“Bilginin peşinden koşmak, geleceğe dair en belirgin tek planım.” diyen güzel oyuncu Esra Bilgiç, küçük yaşlarında tiyatroda başladı ve çeşitli müzik eğitimleri alarak sanat hayatına adım attı. Yer aldığı projelerle yalnızca yurt içinde değil, yurt dışında ve özellikle Orta Asya ülkelerinde de büyük bir hayran kitlesine sahip. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında vizyona giren ve izlenme rekoru kıran “Atatürk” filminde Madame Corinne’i canlandıran başarılı oyuncu, hem eğitimlerini hem de projelerini MAG Okurlarıyla paylaştı...
Küçük yaşta tiyatro ile tanışmıştınız. Ankara Mamak Belediyesi’nde çocuk oyunları sahnelediğiniz zamanlara dönersek, o zamanlar neler hissediyordunuz? Gelecekte oyunculuk yapmak istediğinize dair fikirleriniz var mıydı?
Tiyatro ile yedi ya da sekiz yaşlarımda, doğduğum ve büyüdüğüm şehir olan Ankara’da tanıştım. Halam Devlet Tiyatrolarında şapka bölümündeydi. Atölyede çok zaman geçirdim. Kostümlerin yapılması, dekorlar, aksesuarlar… Sahne arkasında olan biten her şeyi gözlemlerdim. Çok sayıda oyun izleme şansım oldu. Sonra Mamak Belediyesi’nin tiyatro kurslarına katıldım. Birkaç çocuk oyununun kadrosunda yer alma şansım oldu; fakat gelecek için oyunculuğa dair profesyonel bir planım yoktu. Hiçbir şeyi tasarlamadım. Küçük bir çocuk olmama rağmen sahnedeyken de izleyiciyken de hatırladığım en belirgin duygu mutluluktu.
Tiyatro kursuna en başta nasıl karar verilmişti?
Annem çok akıllı bir kadındır. Gözlem kabiliyeti de çok güçlüdür. Bir şeyleri fark etmiş olmalı ki, beni kursa o yazdırdı. Müzik kulağımın çok iyi olduğunu söylediklerinde beni hemen bir müzik okuluna götürdü ve ardından keman çalmayı öğrenmeye başladım. Annemin desteğiyle sanata ilk adımlarımı attım.
Lisansınızın birini Ankara’daydı, şimdi de İstanbul’da hukuk fakültesindesiniz. Hangisi daha keyifli: Ankara’da öğrenci olmak mı, İstanbul’da mı?
Maalesef çok severek ve çok çalışarak kazandığım Bilkent’i bitirme şansım olmadı; ama ben kalbimde Bilkentliyim. Şimdi İstanbul’da okuyorum. Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Seneye mezun olmayı planlıyorum. Ankara’da okumak muhteşemdi. Hayatımın en güzel, en keyifli yılları Ankara’da Bilkent’te geçti.
Ankara hakkındaki düşüncelerinizi de alabilir miyiz? Bu kentin sizdeki anlamı nedir?
Ben her zaman Ankara’yı çok sevdiğimi ve oradaki sakin, düzenli yaşantımı çok özlediğimi söylerim. Benim çocukluğum, hayatımın en güzel hatıralarının hepsi Ankara’da geçti. Her şehir İstanbul gibi büyüleyici bir güzelliğe sahip olamıyor, kabul ediyorum; ama Ankara her şeyden önce çok düzenlidir. Genelde insanlar kendi işleriyle ve kendi hayatlarıyla ilgilenirler. Bu, sosyal hayatı da diğer büyük şehirlere göre farklı kılıyor. Mesela sektörde çok iyi anlaştığım, çalışma şeklini ve disiplinini çok sevdiğim, takdir ettiğim insanların mutlaka Ankara ile bir bağlantısı oluyor. Ya Ankaralı oluyorlar ya da mutlaka Ankara’da okumuş oluyorlar. Gözlemlediğim ilk şey, çok çalışkanız ve disiplinliyiz; ve gerçekten sadece kendimizle, kendi hayatımızla, kendi başarımız ya da neyi hedefliyorsak onunla meşgulüz.
Uluslararası ilişkiler, ses, drama, oyunculuk, hukuk, keman ve piyano eğitimi derken pek çok alanda bilgi sahibisiniz. Bu çok yönlülük hakkında neler söylemek istersiniz? Eğitim almak istediğiniz bölümlere nasıl karar vermiştiniz?
Çok teşekkür ederim. Bilginin peşinden koşmak, geleceğe dair en belirgin tek planım. Hayatımın her döneminde mutlaka eğitim olacak. Ben lisede eşit ağırlık okudum. Uluslararası ilişkiler bölümünün ele aldığı konular hep ilgimi çekmiştir. Bu sebeple seçtim. Hukuk fakültesini seçme sebebim ise gerçek ve tamamen hayata dair bir şeyler öğreniyor olmam.
Çoğunlukla dönem yapımlarında yer aldınız. Tarihi canlandırmak nasıl bir duygu?
Ben dönem yapımlarında yer almaktan çok keyif alıyorum. Belirli sınırlar içinde özgürsünüz. Sınırlar o dönemin gerçekliği ile zaten çizilmiş. Bu, karakterin doğru yorumlanması için bir güvence. Hatta şanslıysanız o karaktere dair okuyorsunuz. Bu hem kolay hem de zor bir şey. Elbette her karakterin her davranışını okuyup öğrenip onu birebir canlandırmak gibi bir şansımız yok. Genelde sahneleri dönemin gerçekliği neyse, nelere müsaade ediyorsa ona göre yorumlayıp seyirciye sunuyorsunuz. Yani yaratıcılık ve hayal gücü devreye giriyor. Metnin sağlamlığına ve sunduğu seçeneklere bağlı olarak yaratımda özgürsünüz. Kostüm faktörü en ilgi çekici olanı. Ben dönem projelerinde büyük bir mutlulukla yer almaya devam edeceğim.
Dönemin kıyafetleri tarzınıza yansıdı mı hiç? Moda anlayışınız nedir?
“Kanunsuz Topraklar”dan çok elbisem var dolabımda. Şimdiye kadar sevmediğim renkleri ya da modelleri bana sevdiren çok güzel kostümlerim oldu. Çok kıymetli ve yetenekli insanlarla çalıştım. Bunun etkisi büyük. Şanslıyım. Günlük hayatımda da kırmızı halıda da klasik parçalardan vazgeçmiyorum.
Diriliş Ertuğrul olsun, Kanunsuz Topraklar olsun, Ramo olsun; tüm projelerinizde kendinize hayran bırakıyorsunuz; hatta uluslararası bir kitle sizi takip ediyor. Özellikle Orta Asya ülkelerinden çokça seveniniz var. Düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bazen ne kadar iyi bilirsek bilelim ana dilimizden başka bir dilde kendimizi ve duygularımızı tam olarak ifade edemeyeceğimizi düşünüyorum. Ne olursa olsun eksik kalacak gibi. Sinemanın gücü bu eksiği tamamlıyor. Duygular evrensel. Şimdiye kadar yer aldığım yapımların hepsi dünyanın çok farklı köşelerinde seyirci buldu. Bu sevgi için minnettarım.
“Kanunsuz Topraklar”da at bindiğiniz sahneler vardı. Eğitim almış mıydınız? Dizide zorlandığınız anlar oldu mu?
İlk kez Ankara Atlıspor Kulübünde at bindim. Eğitimime orada başladım ve İstanbul’da devam ettim. Son bir senedir hiç binmesem de 2014’ten beri at biniyorum. Kanunsuz Topraklar, ele aldığı dönem ve hikâyesi nedeniyle çok zor bir projeydi.
Birkan Sokullu ile birlikte başrollerini paylaştığınız “Aşk Sanatı” filminin çekimleri tamamlandı. Filmin konusunu kısaca anlatır mısınız? Çekimler nasıl geçti?
Bu sene çok çalıştım. İçime en çok sinen projelerimden biri “Aşk Sanatı” oldu. Sevgili Birkan Sokullu ile başrolleri paylaştık. Hocam Recai Karagöz yönetmen koltuğundaydı. Senaryomuz yetenekli arkadaşım Pelin Karamehmetoğlu’na ait. Ben bir İnterpol ajanına hayat veriyorum. Aşkı ve aksiyonu bir arada izleyeceksiniz diyeyim, fazlasını söylemeyeyim, sürpriz olsun. 2024 senesinin ilk yarısında seyircimiz ile buluşmuş olmayı ümit ediyoruz.
Netflix’te yayımlanan yeni bir dizide yer alıyorsunuz. “Bir İhtimal Daha Var” hakkında biraz bilgi verir misiniz?
“Bir İhtimal Daha Var” projesi için İzmir’deydim. Sekiz bölümden oluşan bir Netflix dizisi. Çekimlerimiz iki ayda tamamlandı. Kadromuzda birbirinden kıymetli ve başarılı oyuncu arkadaşlarım ve büyüklerim var. Yönetmenimiz Hakan Algül rejisiyle ve çalışkan ekip arkadaşlarımla enfes bir dizi çektik. Urlalı, üzüm bağları olan, şarap üreten genç bir kadını canlandırıyorum. Seda ve İsa (Ata Demirer), Urla’da ikisini de yakından etkileyen gizemli bir cinayeti çözmeye çalışacaklar. Muhtemelen 2024’te seyircimizle buluşuruz. İzlemek için sabırsızlanıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında vizyona giren muhteşem bir yapımda yer aldınız. “Atatürk: 1881–1919” tarihî bir rekor kırıyor. Öncelikle film hakkındaki duygularınızı paylaşır mısınız?
“Atatürk” projesinde yer aldığım için çok gururluyum. Önceden de söylemiştim, projeye dahil olduğum ilk dakikadan itibaren bunu bir ayrıcalık ve büyük bir şans olarak gördüm. Bunun bilincinde hazırlık ve çekim sürecini tamamlamaya gayret ettim. Madam Corinne Lütfü için çalışırken danışman ekiplerimizden çok destek aldım. Mustafa Kemal Atatürk ile olan mektuplarını okudum. Mektuplar ve Tergiman ailesine dair çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgiler yol haritamı çizmeme yardımcı oldu. Piyano ve şan dersleri aldım. Fransızca eğitmenimiz ile çalıştım. Sete çıkmadan önce birkaç ay boyunca o döneme, o dönemin kadınının sosyal hayattaki yerine dair okudum. İzledim. Fotoğraf inceledim. Atatürk’ün, cumhuriyetin yüzüncü yılında sinemalarda olması bizim için çok büyük bir anlam taşıyor. Bence istisnasız her oyuncunun, parçası olmaktan gurur duyacağı bir film.
Filmde, Mustafa Kemal Atatürk’ün sık sık mektuplaştığı Madam Corinne’i canlandırdınız. Atatürk’ün hayatına dokunan, duygularını paylamış bir karakteri oynamak sizde neler hissettirdi?
Madam Corinne, Mustafa Kemal Atatürk’ün okuldan arkadaşı olan Ömer Lütfü’nün kıymetli eşi. Ömer Lütfü’nün vefatı ile Atatürk, zaten çok sevdiği Corinne ve Tergiman ailesiyle sık sık görüşmeye başlıyor. Çok mühim toplantıları Corinne’nin Akaretler’deki evinde yaptığı bile söyleniyor. Zaten o dönemin edebiyat ve sanat sohbetlerinin yapıldığı evlerden biri Madam Corinne’in evi. Mektuplardaki yazılanları okuduğumuzda ilişkilerinin çok sağlam bir dostluğa dayandığını anlamak zor değil. Mustafa Kemal Atatürk kendi iç hesaplaşmalarına Corinne’i de dahil ediyor diyebiliriz. Mektuplar, 1954 senesinde Peyami Safa tarafından Milliyet Gazetesinde ilk kez paylaşılıyor.
Geçmiş dönem aşklarıyla günümüzü karşılaştıracak olsanız neler söylersiniz?
Çok klişe olacak ama her şey çok hızlı tüketiliyor. Durum böyleyken umutsuzluğa kapılmamak çok zor. Geçmiş dönem aşkları hepimizin hayallerini süslüyor. Maalesef bir kıyaslama yapamayacağım.
Cumhuriyetimizin 100. yılına dair düşüncelerinizi de merak ediyoruz...
Zaman geçiyor, biz değişiyoruz; ama bazı fikirler sapasağlam. Her geçen gün daha çok kuvvetleniyor. Kıymeti anlaşılıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinin kıymetini anlıyor olmak ve bu fikirlerin açtığı yolda güvenle yürümek büyük bir ayrıcalık. Cumhuriyet bizim en kıymetli hazinemiz. Cumhuriyetin ışığı ile yüzlerce yıl daha aydınlığa yürümeyi temenni ediyorum.
Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Venedik Film Festivali’ndeki güzelliğiniz ve duruşunuz çok konuşuldu. İtalyan basını ve hayranlarınız sizi nasıl karşıladı? Festival nasıl geçti?
Sinemanın hayatımda çok büyük bir yeri var. Bu büyülü dünyanın bir parçası olduğum için şanslıyım. Festivalleri çok önemsiyorum. Cannes Film Festivali sonrasında Venedik Film Festivali’nde de birkaç filmi izleme şansım oldu. Venedik muazzam bir şehir. Bir de sinemanın görkemiyle birleşince enfes oluyor.
Son olarak; yılbaşı planlarınızı ve hedeflerinizi merak ediyoruz. Bu yıl sonu için bir planınız var mı? Yeni yıl hedefleriniz neler?
Her sene olduğu gibi bu sene de yılbaşı akşamını ailemle evimde geçireceğim. Bu sene yine çok çalışacağım. Bir televizyon yapımında yer almak istiyorum. Senaryo okuyorum. 2024’ün hepimiz için sağlıklı ve mutluluk dolu geçmesini diliyorum.