KARAR SIZIN: “AĞLANACAK HALIMIZE GÜLMEK MI ? YOKSA AYAĞIMIZI YORGANIMIZA GÖRE UZATMAK MI ?”
Uzun süredir ekonomik krizin insanların psikolojileri üzerindeki etkisiyle ilgili bir yazı yazmak için parmaklarım bilgisayarın klavyesine gidiyor geri geliyor. Ancak sanırım artık kaçış yok diye düşünüyorum ve başlıyorum seri bir biçimde yazmaya. Hem etrafımdaki birçok kişinin yaşadıkları hemde haber bültenlerinde olup bitenleri görüpte görmezlikten gelmek biraz duyarsızlık gibi geliyor bana. Üzülüyorum tıpkı ekonomik krizin etkisi altında kalan birçok kişi gibi. Ancak biraz objektif düşündüğüm zaman gördüğüm o ki; bu ekonomik kriz enkazı altında kalan birçok kişi birazda acaba ayaklarını yorganlarına göre uzatmadıkları için mi şu an bu krizden daha fazla etkileniyorlar.
İnsanoğlunun tatmin olması çok kolay olmuş olsaydı sanırım dünyada bugün gelişmeler olmazdı sanırım. Öte yandan düşündüğümde ise insanın mutluluğunu hep belli koşullara bağlaması ancak yarınki mutsuzluklarına ise kendilerinin bile seyirci kaldıklarını görüyorum. Örneğin herkes evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyor. Ama şartları o an tüm bunlara sahip olmaya uygun mu değil mi diye hiç düşünmeden. Yaşamda birçok şeyi bir arada isteyebiliriz. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, daha çok para kazanmak anck tüm bu isteklerimiz için ne yaptığımızı veya yaptıklarımızın yeterli olup olmadığını gözden geçiriyor muyuz ? Kimileriniz yaklaşımımın acımasız olduğumu düşünebilir. Oysaki biraz daha dikkatli okursanız bu yaklaşım acımsız mı ? yoksa objektif ve realist bir yaklaşım mı ? isterseniz sonra karar verin.
Felsefede ilginç bir yaklaşım vardır. O da ‘gerçekle’ ‘gerçeklik’ kavramlarının birbirinden anlamca farklılığına dikkat çeker bu kavram. Hakikatende bazen gerçeklik kavramı gerçeğin önüne geçebilir günlük yaşamda. Hayatın teorisini pratiğe aktardığımız zaman birçok gerçekle yüzleşmemiz sandığımız kadar da kolay değildir. Belki de daha sıradan bir anlatımla ‘ayağımızı yorganımıza göre uzatamanın’ bir sancısını yaşıyoruz olsak gerek. İşte tamda bu noktada ortaya bir ego ve mantık çatışması çıkıyor. Ancak günümüzde bu ikili çatışmaya bir yenisi daha eklenmiş durumda o da cebiniz. Yani maddi olanaklarınız! Kalbiniz birşeyin olmasını istiyor ama cüzdanınız ve mantığınız bunu onaylamıyor. Mantığınız onaylasa bile cüzdanınız onaylamıyorsa arzularınızı gerçekleştirmek imkansız bir hal alıyor ne yazık ki.
Son aylarda TV’lerde iki program türü var ki aslında Türk toplumunun ağlanacak haline gülmesinin en önemli göstergelerinden bir tanesi. Bunlardan bir tanesi hiç şüphesiz evlilik programları; maddi anlamda kendi geçimlerini bile sağlayamayan, işi olmayan birçiok kişi evlenmek için sıraya girmiş durumda. Kendi sefaletlerine bir başkasını da ortak etmek için hiç düşünmeksizin koşarak TV kanallarının stüdyolarını tıka basa dolduruyorlar. Sonra bir başka program türü var ki o da ‘Yemek Programları’. Gerçekten üzücü. Türk toplumuna tamamen ters ver Türk toplumuna ait özellikleri alt üst eden nitelikte bir program.
Türk insanı kan içse kızılcık şerbeti diyen, beğenmese bile bir masadan kalkarken ‘ellerinize sağlık’ diyen bir toplum değil midir ? Şimdi sormak istiyorum: karnı doymayanların, doyanlardan milyonlarca fazla olan bu toplumdaki insanların gözüne bakarak, adeta alay eder gibi yemekleri beğenmeyen neredeyse alay eden insanları her gece bu topluma izletmek ayıp değilmidir ?
Bir yandan kuru bir parça ekmeğe hasret olan büyük bir çoğunluk öte yandan o insanların muhtaç olduğu yemeklerle alay edenlerden oluşan bir azınlık.
Bir yandan evlemek için beş kuruş paraya muhtaç olup evlenmekten vazgeçen insanlar öte yandan kendi sefaletine bir başkasını yarınları düşünmeden ortak eden bir insan topluluğu.
İşte Türkiye’den insan manzaraları!
Ancak ‘artık burası Türkiye’ demek yetmiyor. Kimseyi kurtarmıyor bu optimistik (iyimser) bir o kadar da ignorant (vurdumduymaz) tutum.
Sizce artık ağlanacak halimize gülmek yerine, ayağımızı yorganımıza göre uzatmanın zamanı gelmedi mi ?
Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşçakalın. Bu arada untumayın her hoşçakal bir merhabadır aslında.
Çağatay Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER