“Seni seviyorum “dedi adam bir çırpıda…Yorgun gözlerinde, son bir umut ışığı parıldıyordu sanki,son bir ümit, son bir çırpınış…Hayata yeniden bağlanmak için bir neden arıyordu sanki, yüreğinin atışlarını hissetmek için , nefes alışına anlam katabilmek için bir sebep… İlk gördüğü gün anlamıştı ,o kadının kaderinde olduğunu ya da çok istemişti olmasını çok… Duruşunda asalet vardı diye başladı sözlerine, ellerinin zarifliğinden, bakışlarındaki hüznün gizeminden ne kadar etkilendiğini anlattı pürtelaş. Kadın sadece dinliyordu, hiç sesini çıkarmadan ,adamın gözlerinin içine bakarak sadece dinliyordu. Adam heyecanını gizliyemiyordu,senelerce bastırdığı tüm duygular isyanlardaydı bugün,oysa ne kadar ustaydı duygularını gizlemekte, ne kadar ustaydı her şeyi hele de yüreğini kontrol altında tutmaya.
Bugün bir başkaydı…Günlerdir, gecelerdir düşündüğü,düşlediği o kadın bir adım ötesindeydi, şimdi söylemek istiyordu içinden geçenleri, karşılık beklemeden sadece içindekileri sıralayıp kaybolmak. Hiç bunları yaşamadım ben diye devam etti sözlerine, aşk,sevda,hayranlık,adını sen koy dedi, elleri titriyordu anlatırken, aklından geçenleri hızla sıralıyordu,sanki hiçbirini atlamamak ister gibi heyecanla devam ediyordu. ..Kadın aynı sessizlikle sadece dinliyordu… Tepkisizdi…
Saatlerce anlattı adam, günlerce, gecelerce… Düşlerinden, planlarından, hislerinden hiç bıkmadan, o sessizlik duvarlarına aldırmadan bahsetti. Kadının gözlerine yerleşen hüznü anlamak istiyordu, yaraları vardı belli, sarmak istiyordu, yüreği akıyordu ona, duysun istiyordu!...
Sonra…
Sonrası yok…
Kadın dinledi, sustu…. o kadar uzun zamandır susuyordu ki…Bir şey diyemedi… Çok istedi anlatmayı, çok istedi duvarlarını yıkabilmeyi, çok istedi tabularına karşı koymayı, yüreğinin sesini duymayı,kendine bir şans vermeyi çok istedi ama …Yapamadı,anlatamadı, konuşamadı…
Korkuyordu, yine incinmekten,kırılmaktan ,canının yanmasından çok korkuyordu. Her yaşadığı anı zihninde tekrar tekrar canlanırken ,yeni acıları kaldıramazdı ki…Ne o kadar büyük ne de güçlüydü. Gözlerinde samimiyet vardı adamın, gerçeklik vardı,aşk vardı.
Bir an düşündü kadın, yol arkadaşı olsaydı, elini tutsaydı bu kocaman yürekli adamın, belki tekrar kahkahalar atardı, belki huzuru,mutluluğu bulurdu ,belki hakettiği gibi sevilirdi…Sonra …sonra o da üzerdi, o da kırardı, o da unuturdu , o da duymazdı…göze alamazdı!…
Cesaret etmeli miydi kadın ? Kırılan, üzülen, incinen bir kadın, bir daha yüreğini açmaya cesaret eder mi? Etmeli mi? Yine ağlamaktan bu denli korkarken, yepyeni bir sayfa açmışken, kendi yolunda yalnız yürürken bir parça huzura, başını göğsüne dayayıp uyuyabileceği, sımsıkı sarılıp teninin kokusuyla uyuyacağı bir sevdayı düşlemeye cesaret etmeli mi ? Şarkıda dediği gibi “Cesaretin var mı aşka ?” diye sormalı mı kendine ?
Sevgiyle kalın…
Yüreğinizi açmaya cesaretiniz varken ,duygularınızı anlatabiliyorken, yaşadıklarınızı unutup yaralarınızı sarabiliyorken yıkın duvarlarınızı, sonra “keşke” ler ağır geliyor…
Beyza Başar
beyzabasar80@yahoo.com
BEYZA BAŞAR