Aysel hemen kalkıp bizi karşılıyor. Öpüşüyoruz… Yüzünde ki muzur gülümsemeyle onu öpmemden memnun “Tahrik etme beni çocuğum” diyor. Yoğun bir kahkahanın ardından, koyu bir sohbete başlıyoruz.
Aysel Gürel’in gözlerine baktığınızda 15-16 yaşında ergenliğe adımını atmış heyecanlı, ateşli ve masum genç bir kızı görmek mümkün. Kimbilir belki de bu yüzden, bu heyecanı yitirmediğinden hala aşkı en iyi anlatan söz yazarı ve şairlerden biri…
Onunla Şiirden, şarkılara, çocukluk yıllarından, aşka kadar daha bir çok başlığı içine alabilecek geniş kapsamlı keyifli bir röportaj gerçekleştirdik…
COSMOTURK: İnsana ait tüm duyguları bu kadar güzel yansıtan bu şiirleri nasıl yazıyorsunuz, formülü nedir bunun? ilham periniz mi var yoksa?
AYSEL: Evvela şiir yazılmaz, yaşanır. İnsanın kendi yaşadıkları, başkalarının yaşadıkları aşklar,acılar, sana ait aşklar.... O güzel oluyor. Ama bunun belli bir formülü yok. Şiir yazmak için yetenek, kültür, dilbilim, arzu, hasret, ayrılıklar gerekli. İlham perisi yalan. Şiir zaten benim nabzımda var. Önümde ne varsa gazete kağıdı, peçete ona yazıyorum. Kalemi elime aldığım zaman kalemin bir yürüme süreci var.
Yürüme süreci bitince şiir de bitiyor. Kalem ne diyeceğini biliyor. O kalem içinde benim arzularım, yaşamışlığım var. Kalemin içinden akıyor gidiyor.
COSMOTURK: Türk Pop Müziğini nasıl buluyorsunuz?
AYSEL: “Biri bana kazak örmeli”, “Abone“ şarkıları Türk popunu tekrar fişekledi. Böyle bir onura sahip oldum ben Garo Mafyan la. Türk pop tarihinde İsa`nın doğumu gibi milat kabul ediliyorum. Aysel Gürel in bir kokusu var. Kimi bu kokuyu olduğu gibi kokutuyor kimi ise kötü kokular çıkartabiliyor.
COSMOTURK: "Sen Ağlama“ sizin şarkı sözü yazarlığı kariyerinizdeki dönüm noktalarından biriydi değil mi...
AYSEL: Evet tabi çok özel bir şarkıdır sen ağlama. Hele bir de bir hikayesi var ki... (gülüyor)
COSMOTURK: Öyle mi bizimle paylaşır mısınız?
AYSEL: Kar kıyamet bir gün evimde çalışıyordum. Aklıma gelenleri yazıp beğenmeyip yere atıyordum. Kapı çaldı ve Sezen geldi. Benden yeni bir şarkı sözü istedi. Bende Sezen’e yok dedim. Sezen eğilip yerdeki buruşuk kağıdı aldı ve „Sen ağlama“ benim attığım kağıtlardan çıkmıştı. Sonradan o buruşuk kağıdı alıp ütüleyip düzeltmiştik.
COSMOTURK: Şimdiki şarkı sözlerinde garip sözler olabiliyor. Bu sizce normal mi?
AYSEL: Herşey şarkı olabilir. Bugün Eminem gibi bir olay var dünyada. Fransa`da İngiliz Kraliçesine küfürler yağdıran sert sözler içeren sözler var. Bence herşey şarkı olabilir. Yeter ki insanın duygusunu net olarak yansıtsın.
COSMOTURK: Peki şu andaki şarkıcıları nasıl buluyorsunuz? Kısa solukta hepsi tükenip gidecekler mi?
AYSEL: Yakışıklı bir çocuk buluyorlar. Sen yaz sen bestele sen söyle diyorlar. Maliyeti düşük oluyor. Ürünü çıkarıyor. Satmazsa üç kuruşla batıyor. Bizim gibi profosyonellere para vermek istemiyorlar.
COSMOTURK: Yeni çıkan söz yazarlarını nasıl buluyorsunuz? Gençler arasında sizi taklit edenler, esinlenenler var mı?
AYSEL: Beni taklit etmiyorlar. Önemli olan sıçrayan mısrayı, omurgayı oluşturmak. Onun altını üstünü doldurup şarkı sözü haline getirebilirler. Funda Arar’ı ve yorumladığı şarkı sözlerini beğeniyorum. Esinlenme sevimsiz bir laf ama artık bunlar da rahatsiz etmiyor. Bazen bir şarkı çıkıyor... ne güzel diyorum… bir bakıyorum benimmiş.
COSMOTURK: Profesyonel anlamda söz yazarlığına başlangıcınız nasıl oldu?
AYSEL: O yıllarda folklorik çok meşhurdu. Benim minicik bir defterim vardı, Baha Boduroğlu o defterimden bir şiiri okudu ve hemen oracıkta ona beste yaptı.
O sıralar bir meyhane şarkıları da vardı. Begenmediğim için ben bir tane yazıyım dedim…
Meyhaneye gömün beni
Kadeh kadeh….
Sakın bana ağlamayın
Kader tasa istemem
Meyhanenin kanunu var
Başka yasa istemem
Doğduğum günden beri sarhoşum sarhoş.
COSMOTURK: Az önce şiir yazarken belli bir birikim ve kültürün gerektiğinden bahsettiniz. Bunu nasıl sağladınız?
AYSEL: Bu çocukluktan bu yana gelen bir şey. Ailenin önemi de çok büyük ta bi ki. Evde klasik batı müziği dinlenirdi. Ben 2000 ciltlik bir kütüphanenin içinde emekledim. Mesneviyi 12 yaşında okumuştum. Ailemde babam savcı, İstanbul Üniversitesi Mektebi, o zamanlar mektep olarak geçiyordu, Hukuk bölümünün ilk mezunlarındandı. Annem kadınlar birliği reisiydi. Ablam Madam Curie gibi hem fizikçi hem de riyaziyeci, abim hukukçuydu. Böyle bir evde büyüdüm ben. Öğrencilik yıllarımda Ahmet Hamdi Tanpınar hocamdı. Ali Canip Yöntemle, Yahya Kemal'le yemek yemiştik.
COSMOTURK: Şarkılarını biraraya toplayan bir kaset yapmayı düşündün mü hiç?
AYSEL: Düşünüyorum tabii. Fakat henüz ne zaman olacağı net değil.
COSMOTURK: Sevgilin var mı?
AYSEL: 5 tane sevgilim var. 2 tane daha olursa adımı Hürmüz yapıcam.
COSMOTURK: Sana deli diyorlar ? Deli misin?
AYSEL: Doğru. Bu çok önemli. 33.000 nüfuslu bir vilayette büyüdük. Çocukluk yıllarında bulunduğum yerde kocakarı kültürü vardı. Bütün şehri sarar bu kültür. Yeni yetişen genç kızlar ve erkekler hakkında türlü hikayeler uydurulur. Önce kuzunun başı yenir. Fotoğrafçının kızı aniden hastalanır hastaneye kaldırılır, apandisti alınır. O kocakarı kültürü destan yazar. Kız hamile kalmış, aldırmış. 2 erkek çocuk öpüşür başka şey uydurulur. Ben çok okuduğum için bundan nasıl kurtulurumu düşündüm.
Deli rolü yaparsam kurtulurum dedim. Gül Hn. Teyze vardı, biraz kilolu, 2 metrelik bir duvar vardı. Altında toprak vardı, çiçekler yeni çıkmış, toprak kabarık yani....Gül Hn. Teyze çamaşır asıyordu, büzgülü bir etekde giymişti, paraşüt etkisi yapar dedim. Onu duvardan aşağı ittim. Hakimin kızı Gül Hanımı duvardan atmış, Deli dediler..... yırttım.
O...... diyemeyecekler. Namus göreceli bir kavram. Özlenen bir namus varsa o benim. Dünyanin en akıllı kadınlarından biriyim.
COSMOTURK: Gül Hanıma birşey olmadı mı peki?
AYSEL: Ben akıllı kadınım diyorum ya herşeyi hesapladım, birşey olmadı. Deli, Veli anlamında ...... Ben deliyim diyerek birçok kişiyi dövdüm. Dünyanın en akıllı kadınlarındanım, IQ su yüksek. Bunu artık öğrencilerim söylüyor.
COSMOTURK: Bu keyifli sohbet için teşekkürler Aysel...
AYSEL: Ben teşekkür ederim