İnsan bir kez yaşarmış gerçek aşkı, sadece bir kez, gerçekten aşık olurmuş. Hayatına girip çıkanlar, sevdikleri, özledikleri, istedikleri olsa da sadece bir kez AŞK kokarmış buram buram…
Genelde ilk gençlik yıllarımızda çat kapı hayatımıza girip selamsız sabahsız baş köşeye oturuveren aşk, pek de umursamazdır hani. Sizi yemeden içmeden kestiği, elinizi ayağınıza dolaştırdığı yetmiyormuş gibi aile, arkadaş da tanımaz.Hiç yapmayacaklarınızı yaptırıp, hayatta söylemem dediklerinizi öyle döküverir ki dudaklarınızdan ne olduğunu şaşkınlıkla izlersiniz.Boğazınıza düğümlenen cümleler de cabası…
Bu duyguyu tüm masumiyetiyle, tüm el değmemişliğiyle yaşayanlar , hatta acısını bile dibine kadar yaşayıp başka bir şey düşünemez hale gelenler bilirler ki yıllar sonra bile hatırlanınca o günler, bir tebessüm yerleşiverir yüzümüze arsızca… Neler yapmışız, neler yaşamışız ,iyi ki de yaşamışız dedirten cinsten…
Peki ya o “Gerçek Aşk” ilk gençlik yıllarında es geçtiklerini ikinci baharlarında yakalamışsa…Peki ya o gerçek aşk, yasak aşka dönüşmüşse... Kurulmuş düzenlerin, planlanmış hayatların tam ortasına teklifsizce düşmüşse. Ya hep “Platonik “ kalmak zorundaysa, ne diyelim kolay gelsin!...
Önce hayallerinize girecek fütırsuzca, sonra tüm düşüncelerinize yayılacak virüs gibi. Üstelik öyle sinsidir ki aşk, suçluluk bile hissetmeyeceksiniz , çaktırmadan kapıdan içeri süzülüp hayatınıza sızarken.
Çoktan sıradanlaşmış hayatınızda bir renk, bir heyecan, sadece sizin bildiğiniz bir sır olduğu için içten içe sevineceksiniz bile. Ne olabilir ki, belki birkaç kaçamak bakış, belki birkaç hayal o kadar.” O kadar” la yetinmeyi bileceksiniz ama, öyle ikinci bahar deyip de kapatmayacaksınız gözlerinizi, sonuçlardan pişman olacaksanız hiç heveslenmeyeceksiniz baştan. Yok ben razıyım, duygularıma ket vurmam, akışına bırakırım sonuçları ne olursa olsun diyorsanız o başka tabii.
Benim yazım, buna cesaret edemeyenlere, kendince, bunun için bir engeli olduğuna inananlara. Hayatındaki öncelikleri arasında aşık olmak olamayanlara..
Başka telaşları olup başka özverilerde bulunmaları beklenenlere, sıra ona ve duygularına hiç gelmeyenlere… Hep” belki bir gün” diye bekleyenlere…
En güzel, en yüce duygulardan biri olan AŞK ‘ın bile yeri ve zamanı var artık, öyle çat kapı “haydi ben geldim! “ olmuyor. Olunca ne mi oluyor ? Dengeler altüst oluyor, insanın “ Sen de nereden çıktın şimdi yahu! “ diyesi geliyor.
Taraflardan biri ya da her ikisi de evliyse, daha kapıdan girmeden geri çevriliyor. Bir buyur edeyim, soluklansın da öyle gitsin derseniz, aşk bu, öyle sinsi ki, kolay kolay çıkmaz bir daha O yüzden siz siz olun ,hiç muhatap olmayın. Evli değil de zoraki nişan, söz, sevgili durumlarınız varsa , içeri alıp konuk etmekte çok zarar yok. Bir dinleyin bakalım söyleyeceklerini, belki de saklamaya çalıştığınız cümlelerinizi o hiç utanmadan bağıra bağıra söyleyecek. Hiçbir maniniz yoksa hatta yollarınızı gözlüyorsanız muhtemelen nazlanıp gelmiyordur bile, orada burada oyalanıp evli barklı insanların aklını çelmeye çalışıyordur. Aşk bu, her şeyi beklerim ben ondan!... Sevgiye güvenim sonsuz ama konu aşk ise durmalı biraz. Pek sever olur olmaz zamanlarda gelmeyi. Hiç olmayacak insanlara hiç olmaması gereken hisler beslemeye başlarsınız, sizi saçma sapan durumlara soktukça da köşesinden kıs kıs güler durur.
Ya kendiniz düşmüşsünüzdür bu duruma ya da yakınlarınızdan biri. Başrolde aşk, esas kız, esas oğlan buram buram aşka sarılmış, uyandırayım dersiniz yaklaştırmaz ki! Maalesef film izlemek gibi izlemek kalır geriye, yaşayacak, canı acıyacak besbelli, elinizden hiçbir şey gelmez. Aşktan daha güçlü değiliz, daha arsız hiç değiliz, başa çıkmak mümkün değil. İmkansız, platonik,ilk, son… benden size bir tavsiye, daha henüz gözünüz kararmamışsa bir düşünün getireceklerini ve götüreceklerini, razıyım diyorsanız sonuna, dibine kadar yaşayın!...
Sevgiyle kalın,
Beyza Başar Özbay
beyzabasar80@yahoo.com
BEYZA BAŞAR