Günlerdir inanılması çok zor ama gerçek bir olayı konuşuyoruz. (Çağatay Öztürk)
Günlerdir inanılması çok zor ama gerçek bir olayı konuşuyoruz. Mardin’de 13 yaşındaki N.Ç’ye 26 kişinin tecavüz etmesi olayı. Bu olay ülkemiz adına ve yaşadığımız yüzyıl adına bir insanlık dramı. İçinde agresyon (saldırganlık) dürtüsünün en yoğun olduğu bu olayı psikolojik açıdan irdelediğimizde ‘sapkınlık’ olarak nitelendirmek pek yanlış olmaz. Peki bu olayın sorumlusu sadece N.Ç’ye tecavüz eden 26 kişi mi? Başka sorumlu yok mu?
Eğer bir toplum güne ulusal TV kanallarında yayınlanan katil arama programlarıyla başlıyorsa, toplumdaki agresyonun artmasında bu programların hiç mi payı yok? Bu programı yapanların ya da bu programlara uzman konuk olarak katılanların çocukları, torunları yok mu? Bu programlarda katilleri bulmak adına aslında toplumdaki agresyonun ne kadar fazla tetiklendiğinin hiç kimse bilincinde değil mi?
Türk toplumu son yıllarda TV’den fazlasıyla beslenen ve şekillenen bir toplum haline gelmiş durumda. Bu nedenle görsel medyanın toplum üzerindeki etkisi çok büyük. RTÜK neden etkili bir şekilde bu konuların üzerine eğilmiyor? Bazı programların kaldırılması için daha kaç tane N.Ç’ye tecavüz edilmesi bekleniyor?
Dünyanın en önemli ve eski yayın kurumu olan BBC’nin yayın politikasına baktığımızda kanalın görevi üç bölümde sınıflandırılmıştır; 1. Information (Bilgilendirmek) 2. Education (Eğitim), 3. Entertainment (Eğlendirmek). Kanal bu dağılıma uygun olarak yayın politikasını sürdürmektedir. Peki ya Türkiye’deki kanallara baktığımızda yayın politikası nasıl bir anlayış üzerine kurulu? Takdiri siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
N.Ç’ye tecavüz konusunda sözüm ona hassasiyet gösterdiğini sanan yetkililere seslenerek artık bu vahşete lütfen bir son verin demek istiyorum. Buna ‘kurt ile yiyip, kuzu ile ağlamak’ derler.
Saldırganlık dürtüsü her insanın içinde var olan ve törpülenmesi gereken ilkel bir dürtüdür. TV kanallarında saldırganlık dürtüsünü tetikleyerek para kazananlar da en az N.Ç’ye tecavüz edenler kadar sorumludurlar. Bu toplum günün birinde sokakta insanların rahatlıkla dolaşamadığı ve kendi çocuklarınızın ya da torunlarınızın da başına benzer kötü olayların geldiği bir ortam haline geldiğinde sorumlu kim diye sorduğunuzda, gençliğinizde yaptığınız TV programlarının bantlarını iyi saklayın ki sorumluyu fazla uzaklarda aramayın…
Sanırım söylenecek çok şey var. Ama şimdilik bu kadar sözün yeterli olduğunu düşünüyorum. Anlamak isteyen bu satırlardan da alması gereken mesajı alır. Umarım yeni N.Ç’ler benzer olaylar yaşamazlar. Bir kez daha yazdıklarımı paylaştığınız için gözlerinize sağlık.
Hoşça kalın. Bu arada unutmayın her hoşça kal bir merhabadır aslında. Çağatay Öztürk Psikoterapist