Modaya olan tutkunuz nasıl başladı?
14 yaşında modellik yapmaya başladım. Daha sonra modellikten oyunculuğa doğru bir geçiş oldu. 2006 yılında da İstanbul Bebek’te ikinci el ürünler satan bir mağaza açtım. Daha sonra online satışa döndüm ve şu anda da ağ yönetici olarak online’da devam ediyorum. Ve Bebek’teki showroomdan da satış yapıyoruz.
Peki oyunculuğa nasıl adım attınız?
1998 yılında Şahika Tekand’ın oyunculuk kurslarıyla başladım. Oyunculuk kursuna başladığım sırada zaten 5-6 yıldır modellik yapıyordum. Fakat modellik yaparken çok zayıf olduğum için iş alamıyordum. Sadece dergi çekimi yapıyordum. Şahika Tekand’ın kursu tiyatro üzerine ağırlıklı bir oyunculuk kursuydu. Fakat ben kamera önünde bulunmayı daha çok istiyordum ve ona alışkındım. Daha sonra Akademi İstanbul’un Gösteri Sanatları bölümüne yazıldım ve birçok Workshop’a katıldım. İlk deneyimim 2000 senesinde sunduğum Biri Bizi Gözetliyor programıydı. 2001 senesinde ise Abdullah Oğuz’un 90-60-90 adlı projesinde yer aldım.
Paramparça dizisinde canlandırdığınız rolde kendinizden bir şeyler buluyor musunuz?
Kendinizden bir şeyler katmayınca zaten olmuyor. Kötü bir karakter oynuyorum. Hırslı ve şeytanca planlar yapan bir karakteri oynuyorum. Muhakkak insanın içinde biraz bir şeylerin olması lazım ki onu yansıtsın. Bazı durumlarda zorlandığım oluyor. Özellikle çok fazla bağırdığım ve sert tepkiler gösterdiğim sahnelerde. Bu benim yapıma tamamen ters ve orada birazcık çatışıyoruz fakat aşk, tutku gibi kısımlarda kendinizden birtakım şeyler mutlaka katıyorsunuz ama dediğim gibi sertlik ve öfkeyi de içinizden katıyorsunuz. Varolan şeyleri dışarı çıkartıyorsunuz.
Ne tür bir filmde ne tarz bir rolü canlandırmak isterdiniz?
Dram diyebilirim… Çünkü, dram ve aşk bana hitap ediyor. Komediyi de seviyorum fakat sinema filmi olarak hiç deneyimim olmadı.
Yabancı oyunculardan beğendiğiniz isimler var mı?
Elbette var, Philip Seymour Hoffman’ı çok beğenirdim. Christian Bale’i çok beğeniyorum. Yeni dönem oyunculardan; James Franco, eski dönem oyunculardan ise; Anthony Hopkins’i oldukça beğeniyorum.
Çok başarılı bir duruşunuz var hayatınızda zorluklar olsa bile bu duruşunuzu nasıl koruyorsunuz?
Dengeli olmaya çalışıyorum, yani profesyonel olmak üzerine bir yapı oluştu bende. Küçük yaşlarda çalışmaya başladığım için olaylara çok daha objektif ve çözüm odaklı yaklaşmaya çaba gösteriyorum. Duygusal olmanın yanı sıra “ne oluyor?” diye olayları ele almaya çalışıyorum. Tabii ki herkesin hayatında sıkıntılar ve problemler çıkıyor. Sürekli mutlu olacağız diye bir şey yok. Mutsuz dönemlerimiz de olabilir elbette ama bu durumu çözüm odaklı yaklaşarak aşabiliriz.
Popüler bir Youtube kanalınız var, neler sunuyorsunuz izleyicilere?
Youtube kanalında popülerleşmeye yeni yeni başladık. Ağustos ayında ilk videomuzu yayımladık. Altı aylık bu süreçte yavaş ve emin adımlarla hedef kitlemizi oturtmaya çabaladık. Günlük hayatta “Neler kullanıyorum?”, “Ayakkabılarım neler?”, ”Makyaj rutinim nedir? “ gibi sorularla daha samimi bir kanal olarak izleyicilere ulaşmaya çalışıyoruz. Asıl hedefimiz; hem bilgi vermek hem de kendi hayatımıza dair bir şeyler vermek ve sergilemek...
AU Vintage macerası nasıl başladı?
auvintage.com 2011 yılında hayat buldu ama daha öncesinde 2006 yılında da farklı bir isimle mağaza açmıştım. Dolayısıyla elimdekileri de biraz değerlendirmek istiyordum. Çünkü yıllardır topluyordum ve öyle bir merakım olduğu için insanların kullandıklarını da değerlendirmek istiyordum. Bunu bir hayır işine dönüştürüp gelen kıyafetlerin hepsini satamayacağınız için arada, bir köprü vazifesi görüp vakıflarla, derneklerle anlaşıp, oralara bağış yapıp sosyal sorumluluk projelerine destek veriyoruz. Yurt dışında da bu işi yapanlar bu kısmını da işin içine sokmak durumundalar. Biz de son projemizde Çaba Derneği’nde ünlülerin kıyafetlerini alıp sattık ve yine Çaba Derneği’ne bağışladık. Dolayısıyla sorumlulukla gelen bir tutkuydu.
Günlük yaşamınızda da vintage tarzını tercih ediyor musunuz?
Evet tabii, evimde de var vintage eşyalar. Zaten günümüze baktığımızda birçok marka ve mimari tasarımcı eskiden gelen bir sürü şeyi yeniden yapıyor. Bu modaya da iç mimariye de çok yansıyor. Karşımıza çokça çıkıyor artık böyle şeyler. Bunları modernize etmek her zaman sizden bir şey katıyor.
Eskinin yeniye göre daha iyi bulduğunuz yanları var mı? Nelerdir?
Eskiden, daha çok ve yayılmış bir zaman varmış... Bu, şu an adeta kıskanılacak bir durum. Eski zamanlarda zanaat olarak da inanılmaz eserler ortaya çıkarılmış. Mesela, Topkapı Sarayı’nı ele alalım, o zamanlarda yapılan mücevherler, kaftanlar ve kostümler ile bugün yapılanlar arasında hakikaten çok fark var. Günümüzde çok daha konfeksiyon, hazır ve hızlı tüketim mevcut.
2016 yılı modasını kendinize göre nasıl yorumluyorsunuz?
Trendleri bir şekilde takip ediyorsunuz, bir şekilde kendinize göre yorumluyorsunuz. Fakat bir önceki soruyla bağlantılı olarak cevaplarsam, gerçekten sürekli geriye dönülüyor. Geçen sezon 60’lar sonu, 70’ler başı yapıldı, yine onun kırıntılarını görüyoruz. Dolayısıyla geçmişe dönük esintileri hep görüyoruz, yani hep hayatımızda. Beğendiğim trendleri uyguluyorum fakat bunun için ekstra çaba sarf etmiyorum. Kendime uygularken insanlar görsün onu uygulayayım, bunu yapayım diye bir kaygım yok.
Takip ettiğiniz modacılar var mı?
Elbette var, tasarımcı olarak da çok var. Örneğin Alexander Mc Queen, Jean Paul Gaultier, Vivienne Westwood bunlar hep 90’lar döneminden. Her zaman da yenilikçi insanlar oldukları için çok beğeniyorum. Bunların dışında çeşitli markalar var, örneğin; Givenchy, Gucci. Hatta Gucciye bakacak olursak, şu an tamamen 70’lerden esinleniyor.
Gelecekteki planlarınız nelerdir?
Çok büyük planlarım yok açıkçası ama hedefim, olağan şeyi devam ettirmek. Buranın da bir kalkınma projesi var, yurt dışında da bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sitenin İngilizce versiyonu olduktan sonra yurt dışında biraz daha tanıtım amaçlı bir şeyler yapacağız. Onun dışında sitede satmak üzere ben de bir şeyler tasarlamak istiyorum. Oyunculukla ilgili de devam etmek isterim; güzel bir proje olduktan sonra içinde olmayı her zaman isterim. Şu anki projeden oldukça memnunum. O biterse onun gibi bir proje olabilir veya bir sinema filmi olabilir.
Yurt dışında çalışmaya başlamak istediğiniz bir ülke var mı?
Hayır yok fakat yurt dışında elbette alıcılarımız var. Yurt dışında bu iş çok daha değerli olduğu için orada elbette bizim ürünlerimizin, yani; Türk Antikası ve Türk vintage ürünlerinin çok rağbet göreceğine, kıymetli bulacağına inanıyorum.
Peki Ahu Yağtu’nun bir günü nasıl geçiyor?
Boş zamanım yok denecek kadar az. Boş zamanım olduğunda da o zamanı spora ve kişisel bakıma ayırıyorum. Set varsa sete gidiyorum. Toplantımız oluyor, yeni projelerimiz hakkında konuşuyoruz. Kemal ile biraz vakit geçirdikten sonra gün nasıl bitiyor anlamıyorum.
Kendinize tatil veriyor musunuz?
İki bölüm rolüm yoktu, o zaman nefes alabildim. Tatil olarak ise en son İngiltereye gittim, Londra’daydım onun dışında dizi bitmeden tatil zor...
Röportaj:MAG
Ahu Yağtu: " Sert Tepkiler Gösterdiğim Sahnelerde Zorlanıyorum"
Olaylara, objektif ve çözüm odaklı yaklaşarak, dengeyi hayatının merkezine koyarak her zaman sakin ve güçlü bir duruş sergileyen mükemmel enerjisinin hakim olduğu bir atmosferde çok keyifli bir röportaj...
“Mutfakta Bu Hataları Asla Yapmayın! ”
“Paylaşım Ekonomisi Artık Havaalanlarında, AirDeal”
“Spears ve Timberlake kitap yazıyor...”
“Erkekleri Kadınlardan Soğutan Nedenler”
“Uyarıcılar - Konuşmak ve Prezervatif”
“Metabolizmayı Hızlandıran Bitkiler!”
“Medya İyi Örnekleri de Göstermelidir”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32