>

KÖŞE YAZILARI | ÇAĞATAY ÖZTÜRK

Şöhret rüzgar gibidir her zaman aynı yöne doğru esmez

"Şöhret herşeyi örtmüyor, Demet Akalın’ın ‘Görgüsüzlüğünü’ bile!..." Çağatay Öztürk`ün yeni yazısı...
 
   
 
 
     

Bugüne kadar 15 yıl içerisinde radyo programım için, birçok önemli isim ile sayısız röportajlar yaptım. Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Yıldız Kenter, Trisha Godard (İngiltere’nin en ünlü TV program sunucusu), Ken Livingstone (Londra Eski Belediye Başkanı), Erdal İnönü, Nermin Bezmen, Ayşe Kulin bunlardan sadece birkaçı. Geçen hafta ise röportaj için ‘şarkıcı’ Demet Akalın’ın evindeydim. Bu hafta sizlerle paylasmak istedigim yine hayata dair yaşanan bir olay! İstesem de sümen altı edemeyeceğim, Demet Akalın’ın sergilediği fütursuz tavrı ve patavatsızlığı!

Londra Türk Radyosunda yaptığım ‘Sırdaş’ adlı program için şarkıcı Akalın ile Ulus Vadi Sitesinde’ki evinde buluşmak üzere, ortak bir arkadaşımız aracılığıyla sözleştik. Programın tanıtımı bir gün öncesinde radyoda başlatıldı. Akalın, başlangıçta benim evimde olması planlanan röportajın son dakikada kendi evinde olmasını istedi. Ben de hiç zorluk çıkarmayarak, ‘Olur’ dedim, ve basın danışmanım, Özcan Kandemir ile Demet Akalın’ın evinin yolunu tuttuk.

Bu röportajin gerçekleşmesine vesile olan ortak arkadaşımız tüm sevecenliğiyle bizi kapıda karşıladı. Geride duran Demet Akalın’ın yüzündeki ifade ise, ‘Hoşgeldiniz’ dışında, ‘Hayrola? Nereye geldiniz? ‘Birini mi aradınız?’ veya ‘Galiba yanlış geldiniz?’ şeklinde sıralanabilir. Şaşırdım! ‘Acaba sarhoş mu?’ diye sordum kendi kendime. Ama bugüne kadar işim gereği çeşitli kültürlerden cok farklı ruh halleri içindeki kişilerle biraraya geldiğim için o an aklımdan Terentius’un o meşhur sözü geçti. ‘Ben insanım ve insana dair hiçbirşey bana yabancı değil’. Hiç sinirlenmedim(!). Ayrıca buna vaktimde yoktu. Telefon ile canlı yayında Londra’ya bağlantı yapacağımız için programa bir an önce başlamamız gerekiyordu.

Evin salonunda Demet Akalın’ın dayısı, ve daha önce ismini duymadığım, Ankara’daki barlarda şarkıcı olarak çıktığı söylenen, kankası Tunç oturuyordu. O sırada kapı çaldı. Yardımcım tüm konuklara yaptığımız gibi bir buket çiçeği kendisine benim gönderdiğimi söyleyerek verdi. Akalın bu jeste şaşırmıştı ama her nedense teşekkür bile etmedi. Bana da mutfağı gösterdi!

Karşılıklı kirli bir mutfak masasına oturarak röportaji yapmaya başladik. İster istemez aklımdan bu roportajı mutfakta yapmamızı gerektirecek sebepler geçti.

1- Demet Akalın kendisine çok değer veren bir kişi olmadığı için başkalarına da değer vermiyor.

2- Demet Akalın evinin diğer taraflarını bize gösterip kendini rezil etmek istemiyor. Öyle ki birkaç program önce Ajda Pekkan beni, beyazın eşsiz sadeliğinin hakim olduğu, New York’taki loft apartman dairelerini anımsatan minimalist dekor tarzına sahip, evindeki salonun baş köşesinde ağırlamıştı.

3- Ya da Demet Akalın, görgü kurallarından bihaber. Üstelik bu konudaki eksiğini kendi tabiriyle ‘Amaaan ben Gölcüklüyüm’ diye geçiştirmekle bile kurtaramayacağının farkında değil.

Basın danışmanım Özcan Kandemir, birbirinden uyumsuz eşyaların ve ortada duran ‘Fendi’ koltuktaki yastıkların raks ettiği evin sevimsiz salonunda otururken Demet Akalın’la ben, yağ ve sigara kokusunun karıştığı ağır havayı teneffüs ederek mutfakta röportaji yapıyoruz. Kollarımızı dayadığımız cam masanın ayaklarındaki yag ve kir lekelerıni fark etmemek mümkün değil. Aklıma son günlerde, İbrahim Tatlıses ile Akalın’ın girdiği polemik geliyor. Kendisi Tatlıses’ten kiraladığı uçağın tavanına bakarak ‘leş gibi’ demişti. Sanırım o sırada mutfağındaki kirli masadan ve kokudan haberi yoktu.

Röportaj boyunca son derece tedirgin ve gergin. Elinden sigara düşmüyor. Bense tüm profesyonelliğimle röportaji sürdürüyorum. Programı, dinleyicilerimin her zaman dinlemeye alışık olduğu ritmde ve canlılıkta götürmeye çalışıyorum. Belki de tedirginliğinin sebebi son gunlerde İbrahim Tatlıses ile yaşadığı bu polemik hakkında soru sorma ihtimalimdir. Ama ben bunu sormayı gereksiz buluyorum. İbrahim Tatlıses yıllardır benzersiz sesiyle ayakta duruyor ve ‘doğallık’ denilince gerçekten aklımıza gelen ilk isimlerden biri. Demet Akalın denilince ise yine kendi tabiriyle ‘patavatsızlık’ geliyor insanın aklına. Diyarbakırlılar için söylediklerı, Mehmet Ali Erbil ile mahkemelik olacak kadar hakarete varan küçültücü sözler, Ajda Pekkan’in kendisinin cevap bile vermediği Ajda Hanım hakkında söyledikleri ve daha niceleri.

Röportaj boyunca bize ‘bir bardak su içer misiniz?’ diye sormuyor bile. Biraz daha uzatmayı planladığım röportajı erken bitirmeye karar veriyorum.

Aklıma daha önce programıma konuk olan ve bizi evinde ağırlayan isimler geliyor. Ajda Pekkan geliyor örneğin, tüm zerafeti ve dünya starlarına eş değer misafir perver tavrıyla. Çok değerli yazar Ayşe Kulin geliyor. Bize özel aldığı kurabiyeleri yememiz için nasıl sevecenlikle ısrar etmisti. Kendisi kaleminden de sıcaktı diyorum içimden. Sonra Nermin Bezmen’i düşünüyorum; o eşsiz boğaz manzaralı evinin manzarasını bile gölgede bırakacak takdire değer ince tutumunu. Gece saat 22.oo’deki röportajı gündüz zanedip bize sabah saat 10.00’da kahvaltı sofrası hazırlatmış ve biz gece evine gittiğimizde yanlış anlaşılmayı anladığı anda istirahatini bozarak yatak odasından aşağı inip tüm güler yüzlülüğü ve misafir perver tavrı ile bizi karşılamıştı. Tabii burada çok değerli eşi, Sayın Pamir Bezmen’in nezaketini de anmadan geçemeyeceğim.

Kibarlıklarını unutamadığım bir başka isim de Nükhet Duru. Annesi rahatsız olduğu halde yaptığımız programı iptal etmeyerek her zamanki güler yüzüyle bizi karşılamasını ve uğurlamasını hatırlıyorum. Bu isimlerin neden halen yıllardır aynı popülerlikle ayakta durduklarını daha iyi anlıyorum o zaman. Demet Akalın’ın acaba kaç yıl daha bu popülerlikte kalabileceğini sormadan edemiyorum kendi kendime.

Koca bir çınar olan basın danışmanım geliyor aklima. O geceki röportaj için Demet Akalın’ın evine beraber gittiğimiz ve merhaba demek lütfunda bile bulunmadığı, otuz sekiz yıllık gazeteci yazar Özcan Kandemir’in alkışlanacak olgun ve profesyonel yaklaşımı! Sonra da Demet Akalın’ın albümünde yer alan o çok övündüğü yırtmacı geliyor aklıma ve gülüyorum içimden. Keşke yırtmacından daha değerli övunebileceği şeyleri olsaydı hayatta demeden geçemiyorum.

Demet Akalın’ın evinden elini sıkarak ayrılıyoruz. Kendisine kartımı uzatıyorum. Bir tanesini dayısına, birini de şarkıcı arkadaşına veriyorum. Belki toplu olarak bir Psikoterapi seansına ihtiyaç duyarlar.

Akalın çok paralar kazanmış ve kazanıyor olabilir. Ayrıca mankenlikten şarkıcılığa geçme konusunda iddialı bir isim de olabilir. Bulunduğu yerde popülerlik anlamında başarılı da olabilir. Ama halen bence kendi tabiriyle sık sık vurguladığı gibi ‘Gölcük’teki’ evinden çıkamamış. Bir psikoterapist olarak Akalin’ın insan ilişkilerinde cok bilinçli olmadığını gözlemliyorum. Mutlaka profesyonel yardım almalı diye düşünüyorum. Ucuz araba motoru takılmış üstü açık havalı bir Ferrari’ye benziyor.

Ancak şan, şöhret işte böyle birşey. Eksiklerinizi de fazlalıklarınızi da daha fazla ortaya çıkarıyor. Sanırım Demet Akalın’ın ona bu detayları anlatacak profesyonel bir ekibe ihtiyacı var. Bir de acil olarak bir psikoterapiste. Günün birinde gündemden düştüğü ve boş salonlarda şarkı söylemek zorunda kaldığı zanman geçireceği ağır depresyonu daha kolay atlatsın diye. Demet Akalın’ın müzik yaşamına ilk adım attığı ve tanınmasına vesile olan şarkı ‘Sebebim’. Bu şarkı onun bu tutumunun ve hayatının belki de en iyi tercümanı. Yani o geldiği yerden inerken de sebebi yine kendisi olacak galiba.
Bu arada burdan Dante’nin o güzel sözünü Demet Akalın ve onun gibilere hatırlatmak istiyorum; ‘Şöhret rüzgar gibidir, her zaman aynı yöne doğru esmez’.

Birkez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşçakalın, bu arada untumayın ‘Her hoşçakal bir merhabadır aslında’

Çağatay C. Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com

 


ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>