>

DİĞER HABERLER

Dil sevdası

"Dil öğrenmek kadar bana zor gelen bir şey daha olmadı. " Metin Aksoy'un yeni yazsı...
 
   
 
 
     
Dil öğrenmek kadar bana zor gelen bir şey daha olmadı. Sekiz, on yaşlarındayken babam bana Arapça okumayı öğretiyordu, o kadar zordu ki; bir an önce ders bitsin ya da birileri babamı çağırsın, bir şey olsun da kurtulayım diye dualar ederdim. Düzinelerce sure ezberlemiştim, sırf Arapça öğrenmemek için onları hepsini okuyordum Allah’ım ne olursun babam bana Arapça dersi vermesin diye dua ediyordum. Kurtuluşum olmadı. Çat pat Arapça öğrendim babamdan. Ardından ortaokula başladığımda İngilizce diye bir dille karşılaştım ki; o derse girmemek için ruhumu şeytana satmaya razıydım. Üstüne üstelik imam hatip’e yazılmıştım hem Arapça hem de İngilizce dersleri vardı. Benim için tam bir kâbustu. Kurtuluş yoktu, Arapça olayını az çok sökmüştüm ama İngilizce beni serseme çevirmişti. Dersten kaçsam bir sorun, kaçmazsam bir bela.

Neyse ki, sakinliğim iyi huylu oluşum öğretmenimi memnun etmişti ki; üç yıl boyunca İngilizcenden rahatlıkla sınıf geçtim. Birkaç kelime öğrendim, birkaç cümle kurmayı başardım. Liseye başlarken, imam hatip’i terk ettim, o dönem Türkiye’de sayılı liseler arasında bulunan bir liseye yazıldım. Yeni, farklı ve Arapçanın olmadığı bir okul çok hoşuma gitmişti, öğretmenler bir başkaydı, öğrenciler de, dahası erkek öğrenci sayısı kadar kız öğrenci vardı. Çok utangaç olmama karşın yine de onlarla diyalog kurmayı başarıyordum. Ve yine karşıma İngilizce çıkmıştı. Ama bu defaki İngilizce öyle böyle değildi, öğrenmekten başka şansım yoktu, ya öğrenecektim ya da sınıfta çakozlayıp okulu unutacaktım. Büyük bir azimle çalıştım çabaladım, en azından alt yapımı oluşturdum. Öyle ki; en nefret ettiğim şeyler geçmiş yaşamımda hep önüme çıktı. Matematik sevmezdim, matematik öğretmenim bana; ya bu dersi öğrenirsin ya da okulu unut dediğinde, matematiği anadilim gibi öğrendim. Hakeza İngilizce.

Ve bir kez daha İngilizce karşıma çıktı geçenlerde, Sevinç Çakmaz ile birlikte bir taksiye bindik, Çakmaz Gayrettepe’ye ben ise Etilere gidiyordum. Taksiye bindikten birkaç dakika geçmişti ki, taksici İngilizce bilip bilmediğimizi sordu. Ne öğrenmek istediğini sorduğumda, “sigarayı dışarı atabilir miyim” cümlesinin İngilizcesini öğrenmek istedi. Ardından “isterseniz sigaramı söndürebilirim” cümlesinin İngilizcesini sordu, ardından başka cümleler bir birini takip etti. Sonra dönüp bana dedi ki; “Aslında ben İngilizce biliyordum ama unuttum” tuhafıma gitmemişti. Gülümsedim. Anladığım kadarıyla Hıristiyanların Easter bayramı nedeniyle İstanbul’a gelen yabancılardan bazıları taksisine binmiş, bir birleriyle anlaşamadıkları için adama koymuş olmalı ki; müşterisinden azimle İngilizce öğrenmek istiyordu.

İngilizce öğrendiğim için çok şanslı hissettim kendimi. İngilizce sayesinde çok güzel duygular yaşamdım. Aşk yaşadım İngilizce sayesinde. Başka ülkelere gittim, farklı kültürlerle tanıştım. Ve matematik hayatımın vazgeçilmez parçası oldu. Ve bir türlü matematikten kurtulamadım, edebiyat okudum ama hiçbir zaman istediğim kadar edebiyatın içinde olamadım. Para kazandıran matematik oldu, bana farklı duygular yaşatan ise İngilizce oldu. Yıllarımı verdiğim edebiyat ise bunları size anlatmama yaradı.

Metin Aksoy

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>