Vaktim bol bugün, işleri ektim bir güzel. Lepiska lepiska yağan karda lepiskalar toplamak için… Şimdi sizi de özendirecek cümleler kurmayı hedefliyorum. Okurken, yazılanlara hapsolup, kendinizi bu yazıdaki karakter yerine koymanızı ve evet işte ben de bir tane böyle gün istiyorum demenizi… Baştan söyleyeyim böyle 1 günün yetebileceğini düşünmüyorum. Son zamanlarda fazla oraya buraya koşuşturduğumu düşünüyorum. O kurum, bu kurum, o ders, bu yayınevi, şu okul, bu ev, şu öğrenci, bu kitap… Bunca şeyin arasında hala kafamda “Şunu da yapmalıyım, bunu da yazmalıyım, daha kitap yazacağım, kurs yerine bir restoran mı açsaydım, yok ya da güzellik salonu açayım. Dur bir dakika, en iyisi ben böyle kendi işimi yapayım ama yine de bir yer açayım ya, orası da kendi kendine idare etsin. İzmir’de olsa, yok Ankara daha mantıklı sanki. İstanbul şimdilik bir dursun bakalım… Boğuşuyorum duruyorum düşüncelerle...
“Dur bir dakika sen her şeyden önce bir bayansın. Biraz sakin ol. Bırak bu kadar koşturmayı.” Diyorum, diyorum ama olmuyor! Her bir şeyi yapasım geliyor. Hem bunun bayan olmakla ne alakası var, yönün biraz fazlaysa, rüzgarın estiği yönü değerlendirmek istiyorsun.
Bak konuyu da dağıttım yine, aklımdakilere daldım kaldım. Hani lepiskalar yağıyordu? Sen toplayana kadar ohooo… Tamam baştan başlıyorum. Vaktim bol bugün, işleri ektim bir güzel. Lepiska lepiska yağan karda lepiskalar toplamak için… İnsan böyle günlerde evde boş boş oturmak istiyor. Sizin aklınıza neler gelir bilemem ama benim aklıma ilk gelen şey, fonda müzik, elimde sıcacık kahve ve cam kenarı. Koyarım müziği, yaparım bir kahve, otururum odanın bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan camın kenarındaki kocaman şeker pembesi tüylü koltuğuma, boş boş bakarım dışarıya… (Aslında kahveyi de çok sevmem ha, öyle atraksiyon olsun diye, konsepte uysun yani.)
Boşal aklım, boşal… Öyle dolusun ki, kızıyorum sana. İnsan mutfağa gelip de “Ben neden geldim mutfağa?”der mi? Eh deniyor arada. Aralar bazen yaklaşıyor, bazen uzuyor ama o “ara” hep orada. Aklımda kelimenin tam anlamıyla fikirler yarışıyor, yeni fikirlere öncülük ediyor, olanları tüketiyor, olanlarla yoğruluyor, bazen de “aaaaaaaa”diye bağırıyor. (Bak şimdi de telefon böldü yazımı, konsantremi bozdu………)
Ben size hayal kuracağım, kapattım telefonu. Kocaman bir cam kenarı…Yağan karlar cama yapışıyor. Öyle güzel yağıyor ki; lapa lapa yani bu yazıya özgün niteleme olarak “lepiska lepiska” –uydu da ha!- Arkama yaslandım, güzel bir müzik çalıyor fonda. Mesela “Eva Cassidy” olsun. Ne de güzel gider bu manzaraya. Bir yandan aromalı kahvemi yudumlarken, bir yandan da elimdeki dergiyi karıştırıyorum. Arada bir arkama yaslanıp, dışarıda yağan kar azalmış mı diye kontrol ediyorum. Azalmadığını görünce rahatlıyorum. Oh oh artmış bile.
Müzik, kahve, kar… O kadar işte boş boş oturuyorum… E başka bir şey beklemeyin bitti yazı, boş boş oturuyorum dedim ya…
SEMNAL GÖKMEN
YAZARA E-POSTA GÖNDER