Yeniden doğuşa inanır mısınız? Tam bittiğini ya da öldüğünü sandığınız birşeyin yeniden başladığına...
Ben inanırım. Bu nedenle de yaşamda hiç birşey ile ilgili uzun süreli umutsuzluklara kapılmam.
Kimi zaman yaşadığımız bir duygu bitiyor mu, diye endişeleniriz. Bu bazen karşımızdaki özel kişiye duyduğumuz aşk, bazen işimizle ilgili istek, bazense bir dostumuza karşı olan güven hissidir. Bu hisleri hissettiğimiz an üzerimize kara bulutların çöktüğünü hissettiğimiz andır. O kara bulutlar ki, bitişin başlangıcının habercisi gibidir... İşte o an zorlanırız ve karşımızdaki kişiyi zorlarız. Ama bunun bir sınav olduğunu belki de o an anlayamayız. Evrenin bizi sınaması. Hatta ben bu duruma evrenin bize 'fazladan mesai' yaptırması diyorum. Nasıl ki normal şartlarda çalıştığımız belli bir oranda bir mesai ücreti alırız. Ancak fazladan mesai yaptığımızda çok daha fazlasını kazanırız. İşte yaşamda da evrenin bizi sınava tabii tuttuğu ve zorladığı dönemlerde bu sınavları başarıyla geçmemiz halinde, evren bizi ödüllendiriyor. Fazladan mesai yaptığımız için, hiç düşlemediğimiz oranda bir ödül hediye ediyor bize. Ya da düşlediğimize ulaşmamızı sağlıyor...
Şimdi size bir terimden bahsedeceğim; 'tevafuk'. Tevafuk, evrende herşeyin yaşanması gerektiği için yaşandığını ve hiç birşeyin tesadüf olmadığını derinlemesine anlatan bir terim. Aslında bir düşünce biçimi ya da felsefesi. Örneğin şu anda bu yazıyı okumanız ya da benim ismimle ilk kez karşılaşıyorsanız, bu durumun bir tesadüf olmadığını anlatan bir felsefe... Hikmet sahibi olmak yani bilgelikten nasibini almış olmak, tevafuku doğru anlamak ve uygulamaktan geçiyor. Yaşadığımız bir olay sonucu, o an yaşadığımızın kötü ya da olumsuz olduğunu düşündüğümüzde, çoğu zaman bize bunu böyle hissettiren 'ilkel benliğimiz' yani törpüleyemediğimiz arzu, isteklerimizdir.
İşte bunun için olumlu sandığımız birşey o an belki de sadece arzumuzun yerine gelme durumundan başka birşey değildir. Ya da olumsuz sandığımız şey yalnızca o anki arzu, isteklerimizin yerine gelmemesi durumudur. Ne varki, aslolan evrenin bizi sınava tabii tuttuğunun farkına varmamız ve bu sınavları en iyi, en başarılı şekilde vermeye çalışmaktır.
Bugüne kadar evrenin önüme çıkardığı sayısız olumsuz ve olumlu sınavlarla karşılaştım. Daha doğrusu o an o sınavları olumlu ya da olumsuz diye yorumladım. Zamanla ne kadar büyük bir yanlış içerisinde olduğumu anladım. Çünkü her türlü sınavı başarıyla geçtiğimde ancak o sınavların hep beni olumlu yarınlara hazırladığını farkettim.
Bizim 'zor' dediğimiz, aslında çok iyi bilmediğimiz, 'kolay' dediğimiz ise en iyi bildiğimizdir. Okul yıllarında da öyle değil midir? Derslerimizden sınav olduğumuzda, çok iyi çalışıp hazırlandığımız bir sınav bizim için çok kolay, hazırlanamadığımız ve cevabını bilmediğimiz sınavlar ise çok zor gibidir. Önemli olan zoru kolaylaştırmak, o an zor sandığımız sınavı başarıyla geçebilmektir.
Yaşamda tam bittiğini sandığınız şeyleri yeniden başlatabilir, zor olduğunu sandığınız her şeyi kolaylaştırabilirsiniz. Nasıl mı? Üzerine biraz düşünerek, ilkel benliğinizin sizi esir almasına izin vermeyerek...
Bir kez daha yazdıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşça kalın. Bu arada unutmayın her hoşça kal bir merhabadır aslında.
Sevgiler
Çağatay C. Öztürk
Psikoterapist
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER