>

KÖŞE YAZILARI | ÇAĞATAY ÖZTÜRK

Köpekler Kolbastı Oynamaz

"Ben sizin kim olduğunuzu biliyorum. Bu köpekleri burada istemiyorum" Çağatay Öztürk`ün yeni yazısı...
 
   
 
 
     

‘KÖPEKLER KOLBASTI OYNAMAZ’

Günlerden Pazartesi saat 17.30 suları. Yardımcım Semiha Hanım köpeklerim Zeyna, Clara ve Roxy’i bulunduğumuz sitenin ortak alanı olan arka bahçede koşturuyor. Tam o sırada tesadüfen camdan bakarken bir ses duyuyorum. ‘Şeytan diyor ki kafana bir patlatayım’ türünden bir mırıldanma. Önce anlayamıyorum sesin nereden geldiğini. Adını daha sonra öğrendiğim ve yaşadığım apartman sakinlerden biri olan üzerinde atleti, altında şortuyla bakımsız bir bey camın önüne doğru gelip, ‘Ben sizin kim olduğunuzu biliyorum. Bu köpekleri burada istemiyorum’ diyerek taşdevrinin çizgi filmden değilde günlük yaşamdaki insan haliyle çıldırmışcasına bağırıyor. Ardından ekliyor; ‘Yazılarınızda Newyork’taki köpekleri yazıyorsunuz. Ben sizi yazılarınızdan biliyorum. Kitabınızı da biliyorum. Okudum’, diyerek son derece agresif bir tutumla, ‘köpekleriniz kedileri korkutuyorlar, birincisi bu! İkincisi de yardımcınız köpeklerin tuvaletlerini arkalarından temizlemiyor’ diyerek ekliyor; ‘Köpeklerin dışkısının resmini çektim.

Onları da götereceğim, diyerek tehditkar bir tutumla; aslında beni bu apartmana yönetici seçeceklerdi’ gibi birşeyler söyleyerek konuşmaya devam etmeye çalışıyor ancak tam o sırada ben giriyorum konuşmaya ‘beyfendi bence sizin sorununuz kediler ya da köpeklerle değil, sizin sorununuz benimle, ayrıca bir şikayetiniz varsa sokağın ortasında atletle çığlık çığlığa bağıranacağınıza medeni bir şekilde benimle neden konuşmadınız? Diye soruyorum. Ses yok!

Öncelikle banka müfettişliğinden emekli bir beyin gecikmiş andropozunun çığlıklarına kulak vermek zorunda olmadığımı çok iyi biliyorum. Onun yarattığı çevre kirliliğine göz yummak zorunda olmadığımı da. Son derece sakin bir biçimde ‘beyfendi kediler köpekler böyle oyun oynarlar. Onlar birbirini korkutmuyorlar. Öncelikle bu doğanın dengesi. Bunu ne siz ne de ben değiştiremeyiz’ diyorum. Ancak adam hiçbir şekilde susmuyor. Ardından devam ediyor. ‘Kardeşim Oxford üniversitesinde okumuşsun yazık be..’ diyerek beni ayıplıyor sözüm ona.

Herşeyden önce köpeklerim ile ilgili sorumluluğu her anlamda fazlasıyla almış bir kişi olduğumu, hem yakın çevrem hem de apartman ve site sakinlerinden rahatlıkla herkes öğrenebilir.

Köpeklerim ile ilgili çevre temizliğini apartmanımızın ve sitemizin bahçevanıyla olan anlaşmamız neticesinde sağlamaktayım. İkinci hususa gelince (köpeklerimin kedileri korkutma konusu) kediler ve köpekler birbirleriyle bu şekilde oyun oynarlar. Yani Köpekler kovalar, kedilerde kaçarlar. Zaten kediler, köpeklerden çok korkmuş ya da bir şekilde rahatsız olmuş olsalar, kediler köpeklerin gözlerini patileriyle her an ‘kör’ etme tehlikesini onlara hissettirerek kendilerini savunabilirler. Oysaki, Allaha şükür köpeklerimin hepsinin gözleri sağlam ve vücutlarının hiçbir yerinde kedilerin patisinden kaynaklanan bir çizik bile yok. Ancak atletli adam eğer kedi ve köpeklerin son günlerde çok moda olan ‘kolbastı’ oynamalarını bekliyorsa gerçekten çok yanılıyor. Çünkü dediğim gibi doğanın bir dengesi var. Bu dengeyi bozmaya da kimsenin gücü yetmez.

Elbetteki bana bağrınan adamın (bu arada beyfendi demeyi çok isterdim ancak ne yazık ki beyfendilere hakaret etmeye hakkım yok) emeklilik sonrası kendine bir iş bulması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde benim gibi kaleminin değilde, yumruğunun gücünü kullanmaya kalkan bir hayvan severle karşılaşırsa ‘öfkeyle kalkan zararla oturur’ sözünü ne yazık ki hatırlamak zorunda kalır. Bu arada işi gücü olmayan biri olarak, köpek dışkılarının resmini çekmeyi kendisine iş edinmişse bu beye sadece bir insan olarak üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Gerçektende bir insan olarak üzülüyorum bu tür insanlara. Keşke yurt dışındaki gibi, Hobby kursları olsa bu tür kişilerin içindeki enerjileri doğru yerlere kanalize etmek için. Ne yazık ki bu tür etkinlikler çok az ülkemizde. Bu arada evinde iki kedi beslediğini söyleyen bu beye sormak istiyorum; eğer gerçek bir hayvan sever olsanız, yumruğunuzu sıkarak bir köpeğin üzerine yürürmüydünüz? Üstelik bu köpeğin Çağatay Öztürk’ün köpeği olmasının ya da bir sokak köpeği olmasının hiç bir önemi yok. Sadece insanlık adına üzülüyorum bu tür durumlara. Keşke hiç yaşanmasa diyorum. İşte o zaman biraz daha iyi anlıyorum ne pahasına olursa olsun kendini insanlardan soyutlayıp sadece hayvanlarla yaşamak ve onlarla vakit geçirmek isteyen insanları. Ben elbetteki hem işim gereği, hem de içimdeki yaşam ve insan sevgisi nedeniyle kendimi böyle bir esarete mahkum edecek değilim.

Ayrıca umudumu hiç yitirmişde değilim. Ben ve benim gibi hayvanseverlerin, bu tür atletli adamlara, öğreteceğimiz çok şey var.

İşte sanırım yazımın başlığının gerçek anlamını bu bölümde açıklayarak yazımı noktalamak istiyorum. Gerçektende atletli adamın ve onun gibilerin kedilerden, köpeklerdende öğrenecek çok şeyi var. Çünkü benim köpeklerim havladığında, kediler miyavlamıyorlar. Bazı insanlar anlamakta güçlük çekselerde, miyavlamak yerine koşup oynuyorlar. Bu nedenle siz kedi ve köpekler için endişelenmeyin. Onlar biz insanlar kadar doğanın dengesini bozmuyorlar. Siz yeterki kendinize, dilinize sahip olun. Bir de ağarmış saçlarınızın hakkını verin. Saçınızın ağarmasının sizin için belki bir anlamı yok ama eğer o ağarmış saçlarınız size yaşam adına birşeyler öğretmedilerse o zaman tek kelimeyle ‘yazık’ diyorum....

Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için, gözlerinize sağlık. Hoşçakalın. Mutlu kalın.

Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!

Çağatay Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com

 


ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>