>

KÖŞE YAZILARI | SERPİL ŞAHİN

Özgürlüğümün Tutsaklığı

"En boğulduğum, herşeyden sıkılıp kabuğuma çekilmeye başladığım bir anda karmaşalar listemi açıkladı ruhum..." Serpil Şahin`in yeni yazısı...
 
   
 
 
     

ÖZGÜRLÜĞÜMÜN TUTSAKLIĞI

En boğulduğum, herşeyden sıkılıp kabuğuma çekilmeye başladığım bir anda karmaşalar listemi açıkladı ruhum ve çekinmeden yorgun bedenimin avuçlarına bıraktı bana dair düştüğü notları… Elindeki buruşuk kağıda bakakalan bedenim, ruhumu bunca zaman anlayamamanın ezikliğini yaşadı. İçeride hapse mahkum bıraktığım bir “insan” olduğunu algıladığımda “özgürlüğe” ulaştığımı fark etmek zor olmadı…

Özgürlük, kendini ruhun ile bir hale getirmek miydi o halde? İzin vermesem ruhumu kim üzebilirdi bedenimdeki benden başka? Tekel mi yaşanırdı bu özgürlük? Hayata biri dahil olunca adı tutsaklık mı olurdu? Birine yaslanmak özgürlüğünden santim santim çalar mıydı?

Cevaplar içerisinde bir yer bulamamak, bünyeye sürekli sorularla yanıt vermek ne acı verici. Oysa ki astroloji tutkunu olarak hele hele kendi burcuna aşık bir “kova” kadını olarak özelliklerimden “özgürlük tutkusu”nu hep en güzel yanım olarak anlatıp dururdum. Saygıdeğer Vikipedi bir gün bana; “Özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden (etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir.” deyince gerçekten özgürlüğümü ne kadar basma kalıp tarif ettiğimi anladım.

Kanatlanıp uçmak, kuşlar kadar özgür olmak… Kendimi bildim bileli canımı sıktıklarında en çok müracaat ettiğim kelime bütünlüğüdür… Oysa şimdi anlıyorum ki; kuşlar gibi uçarken de bağımlıyım. Havaya, güneşe, yağmura, dala tutunuyor ve onlara aşık oluyorum. En imrendiğim özgürlük simgesi kuşlar bile özgür değilken iki ayağı olup yeryüzüne sıkışan zavallı varlık ben, özgür olabilir miyim?

Her geçen günümde çok şey umuyor ve çok şeyden korkuyorum… Nasıl olur da ben “özgür bir kadınım” diyebilirim kendi gözbebeklerimin içine baka baka… Yarınlarla ilgili umut planları inşa ederken ömrüme, başıma gelebilecek kötü senaryolardan korkarken nasıl olur da özgürlük mitingleri düzenlerim…

Ruhumun yorgun ellerime bıraktığı notu okurken garip bir bağlantı düştü belleğime. Hani işaret olarak da nitelendirebileceğim bir bağlantı.

Dün Nevizade’de uzunca bir zamandır görmediğim bir dostuma rastlamıştım. Hasretimiz ayak üstü giderilebilecek cinsten değildi. Bir puba geçtik ve çatlayana kadar sohbet ettik.

Şu an en çok hatırımda kalanlar ruhumun da bana ilettiği notlarla hemen hemen aynı olan satırlar.

Şiir anlatır gibi anlatıyordu uzunca zamandır görüşemediğim arkadaşım;

“Münevver’i anımsarsın. Biz, ayrıldık. (derin bir iç çekiş) İlişki gayet güzel başladı. Benim için o, onun için ben. Her ilişkinin kaderi gibi olmayacak bu ilişki, biz farklıyız nidaları atan kendini bilmez bir çift olduğumuzu şimdi görebiliyorum. Birkaç ayın sonunda Münevver pek çok şeyime hafiften karışmaya başladı. O kim, bu neden böyle. Onun yaklaşımına göre şekillendi sevgim, zamanla seni seviyorum çığlıkları yerini beni bıraksa da gitseye bıraktı. Nitekim dileğim yerine geldi. Hayırlı birşey dilesem gerçekleşmez ya, neyse… Uzun konuşmalar sonucunda ‘Biz ayrıldık.’ Yalnızlığın verdiği mutluluk ile vücudumdaki bütün hücreler iş birliği yapmış yeryüzünde ne kadar güzel kadın varsa benim triplerine girmiştim. Yaşasın dır dır yok, o kim, bu kim sorguları yok, her gün kuru fasulye yemeyeceğim. Bir gece onla, bir gece bunla. Canın onu mu çekti, senin. Sıyır enterayi düşünme gerisini. Bir sonraki sabah uyandığında eğer sarılmamışsan ona sorun yok. Özgürsün lan, bütün karılar kızlar senin. “Ne kadar kadın o kadar yalnızlık” diyen artist Teoman halt etmiş, özgürlük budur abicim derken hayat sana öyle bir çarpıyor ki o zaman en içten “nah özgürüm” diyorsun. Birinin hayatında olmak ile birinin hayatı olmak kavramlarını hep karıştırmışız meğer. Ruhları ortak kulvarlarda buluşturmaya çalışmaktansa egemenlik kurma derdine girmişiz. Rahat bırakamamışız sevdiğimizi kendi hudutlarında. Sevdiğimiz olduğu aklımıza gelmiş de onun bir insan olduğunu unutmuşuz. Özgürlük biri ile beraber olurken başkalarına da el sürmek, erkekliğini tatmin etmek sanmışız. Sadakatin en büyük özgürlük olduğunu “o” gittiğinde anlamışız.”

Bakıyorum da şimdi, ne kadar da benziyordu ruhumun minicik avuçlarıma bıraktığı nota.

“Kendinle başlıyordu ama senle bitmiyordu özgürlük. Kendini keşfetmekte saklı her sihir. Kendini anlamaya başladığın, başkalarını hayatına nakış nakış işlediğin an özgürsün. Aşık olduğun, saygı duyduğun, sevildiğin kadar özgürsün. İçinde bile yüzlerce kimlik taşırken nasıl olur da yalnızlık ve özgürlüğü karıştırırsın birbirine?! Dünyaya yalnız ve özgür gelmedin, yalnız da ölmeyeceksin. Yalnızlığın özgürlüğün değildir, acizler gibi bu kelimelere sığınma. Ruhunla yani benimle huzur içinde yaşamak ve bunu hayatına yansıtmak varken neden içindeki sayısız kadını kalbindeki kirli hücrelerde müebbet cezaya çarptırırsın. Dilerim anlamışsındır. Özgürlük, uyum yaratmak ve saygı duymaktır. Özgürlük, kendinin farkında olmak ve algılamaktır. Özgürlük rütbeni bilip diğerleri olarak nitelendirdiğin insanlarla da olmaktır. Özgürlüğün, en güzel tutsaklığındır…

Serpil Şahin
serpil5sahin@gmail.com
www.serpilsahin.net


SERPİL ŞAHİN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>