>

DİĞER HABERLER

Bu hayat yaşamaya değer

"Kahpe bir vicdan duygusu, yüreğine akan siyah zehir, seni yaşattığını zannederken, alsın hayatından en güzel anlarını." Ebru Ziyanak'ın yeni yazısı... Ebru Ziyanak'ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Kaldırımlara at kendini,
Kır dök parçala yüreğini,
Yetmedi boğazla, hastane köşelerine,
Yoğun bakımda, ruhunu arada kalmışlığın dünyasında gezdir,

Sırtında ki yüklerini, attığın her adımda taşı,
Daha fazla ağırlaşsın, kamburlaşsın kemiklerin,
Nefesini doğru alamamaya başla, başın eğikken kaçır hayatın kokusunu,

İçe çekilmiş bir suratla, morarmış iki noktanla, parçalanmış çizgilerinle acı kendine...

Kahpe bir vicdan duygusu, yüreğine akan siyah zehir,
Seni yaşattığını zannederken, alsın hayatından en güzel anlarını.

Aşk acısı bunun adı.

Aşıksınız, ona mesaj çekmeden, sesini duymadan yapamıyorsunuz. Her fırsatta yanında olmak istiyorsunuz. Her şey daha güzel, hayat yaşamaya her ne olursa olsun değer dimi? Gözlerinizde ki ışıltıyı, ses tonunuzdaki mutluluk kokusunu fark etmeyen yok. Zamanın akışı bile farklı. Onsuz geçmek bilmiyor, onunla da nasıl çabuk geçiyor. Her dakika onu tanımak, daha çok bilgi almak, daha çok ortak nokta bulmak, daha çok mutlu etmek, daha çok sevmesini sağlamak, daha daha daha, dahalar hiç bitmiyor.

Birgün geliyor, bitiyor bu ilişki. Yaşanacak çok ‘daha’ vardı. Ne oldu? Bittiğini anlamak bir zaman alıyor. O dün mutlu olan gençleşmiş kişi, artık yaşlanmış, ruhu onda değil, yataktan kalkamıyor, kalmak zorunda olduğu zamanda omuzlarını bile taşıyamıyor.

Acımak… biz millet olarak bayılırız birilerine, kendimize acımaya. Birde kendimizden önce başkalarını düşünmeye. Bizi yorgun düşüren, umutsuz yapan, etlerimiz kadar acıtan, kör bir değirmene sokan sadece bizim güvensizliğimizle kavrulan acıma duygumuzdur. Sürekli aşkımızı anlatmak isteriz, dinlediğim hikayeleri düşünüyorum hepsi hep aynı. Birileri aynı çarkta dönüp duruyor, bizde bir zaman oraya takılıyoruz.

Acımak duygusu, çocukluğumuzun ilk yıllarında ailemizin bize mirasıdır. Çikolata yerken anneniz dışarıda yeme’ günah alamayan olur’ der. Öğrenirsiniz ki, sizden daha geliri düşük birinin yanında hiç bir şeyinizi çıkarmayın, sakının. Eşyanızı alan kardeşiniz bir de üstüne zarar verdiği zaman yine birleri der ki; ‘ ama küçük o bağırma günah’ yine öğrenirsiniz, size zarar veren sizden küçükse sesini sakın çıkarma. Yakın akrabalarınız bayramda yeni bir şey giyinmişse, sen de çıkarabilirsin. Hemen anlarsınız yakın akrabalarının ne giydiğini takip et. Hayatta ‘hep yek’ olalım diye bir çaba vardır sormayın. Bize öğretilenin, çikolatayı paylaşma duygusu olmalı ya da belki de çok değer verdiğimiz eşyamızı kıran kardeşimizin harçlığınla aynısını bize alması ya da mutlululuğu başkasının mutlu olmasını bekleyerek yaşamamız.

Daha önce öğrenilmiş duygularla yeni tanıştığımız insanlara , ikili ilişkilerimizde ki olaylarda yaklaşıyoruz. Kendimize küçük bir dünya kuruyoruz. Geçmiş hatıralarla dolu. Yenisinde aynı hataları aradığımız bir dünya.

Üzüntüyü daha önceden beynimizde programlıyoruz. Bunun yanında acıma duygumuzu. Bizden daha değerli birşey olmadığını unutuveriyoruz.

Yüreğiniz neyse, size gelen de sadece odur. Biz yüreğimizi büyütmemiz ona yeni bilgiler, deneyimler, tatlar, kokular katmamız gerekirken, kardeşimiz oyuncağımızı kırdığında üzüldüğümüz ama bir şey yapamadığımız gibi davranıyoruz.

Artık çok büyüdük, neyin bizi acıtacağını da iyi biliyoruz. O acıdan uzak durmaya çalıştığımız sürece hep bizi takip eder, o acıyı sevelim, sadece bunun insani bir his olduğunu bilerek. Hayatımızın her anından biz sorumluyuz, kader bizim ağzımızdan çıkan her kelime, bu sihri iyi kullanmasını bilerek, bir acemi gibi sağ,solu kırarak değil, ne istediğimizi bilerek kullanalım.

Sizlere bebeğin ilk adımını atarkan ki, cesareti gibi bir hayat diliyorum.

Ebru Ziyanak
ebruziyanak@hotmail.com
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>