3 Haftada 3000 km’lik Tatil Bölüm 2: Çığlık

Foça’daki ilk gece ile beraber iki yaş sendromunun esintilerinden olan gece tuvalet için uyanma ve ona buna sinirlenme son buldu. Temiz hava deniz vs. mi rahatlattı bilinmez. Sabahları erken kalkış ufak çocuklu tatil yapıyor iseniz ideal. Çünkü her ne kadar faktör faktör kremlense de miniklerin saat 11:00, 11:30′dan sonra güneş altında kalmaması gerekiyor. Deniz kenarına gidip kum oynuyoruz zar zor denize girip sonra çıkmak bilmiyoruz.

Foça tatilinin 4.gününde bir Karşıyaka yapalım eşi dostu görelim dedik, demez olaydık. Sıcağı tarif edemiyorum. Birde ev ana caddede, gece uyurken camı açıyorsun gürültü, kapatıyorsun sıcak. Aman aman dedik ertesi gün hemen Foça’ya zor kaçtık tekrar. Karşıyaka’da kaldığımız akşam sıcak evde durmayalım deniz kenarına gidelim dedik. Mavişehir tarafında deniz kenarına gittik, organik pazar karşısına arabamızı park ettik. Çok güzel olmuş oralar. Çok geniş ve uzun üzerinde gezilebilen çimlik bir alan var, içinde kaykay ve paten pistleri, ışıklandırmalı basketbol sahaları ve oturulabilecek geniş bir alan. Laptopunu açmış çalışanlar, çimlere sandalyesini kurmuş kitap okuyanlar, kareli örtüsünü çimlere yaymış yıldızlara bakarak romantik anlar yaşayan çiftler ağırlıkta. Ufaklıklarında çoğu park ve spor alanlarında olduğundan sessiz denilebilecek bir ortam var. Nazlı o kalabalıkta gökyüzünde iki uçurtma gördü, ve başladık uçurtmanın sahiplerini aramaya. Neyse az bir yürüyüşten sonra sandalyesinde telefonla konuşan orta yaşlı bir amcanın (orta yaşlı deyince sende orta yaşlısın amca ne iş demeyin, Nazlı için amca diyelim) elinde uçurtma ipini gördük. Nazlı meraklı bakışlarla amcayı izlemeye başladı ve sonra yanına gitti, amca telefonla konuşmaya devam ederken uçurtmayı Nazlı’ya vermek istedi, az bir utanma seramonisinden sonra bizimki uçurtmayı amca ile beraber uçuruyordu artık.Pek eğlenceli bu gecenin ardından uyumak için bize sauna ambiansı yaratan evimize döndük. Sabahı zor ettik ve ertesi gün hemen Foça’ya geri döndük.

Sabah deniz, akşam çarşı gezmeleri derken tatilin Foça kısmını tamamladık. En akılda kalıcı an akşam tabaktaki son lokmalar için kapışmaktı.”Baba sen doydun? bunların hepsi benim?”

Sabah kızımla beraber annemizle buluşmak için Altınoluk’a doğru yola çıktık.

Keyifli geçen 2 saatten sonra Altınoluk’a vardık. Bodrum için yola çıkmadan aradaki 2 günü ben yalnız başıma bir Bozcaada kaçamağı yaptım ki onu şurada yazmıştım. Cumartesi sabahı maceralı bir yolculuktan sonra annemiz geldi ve çekirdek ailem Bodrum’a doğru yola koyuldu.

Yaklaşık 5 saatlik bir yolculuktan sonra Bodrum-Güvercinlik’te kalacağımız tesise geldik. Bu arada GPS’i ilk defa bu kadar efektif olarak kullandım gayet faydalı bir icat:) Tesisimiz denize sıfır son derece güzel ultra herşey dahil bir tesis, ancak ilk gün anladık ki ultra dahil sisteme koku maskesi dahil değil. Zira deniz kenarına indiğimiz ilk dakikadan itibaren inanılmaz kötü bir koku ile karşılaştık ki bu tam bir hayal kırıklığı idi bizim için. Konuyu az araştırdığımızda yan koyda eskiden balık çiftliklerim olduğu, bunların kaldırıldığı ancak deniz dibindeki balçıksı pisliğin temizlenemediğini öğrendik.

Temizlenmesi de tahminimce seneler alacak çünkü bilen bilir Güvercinlik’teki koylar genelde kapalı koylar, yani su devridaiminin çok ağır olduğu koylar. Bu konuyu internette araştırmamıza rağmen Güvercinlik’teki sorunun yıllar içinde giderildiği ve temiz bir denize kavuşulduğu yorumlarını okumuştuk. Konuyu tatili satın aldığımız oteldeki ETS yetkilisine ilettik ve otelimizi değiştirmek istediğimizi söyledik. Sadece Bodrum olmayabilir buradan Çeşme’ye geçeceğimizi ve orada da bir otel ayarlanabileceği şeklinde açık kapı da bıraktık. Tur operatörümüz bizimle gayet sıcak bir biçimde ilgilendi ve hemen sorunu çözeceğini iletti ve bizde ümitlendik. Ancak 15 dakika sonra ETS merkezden ona iletilen dahiyane bir çözüm ile geldi. Yarın Çeşme’de beş yıldızlı bir otele geçiş yaptırabileceğini ancak Bodrum’daki otelin kalmadığımız 2 gününün parasını ve yine Çeşme’de ki otelde kalmamızdan dolayı oluşacak fiyat farkını da ödememiz gerektiği söyledi. Ben açıkçası ETS’nin bu ayarlamalar sırasında yapılan telefon görüşmelerinin parasını da benden istemediği için mutlu olmuşken. Eşim ETS 444′lü telefonu arayarak durumu bildirdi. Maalesef oradanda bir sonuç çıkmadı.

Günlüğüne tonla para verdiğimiz otelde sadece yemek yiyerek tatili tamamlamak ve denize girmek için Bitez gibi çeşitli başka koylara gitmek zorunda kaldık. İşin ETS açısından acı yanı ETS’nin internet sitesinde Bodrum sayfasında tesisin “ETS Öneriyor” başlığı altında satılması idi.

Bu kadar olumsuzluk dışında iyi olan kısmı herşey dahil sistem. Özellikle çocuğunuz ufak ise ilk yıllarda tatili mutlaka herşey dahil sistem almalısınız. Bodrum’da geçen altı günün ardından en azından iki gece de Çeşme’de kalıp memleket hasreti gidermek istedim. İki 3 saatlik bir yolculuğun ardından Çeşme’de kalacağımız otele vardık ve doya doya denize girmek için hemen kendimizi sahile attık. Alaçatı koylarında deniz az soğuk olduğu ve bizim minik soğuk denizi sevmediğinden Ilıca tarafına yöneldik Ilıca ilk gün dalgalı idi, zaman dalga var bizimki zor girecek derken baktık ki dalgalar çok hoşuna gitti,

hoplayıp zıplıyor dalga geldikçe ağzına burduna sular giriyor ama o durumdan gayet mutlu. Deniz sonrası plajda mısırını meyvelerini de yedi va akşam için otelimize döndük. Banyo seramonisinden sonra yemek için merkeze indik. Yemek sonrası Çeşme’de damla sakızlı dondurmamızı da yedikten sonra günü tamamladık.

Ertesi günüde hemen hemen aynı şekilde geçirdikten sonra anneannemizi Altınoluk’tan alarak İstanbul’a doğru yola çıktık.

Keyifli geçen 3 hafta ve 3000 km’nin ardından artık evdeyiz.