Benim şablonlarım var(dı)
"Tıpkı okul yıllarında kullandıklarımız gibi. Ama benim bu yazıda bahsettiklerim teoride ..." Yasemin Uludoğan'ın yazısı
Benim derdim şablonlarımla.
Şablonlarımız var.
Evet kadın erkek hepimizin şablonları var.
Tıpkı okul yıllarında kullandıklarımız gibi. Ama benim bu yazıda bahsettiklerim teoride aynı işi görüyor o eğlenceli okul şablonlarıyla da sadece uygulama alanı farklı.
Nerede mi bu meretler?
Tam beynimizin orta yerinde.
Açıklayayım efendim: mükemmeliyetçi olmanın bir başka durumu aslında bu. Hayatın kıyısından, köşesinden, ortasında yürüdükçe beklentilerimiz, hayallerimiz, sahip olamadıklarımız sanki usta bir sanatçı olup ince ince işlemeye başlıyor bunları kafamızın içine…
Çocukluktan başlıyoruz bu şablonları oluşturmaya.
Peri masalları, filmler, babaannelerimizin hikayeleri şekillendiriyor onları…
Şarkılar bile onlardan bahsediyor üstü kapalı: endamı şanlı, sohbeti ballı, biraz da nazlı olsun, olsun!
Sen “güzel çirkin aramam” de ondan sonra saydır bakalım madde madde…
Kurtulmak istedikçe çoğalıyor bunlar bazen, hatta daha da komplike olmaya başlıyorlar.
Karşımıza çıkan insanları oturtuyoruz bu kafamızın içindeki sanal cetvellere.
Ve asla kimse de cuk oturmuyor kenarından köşesinden. (Sanki mümkünatı var)
Hep bir bahane, hep bir kulp. Sanki biz başkalarının şablonuna tam oturuyormuşuz gibi…
Ve harcıyoruz ruhları. Adeta markette alışveriş yaptıktan sonra kasaya gelince vazgeçtim bunu geri koyayım der gibi…
Sonra arayışımız bitmez bir döngü oluyor hayatımızda. Mutlu olamamaktan şikayet ediyoruz.
Ara dur, buldun mu?
Çıkar cetveli uydu mu?
Uymadı. Aldığın yere koydun mu?
Bu kadar basit işte. Böyle yapa yapa aylar yıllar geçiyor. Ne acı ki hiçbirşey eskisi gibi kalmıyor. Ne gençlik, ne başarı, ne aşk, ne dostlar…
Hiçbirimiz mükemmel ya da vazgeçilmez değiliz.
Hayalimizde yaşattığımız o kahraman asla gerçek olmuyor. Adı üstünde hayal işte!!!
Artık şans verme zamanı geldi mi ne hayalimizde yaşattığımız kahraman olmak isteyenlere?
Zaman göründüğünden de hızlı akıp akıp gidiyor. Şablonlarımızı parçalamadıkça, ya da en azından küçültmedikçe dönüp duracağız çemberde; sürünün en başındaki tırtılın en sondakini yeni bir tırtıl zannedip peşine takılması gibi. Hiçbir yere varamadan… Tırtıllar genelde böyle yapar… Zavallılar…
Çok sevdiğim komik bir atasözü var: Beyaz atlı prensi bekler durursan sonunda bir bakarsın seyise bile değil de At’a kalmışsın.
Hah! İşte bu yazının anlatmak istediği de buydu zaten. Bu atasözünü başta söyleseydim yazının pek bir anlamı olmayacaktı o zaman.
Naçizane, anlatabildiysek eğer : )
Yasemin Uludoğan
yaseminabla@hotmail.com
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali 13 Ekim Programı”
“Her Kadının Denemesi Gereken Makyajlar”
“Nefis Nefs… ”
“Koleston’un Forever Red Serisiyle Kızıllar Artık Daha Yoğun ve Daha Parlak”
“Melikşah Altuntaş ile “Hayatımın Listesi” İş Sanat’ın YouTube Kanalında”
“Amor Gariboviç Yeni Couture Koleksiyonu “Phoenix Bloom”u Moda Severlerin Beğenisine Sunacak”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32