Delik Fişek 2
Evvveeettttttt! Yine epeyce bir zaman girdi araya...Yazarlık işine çok severek giriştim ama gerçek bir yazar asla olamayacağım... Niye mi? Okumak için tıklayın!
Ama şu da var ki, Zeynep'i gördüm ama konuşamadım, tam olarak arka masamda oturuyordu ve ben kızdan gözlerimi alamıyordum. Bir dakka...yanlış anlamaya mahal verilmediğinden emin olmalıyım devam etmek için..
hem biliyorsunuz ki kadınlar kadınlara çok daha fazla bakar, süzer, içer, yutar...yani öyle bir bakar ki, hiçbir erkek bir kadına böyle bakamaz (ayılar hariç!!!), neyse dağılmayalım, Zeynep'in bir doğa harikası olmasından bahsediyordum....Genelde biz kadınlar diğerlerini kıskanırız, ama bana bu konuda biraz iyi davranılmış, ben ve benim canımın içi kankam (isim veremem, yarın öbürgün türlü çeşit maceralarını anlatabilirim şuracıkta) kıskanmıyoruz, sadece bayılıyoruz...ve hatta kendisi (ki ona bir isim bulmalıyım!!! hmmmmm?????......zzzzzzzzzz........, bulamadım) aynen şöyle dedi:
Yahu, evet bir insan güzel olur, hatta çok güzel olabilir ama dört dörtlük olur mu be kardeşim? yani güzel desen güzel, e bi de zarif ve hoş ve tüm bunların yanında bir de çok sempatik....hatta şunu bile dedi "ben de güzelim, gözler desen mavi, saçlar desen sarı, burun hokka.....l!!! Yine saptırdım konuyu....Tarkan mı? ....yazacak birşey yok işte....ona hala bayılıyorum.
Bir de dalış maceralarımı anlatma sözü vermiştim değil mi? Hadi başlayalım...Efendim, evet dalgıç olduk, daldık çıktık, bröve aldık, 1 yıldız olduk, o da yetmedi 2. yıldızı aldık (ne olacaksa? mareşal mi olacaz sonunda?), dalışlarda ilk karşılaştığımız dalgıçlara "kaç dalışın var? kaç yıldızsın? nerelerde daldın?" falan gibi son derece dalgıç klişesi haline gelmiş sorular yönelttik. Dalış sayımız diğerinden yüksekse gururlandık, yarışa girdik arkadaşlar arasında, "ben bu hafta sonu da 4 kere daldım, sana şu kadar taktım" falan diye (takmak argo sayılmaz değil mi? takmak= onu geçmek, geride bırakmak, onun perişan olmasına neden olmak, normal yani).
Sonra, dalmaya 1 sene kadar ara verdikten sonra, geçen sene,bizim dalış hocası arkadaşla hafta içinden plan yapmaya başladık..."Abi bi derin dalış patlatırız di mi bu hafta sonu? Çok özledim yaaaa.....60 metreye falan inelim ne olur? noolurrr?" gibi konuşup durduk ve ben kendimi fena halde gaza getirip ilk dalışımı en az 50 metre yapma konusunda idefix oldum.
Arkadaşlar, bilen bilir sportif dalışçıların en fazla 30 metreye dalmaları gerekir, yani yok öyle 50ler 60lar falan...yassak...kitabında yazmıyor.... ama dalan dalıyor. Neyse....başladık dalışa...oldu mu sana 35 metre, geldi mi bana bir çarpıntı? kalbim ağzımdan fırlayacak, sebebini bilmiyorum, ilk defa oluyor, korku desen değil, herşey uygun, istek sonsuz ama gelin ve görün ki ben daha fazla inemedim, buddy'mle birlikte çıktık yüzeye....hah şimdi iyiyim..."hadi arkadaşım tekrar dalalım, hem de daha derine"....OLMAZZZZZ.....bu hepten yasak....yani yasağı delersen ölürsün...bunca hikayeyi niye anlattım? niye 2 yıldızdan aldığım eğitimlerden bahsettim? çünkü bunları bilen adamın, ikinci dalışının mutlaka ilk dalışından daha az derin olması gerektiğini de bilmesi gerekir...tersi olmazzzzzzzzz......çok eğitici olmaya başladı yazım, gurur duyuyorum kendimle....
Neyse buddy (bilmeyenlere açıklama, buddy demek dalıştaki partner demektir) dilim de biraz Perihan Mağğğden'e mi benziyor diye ara ara şüphe ediyorum, öyle olursa lütfen beni uyarın!!!!, Ayşe Arman'a benzediğim eleştirisinde bulundu pek sevgili arkadaşlarım ama çok ayıp valla, hayatında ilk kez yazan biri nasıl olur da ona benzetilir? On fırın ekmek yiyip, dünyayı 8 kere dolaşmam gerekir en en azından...
Ayrıca ona benzemek benim için bir eleştiri değil ancak övgü olur, onu da çok beğeniyorum, tipini de tarzını da...offfffffffffff ne kadar başarılıyım değil mi konuları saptırma konusunda? inşallah yukarılarda devam etmeyi unuttuğum cümleler olmamıştır....
Buddy diyordum, dalalım diyordum değil mi en son çocuğa? daha derine hatta 60 metreye inelim dedim....buddy bey başta itiraz etti, "hayır" dedi, "inmeyelim, yeniden çarpıntın tutabilir!!!" ba ba babababababaa olacak iş mi? grubun diğer adamları inmiş aşağılara, onlar çıktıklarında beni teknede görürlerse anlayacaklar dalmadığımı, karizma yerle bir mi olsun yani? korkak mı dedirteyim kendime? tam bir s...yarışı (işte onu söylemem, Tarkan'ım yıllar evvel eşanlamlısını söylemişti de başına neler gelmişti yavrucağın?) daldık evet.....vee ben tam 52 metreye indim, allahtan tüpteki hava azaldı epeyce de, dalışı kesip çıkmaya başladık, fakat o da ne? beyimizin kolundaki dalış bilgisayarı cır cırrr ötmeye başladı, yani tehlike sinyalleri veriyor, ya "hızlı çıkıyorsunuz dikkat edin" diyor, ya "deko yapmayı unuttunuz", ya da "delirdiniz mi bu nasıl dalış??" diyor zavallıcık (burada parantez açıp hepsini açıklamaya kalkarsam olay iyice çığrından çıkar, ama çok istek alırsam dalış yazıları da yazarım) dalış bitti ve tabii tekneye doğru yüzerken gruptakiler çoktan çıkmışlar ve bizi merak etmişler, gözler faltaşı büyüklüğünde bize çevrilmiş durumda...
Tekneye daha adımımı atamadan bir huzursuzluk, bir kıyamet, ne olduğumu anlayamadan tüpümü tekrar bana yükleyip "9 metrede 10 dakka, 6 metrede şu kadar dakika, 3 metrede bu kadar dakika bekleyeceksin", sen git arkandan buddy'n de geliyor dediler ve beni apar topar suyun altına mahkum ettiler...o kafayla bir hesapladım ki bahsettikleri az buz değil tam 45 dakika suyun altında kalmam gerekiyor, şakka gibi...
Neyse ben indim aşağıya, dakikalar geçmek bilmiyor, gerçekten geçmiyor ama, suyun altında tüpüm de bitti, haydiii bir de onu değiştir, falan derken biz buddy ile bir yandan yazışıyoruz, yani plastik bir yazı tahtası var ona kurşun kalemle notlar yazıyoruz falan...o bitmek tükenmek, ömür uzunluğundaki 45 dakika bitti ve ben nihayet tekneye çıktım, çıkmakla bitmiyor hikaye, bunun bir de 24 saat sonrasına kadar birşey olması ihtimali var..Teknede oksijen maskeleri vs. derken yine teknenin maskotu olduk. Bu da bana ders oldu.
Hayatımda ilk defa birşeyden çok korktum. Yok yok ölmekten falan değil. ama o sıkıntı bana yetti de arttı bile ve kendime bir itirafta bulundum "bir daha asla dalmayacağım!!!!". Peki sizce ne oldu? 1 sene aradan sonra tekrar denemeye karar verdim. Evet çok zor oldu, çünkü aklım hep o güne gitti. Dalarsam bir daha asla çıkamayacağım veya nefes alamayacağım gibi geldi. Fakaaaaaaat çok sevgili Alper sayesinde (ki bu tamamen kendi ismidir, reklam da olabilir, herkese onunla dalmasını tavsiye edebilirim) tekrar dalışa döndüm ve çok tatlı dalışlar yaptım. Bu vesile ile burada kendisine bir kez daha teşekkür eder, yazıma buracıkta noktayı basarım.
Söz veriyorum ki bir dahaki yazımı haftaya yazacağım.....
Sevgiler,
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Yılbaşı Gecesinde Kusursuz Bir Güzellik Hayal Değil…”
“Tıkla - Kazan Kampanyası Yeni Armağanları - Eylül 2012”
“Doğal bakımla çok özel saçlar ”
“İngilizce Yazışmalarda En Çok Yapılan 15 Hata Ve Doğru Kullanımları”
“Meduse Sandaletler Renkli Dünyası ile Yazı Karşılıyor”
“Doğuştan uzunlarda kanser riski artıyor! ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32