacaklarının altına yastıklarla doldurdular. Yaşlı kadın karnının üzerine çıkıp bastırdı, diğeri ise alttan elleriyle bir şeyler yaparak iki kafalı çocuğun düz konuma gelmesi için uğraşıyordu. Sıcak su hazırdı. Genç kızlardan biri odaya elinde sıcak su leğeni ve havlularla girdiğinde gördüğü manzara karşısında kendini tutamayarak gülmeye başladı. Bazıları kızsa da herkes gördükleri manzara karşısında gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Genç kadınlardan biri nasıl doğurtacaksınız, diye sordu. Yaşlı kadın kaşları çatıp üzerindekileri çıkarın diye bağırdı. Üçüz doğuran kadın pijamasını çekiştirirken, odadaki bütün kadınlar ağız birliği etmişçesine hep birlikte bastılar çığlığı. Erkek adam hamile kalır mı?

Metin Aksoy