Elif Dağdeviren’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Dağdeviren, Aksu filmlerinin yapımcısı olarak bu kez hem ev sahibi, hem konuktu.
Yüksel Aksu: “Avrupa Birliği ile aramızda kültürel çatışma değil öpüşme var”
Sinema yolculuğumuz Elif’le başladığımız ve henüz sonuçlandırmadığımız bir serüven, iyi ki buluştuk, birbirimizi tamamlıyoruz diyen Yüksel Aksu; “Tanıştığımızda Avrupa Birliği için bir dosya hazırlıyordum, şunu söyleyeyim; Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yıllardır süren itiş kakış var ya; esas meselesini de kültürel çatışmaya bağlıyorlar. Aslında çatışma yok, öpüşme var. Bunu da ben söylemiyorum Avrupalı arkeologlar söylüyor. Fransa arkeolojisi dünya medeniyetlerinin kökenini Antik Yunan’a, Alman arkeologlar Anadolu’ya bağlar. İdeolojik bir yaklaşım ama montajını yaptığın zaman Avrupa kültürüyle ortak kültürden, aynı kökten gelen damarlarımızın olduğunu gösterir” dedi.
Elif Dağdeviren; “Yönetmen neyse, filmi odur”
Yüksel Aksu’nun çektiği filmleri değerlendiren Elif Dağdeviren; “Yüksel’in filmlerinin özelliği her türlü seyirciye hitap etmesidir. Müthiş bir birikime sahip derin bir entelektüeldir, aynı zamanda çok eğlencelidir. Nitekim Dondurmam Gaymak’ta en büyülendiğim mesele şu oldu; bir yandan eğlencelidir kahkahalarla gülersiniz öbür taraftan arkeolojik, mitolojik, tarihi bir sürü gönderme vardır. Katman katman açılır filmleri. İftarlık Gazoz da öyledir. Sadece eğlenmek isteyenler için de kıymetlidir, derinlik arayanlar için de. Yani yönetmen neyse filmi de odur” dedi.
Yüksel Aksu; “Sinema bir hayat turşusudur”
Sorulan bir soru üzerine, kıymetli örnekleri hariç gişe sinemasında düzeysizlik var diyen Aksu; “Gidip izliyorsun çıkıyorsun, ben bu filme niye geldim diyorsun. Halbuki çıktığınızda roman ya da tez savunması okumuş, seyahat etmiş gibi bir düşünceyle, fikirle ya da duygu tecrübesiyle çıkmış olmanız gerekir. Sinema bir hayat turşusudur. 90 dakikaya ya da bazen 9 saniyeye bir hayat sıkıştırışınız” dedi.
Neşeli, cıvıl cıvıl ama bir o kadar da kederli filmler yaptığını anlatan Yüksel Aksu; “Kederle neşe arasında soğan zarı kadar fark farktır. Kahkaha attığımız şey aynı zamanda buruk bir şekilde elem duyduğumuz şeydir. Chaplin’in filmlerinde olduğu gibi… Ben de her zaman kederle coşkuyu, neşeyi aynı yerde görmek istedim. Buna kafa yora yora Dondurmam Kaynak’tan İftarlık Gazoz’a vardık. Elif de çok güçlü bir entelektüel sezgiyle, aradığım buydu dedi ve Dondurmam Gaymak’ta bana güvendi, bugünlere kadar geldik” dedi.
Yüksel Aksu; “İlk filmimden önce adam yerine koyulmadım”
Sinemanın mesleğini okuduğunu, korku türünden polisiyeye, bilim kurguya kadar çekemeyeceğim türde film yoktur diyen Yüksel Aksu; “Her tür filmi çekebilirim ama kendimi inkişaf ettirmek yani oluşturmak, için kendi yolumu seçtim. Zaten miladımı da o yüzden Dondurmam Gaymak’la başlatıyorlar. Ondan önce bir sürü kısa film ödüllerim var, belgesel ödüllerim var, çok reytingli diziler yönettim adam yerine koyulmadım, kendimi de adam yerine koymadım” dedi.
Yüksel Aksu; “Yönetmenlik, neyi yönetmeyeceğini bilme sanatıdır”
Oyuncu yönetiminde bazen oyuncuları serbest bırakıp başyapıtını çıkartmasına izin vereceksin diyen Yüksel Aksu, Cem Yılmaz’la çektiğimiz İftarlık Gazoz’da da öyle oldu dedi. “Kafamdaki Gazoz Ustası Cibar Kemal’i aldı, müthiş bir oyunculuk gücü ve sezgisiyle bambaşka bir noktaya taşıdı. Yönetmenlik bazen neyi yönetmeyeceğini bilme sanatıdır. Bir vahşi hayvan gibi bırakacaksın oyuncuyu, oynasın. İpi elinde olacak ama asılmayacaksın” dedi.
Yüksel Aksu; “12 Eylül, Türkiye devriminin boğulduğu gündür”
Neden biz hala 70’lerin filmlerini seyrediyoruz şeklinde gelen soru üzerine, “1970’lerin sadece filmleri izlenmiyor, şarkıları da dinleniyor, romanları da okunuyor. O yılların romanları üzerine de roman çıkmadı daha. Cem Karaca ve Apaşlar grubu, Barış Manço ve Kurtalan Ekspres, Fikret Kızılok, Şakir Öner Günhan, Sezen Aksu ya da Ajda Pekkan gibi sanatçılar çıkmadı daha sonra. 70’ler son duygulu yıllardı. Sonraki dönemlerde dünyanın yıldızı karardı, Türkiye’nin de karardı. ‘80 darbesi oldu ve Türkiye’nin kültür hayatını boğdu; insanı bitirdiler, o zaman film olmaz, beklemeyin. 12 Eylül, Cumhuriyet’le başlayan Türkiye devriminin boğulduğu gündür. O yüzden 70’li yıllardaki filmleri tekrar tekrar izliyoruz. 12 Eylül’le yapılan hesaplaşma devam etmelidir. Sıradan ve basit olmamalıdır. Ama insanın olduğu yerde her zaman umut da vardır” dedi.
Son olarak, bugün Türkiye sineması bir kimlik krizi içerisinde diyen Yüksel Aksu; “Türkiye sinemasının çok güçlü bir birikimi var. Başka memleketlerde sinema üretimi yokken biz Susuz Yaz’dan başlayarak çok nitelikli filmler çektik. Ama örneğin burnumuzun dibindeki İran sineması gibi başlı başına bir dünya markası yaratamadık. Halbuki Türk sinemasının tecrübesi İran’a bin basar. Yan yana koyduğunuz zaman Türkiye sinemasındaki iş gücü, tecrübesi, estetiği, gelişimi kıyas kabul etmez ama biz bir marka yaratamadık” dedi.
Ünlü yönetmenin, bir meddah gibi dinleyenlerle eğlenceli ve öğretici bir sohbet gerçekleştirdiği Akra Talks’ta, söyleşinin başından sonuna kadar kahkahalar hiç dinmedi.
Dokunuş, lezzet, koku, ses ve well being (daha iyi bir sen) kodlarını içeren Urban Social konseptiyle misafirlerine duygu ve deneyimlere dayalı hizmet veren Akra; bu kodları Akra Talks’la destekliyor. Elif Dağdeviren’in başlattığı ve moderatörlüğünü yürüttüğü bu özel sohbetlerde; edebiyattan müziğe, tarihten astrolojiye, spordan sinemaya, televizyondan kişisel gelişime kadar geniş bir perspektifte önemli isimler otel misafirleri ve Antalyalılarla buluşuyor.