YÜREKLI CINSIYETSIZ ADAM!
Geçtiğimiz günlerde kapımı çalan danışanım bu kez oldukça farklı biriydi. Yaşama bir takım eksilerle başlamış, ancak bu eksilerin onu yıldıracağı yerde daha da güçlendirdiğini haykırırcasına dile getiren üslubunun altında bir o kadarda utangaç bir tavrı vardı. Seans başladığı andan itibaren onu daha yakından tanımak için sorular sormama gerek kalmadan hiç susmamacasına konuşuyordu.
Aniden o soruyu sorma gereğini duydum: ‘Peki kendinizi güçsüz mü hissediyorsunuz? Yoksa yorgunmu?’ Travesti olan danışanımın verdiği cevap hem çok gerçekçi, hem de çok anlamlıydı. ‘Biliyormusunuz? Yeteneklerin en geliştiği zaman, insanın bütün bir dünyayı karşısına aldığı zamandır’ dedi danışanım.
Daha önceleri başka psikoterapistlerin ve psikiyatristlerin kapısını çaldığını ancak daha sonra onların seanslarına devam etmek istemediğini söyledi. Ardından ekledi; ‘Bugüne kadar çok eleştirildim. Dışlandım. Cinsel tercihimden ötürü, önce ailem sonra arkadaşlarım beni dışladı. Kolay olmadı savaşmak yaşamın gerçekleriyle. Kimi zaman pes etmeyi çok düşündüm! Ben bile bilmiyordum bu kadar yetenekli olduğumu, yaşamın zorlukları karşısında bu kadar güçlü davranabileceğimi. İlk başlarda çok korktum yalnız kalmaktan. Tüm dünyayı karşıma almaktan. Daha sonra gördüm ki tüm dünyayı karşınıza aldığınız an aslında yeteneklerinizin en fazla geliştiği anmış. Büyük zaferler büyük kavgalarla kazanılıyor. Zaman beni haklı çıkardı. Şimdi hem yaşamımı sürdürecek kadar param, hemde kimseye sevgi dilenciliği yapmayacak kadar özgüvenim var. Herşeyden önemlisi kendi kendime yetmeyi bilecek kadar da kendime inancım var’. Danışanımın bu güçlü duruşu karşısında çok heyecanlanmış ve seanslarımız adına çok umutlanmıştım. (Bu bölümü sizlerle paylaşmak için danışanımdan gerekli izin alınmıştır)
Bir psikoterapist olarak bu kadar güçlü duruşu olan bir danışan size de çok şey öğretir. Çok şey anlatır yaşam adına. Birçok kişiye ders olacak niteliktedir bu sözler. Çoğu zaman sıradan olmak ve daha az risk almak sanki yaşam adına daha az hata yapacakmışsınız hissini uyandırabilir sizde. Ancak ne varki gerçektende risk almadan birşeyleri elde edemiyorsunuz.
Özel yaşamımda sıradışı olmak konusunda bende çocukluğumdan bu yana çok eleştiriler almışımdır. Birçok kişinin bu eleştirel yaklaşımı ve benim herkes gibi olmam konusundaki beklentilerini maalesef çoğu zaman yerine getiremem. Belkide bu yüzden birçok kişinin anlamakta zorlandığı farklı kişilikleri ve kimlikleri çok daha rahat ve çabuk anlarım. Bu duygunun yani faklı olmanın yüklerini ve o yükleri nasıl sırtlayacağımı da iyi bilirim. Bu konudaki bildiklerimi farklı olmanın yükü altında ezilen birçok kişiyle paylaşmaktan çok büyük bir keyif alırım. Onlara kendilerini daha fazla keşfetmenin sırrının ‘dünyayı karşılarına almaktan’ geçtiğini anlatmaya çalışırım. Anlatırım da....
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım aradı. Uzun süredir görüşmediğim ve sesini çok sık duymaya alışık olmadığım bir arkadaşım... Günlük sohbetin hemen ardından biraz da şımarık bir üslupla, ‘Lütfen saçlarını kestir. Kısa saç sana daha çok yakışıyor. Hem geçtiğimiz gün katıldığın bir TV programında gördüm hem de kitabının arkasındaki uzun saçlı haline baktım orada cinsiyetin bile belli olmuyor, sen saçlarını kestirmelisin mutlaka’ dedi. Arkadaşıma gülerek ve sulu bir şaka ile yanıt verdim. ‘Hayrola beni koynuna mı almaya karar verdin?’ diye sordum. O da güldü. ‘Ben halimden memnunum. Seks idolü olmak gibi bir niyetimde yok. Ayrıca insanların benim görüntümden çok ne dediğimle ilgilendiklerini bilmek beni daha çok tatmin eder’ diye devam ettim.
Az önce de bahsettiğim gibi, çocukluk dönemimden bu yana hep birileri beni bir takım kalıplara sokmaya çalıştılar. Ama ben o kalıplara girmemek adına çok uğraşlar verdim. Ne yazık ki hayatımın her döneminde bu tür kişiler hep oluyor. Varsın olsunlar. Onlar bildiklerini söylesin, bende bildiğimi yapıyım.
Kitabımın arkasındaki resmime bakınca kadın mı yoksa erkek mi olduğuma karar veremeyenlere, gidip bir göz doktoruna gözükün demek yerine, eğer çok merak ediyorlarsa ve içleri rahat edecekse belirtiyim. Çağatay Öztürk bir erkek. Hem de yürekli bir erkek. Saçlı da olsa saçsız da olsa, saçları uzunda olsa kısa da olsa ‘yürekli bir erkek’. Umarım rahatlamış ve cevaplarını almışlardır.
Artık bırakın klişeleri, insanları sınıflandırmayı. Bırakın herkes dilediği gibi saçını uzatsın, kazıtsın,boyatsın, ne yapmak istiyorsa yapsın. Kafalarındaki saç telleriyle değil, insanların kafalarının içindekilerle ve yürekleriyle ilgilenin.
Bu arada yüreksiz bir adam olarak algılanacağıma, yürekli ama cinsiyetsiz bir adam olarak algılanmayı yeğlerim. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Önemli olan birilerinin kalıplarıyla aynaya bakmak değil, kendi kalıplarınız doğrultusunda aynaya bakmaktır. O zaman kendinizi daha çok seveceksiniz. Çünkü bir gün aynaya baktığınızda, sizi kendi kalıplarına sokmak isteyen insanlar hayatınızdan çekip gitmiş olabilirler. Oysaki siz aynaya her baktığınızda kendinizi görecek ve kendinizle yüzleşeceksiniz. Başkalarının sizi sevmesindense, önce siz kendinizi sevmelisiniz...
Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşçakalın. Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!
Çağatay Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER