>

EVLİLİK

Evlilik, sadakat ve gerçekler!

Evlilik dışı ilişkiler hakkında gerçek hayatta istediğini yapabilirsin ama sakın bu konuda konuşma. Yoksa herkes seni bir canavar olarak görür.
 
   
 
 
     
Bir zamanlar hayat daha basitti. Kadınla erkek birbirine aşık olur, sonra evlenip çoluk çocuğa karışır ve mutlu bir şekilde -ve elbette tam bir sadakat içinde- hayatlarına devam ederlerdi.

Her kuralın bir istisnası olmakla birlikte, ana şablon buydu. Herkes bu şablona uymasa bile, bu şablonun doğruluğu ve gerçekliği asla tartışma konusu yapılmazdı.

Amerikalı yazar Philip Weiss, Sunday Times gazetesinde kaleme aldığı ‘Guilty Pleasures’ (Suçlu zevkler) başlıklı makalesinde “Evliliklerden sadakat beklemeye artık hakkımız var mı?” sorusunu ortaya atıyor ve günümüz insanını kendi çelişkileriyle yüzleşmeye davet ediyor.

GİZLİLİK ESAS

Pahalı bir fahişeyle yaşadığı kaçamak New York valisi Eliot Spitzer’in kariyerine mal oldu. Bu konudaki gerçek düşüncelerini açıklıkla yazmak isteyen Philip Weiss, romancı arkadaşı Frederic Tuten’ın ciddi uyarısıyla karşılaşmış: “Evlilik dışı ilişkiler hakkında gerçek hayatta istediğini yapabilirsin ama sakın bu konuda konuşma. Yoksa herkes seni bir canavar olarak görür.”

Seksologlar, psikiyatristler ve kendisini ‘konunun uzmanı’ olarak tanıtan çok sayıda kişi bir sürü tez ortaya atıp tartışıyor. Oysa bu uzmanların ‘uzun dönemli ilişki’ ve ‘seks’ konuları arasındaki bağlantıyı bile net bir şekilde ortaya koydukları söylenemez.

Sonuçta ne oluyor? Evlilik ve cinsellik konularında elimizde dedikodular, istatistikler ve klişelerden başka hiçbir şey yok! Bir gün bir bakıyorsunuz uzmanlar bu yönde görüş bildirmiş, ertesi gün bunun tam tersi doğru oluvermiş.

Yazar Weiss, bu konularda kendisine samimi olarak görüşlerini bildiren hemen tüm erkek arkadaşlarının “Kendi ilişkileri veya evlilikleri dışında başka kadınlarla da cinsel ilişki kurmak istediklerini” söylediğini belirttikten sonra hiçbir arkadaşının bunu uluorta itiraf etmeye yanaşmayacağının da altını çiziyor.

BİLİMSEL GELİŞMELER İNSANI KAVRAYIŞIMIZI DA DEĞİŞTİRİYOR

Kendilerini muhafazakar ve dindar olarak tanımlayan insanlar hem doğuda hem de batıda bu tür konuların konuşulmasını bile ‘ahlaksızlık’ olarak nitelendiriyor. Bu muhafazakar insanlara göre, insanlar maneviyattan koptuğu için böylesi bir toplumsal çürüme(?) yaşanmakta.

Bu muhafazakar ve dindar insanların bilimsel gelişmeleri anlamak istememesi ve ‘modernleşme’ kavramına büsbütün uzak düşmeleri bir yana, başkalarında gördüklerinde ‘ahlaksızlık’ olarak nitelendirdikleri şeyleri –örneğin evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmayı- kendilerinin de yapıyor olması çok hazin bir çelişki.

Eğer böylesi muhafazakar ve fanatik insanlardan değil de ‘açık görüşlü ve bilimsel düşünceye inanan’ insanlardansanız, bilimsel gerçeklerden bahsetmek daha aydınlatıcı olacaktır.

Bilhassa son 15 yılda bilgisayar ve tıp alanlarında sağlanan gelişmeler sayesinde, insanın biyolojik, psikolojik ve toplumsal normlarını çok daha net şekilde inceleme olanağına kavuştuk. ‘Evrimsel psikoloji’ adı verilen çağdaş ve bilimsel teori, bize dinsel dogma ve muhafazakar tutarsızlıklardan çok daha geçerli ve sağlam kanıtlar sunarak insan ve toplum yaşamına dair yeni bulguları ortaya koyuyor.

Teksas Üniversitesi’nden psikolog David Buss, evrimsel süreçte erkeklerin daha fazla sayıda eş bulmak ve buldukları eşlerin de başka erkeklerle eşleşmesini önlemek üzere programlandıklarını savunuyor.

Ancak Dr.Buss’un argümanına göre aynı evrimsel süreç içinde kadınlar da sadakatsizliğe programlanmış durumda. Onlar da kendi eşlerinin ekonomik kaynakları üzerinde monopol kurmak ve bir yandan da ‘terkedilme’ ihtimaline karşı yedekte bir veya iki erkek bulundurmak isteyebiliyorlar. Erkeklerin ortalama yaşam ömrünün kadınlardan daha kısa olduğu dikkate alındığında, kadın neslinin de kendini ‘koruma’ altına almak üzere yöntemler geliştirmiş olması son derece normal.

Genetik veri tabanları üzerinde yapılan çalışmalar, insanların %10’unun gerçek babalarının, biyolojik babası sandıkları kişi olmadığını gösteriyor. Genetik bilmindeki gelişmeler sağlanmadan önce bu bilgiye sahip olamıyorduk. Bilimsel gelişmeler ışığında şimdi insan doğasını daha net görebiliyoruz: Dr.Buss’a göre bu veri, kadınların ‘aldatma’ işini sanıldığından çok daha yüksek oranda yaptıklarını gösteriyor.

CİNSELLİK VE EVLİLİK KAVRAMLARI AYRIŞIYOR

Kinsey, araştırmacılarının bulgularına göre son elli yılda cinsellik ve evlilik kavramları giderek ayrışma yolunda. Bunun nedenlerinden biri, kariyer ve eğitim gibi nedenlerden ötürü gençlerin artık giderek daha geç yaşlarda evlenmeyi tercih etmeleri.

Bugün için kadınların ilk cinsel deneyimlerini yaşamalarından evlenmelerine kadar geçen süre otalama 8.2 yıl olurken erkeklerde bu 10.7 yıl. Yani insanların cinsel yaşamları evliliklerinden çok daha önce başlamış oluyor.

Diğer yandan ortalama insan ömrü de giderek uzamakta. Bu durumda insanların hayattan ve evlilik kurumundan beklentileri de, 50 yıl öncesine kıyasla çok daha artmış durumda. Beklentilerin karşılanamadığı durumlarda ise insanlar çok daha kolaylıkla ‘boşanma’ kararını alabiliyorlar.

Gene de belirtmek gerekiyor ki; evliliklerde ihanet olgusu çok büyük acılara ve toplumsal sorunlara yol açtığı için olsa gerek, evliliklerin ve ilişkilerin büyük çoğunluğu ‘tek eşli’ olarak devam etmekte.

Ancak toplumsal değişim devam ettiği müddetçe evlilik kurumunun toplum içindeki işleyiş ve algısı da değişime uğramaya devam edecek.
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>