Gecikti biraz ama ne yapabilirim, yeni eve taşındım. Yok kablolu, yok uydu, yok internet derken anca teknolojiye erişim kazanıp zaman bulabildim …

Günler yeni şehirde, daha doğrusu kasabada dolaşıp, etrafı tanımakla geçiyor. İlk izlenimler… Amerika’dakı nüfusa oranla en yüksek bar sayısı sanırım burada, her adım başı bir bar veya pub var. Wisconsin eyaleti Amerika’nın "Dairy Land"i (süt ve süt ürünleri vatanı) olarak bilinmesine rağmen, halkı "en iyi bira içicileri" olarak ün yapmış. (Almanların Türkiye’deki imajına benzer bir durum) Türkiye’de sanayi mahallesi olarak tanımlanan bölgeler bira fabrikaları tarafından işgal edilmiş durumda. İnsanları da nedense biraz psikopat gibi bakıyor, marketteki yaşlı amca sanki tezgahın altındaki tüfeğiyle canı sıkıldıkça müşterileri vuruyor. Ya insanların yüksek alkol tüketiminden ya da benim uzun süre güney eyaletlerinde yaşamış olmamdan doğan bir yanılgı sanırım, yani inşallah öyledir… Doğaya gelince, gerçekten harika, Mississippi nehri, kayak pistleri, ormanlarda dağ bisikleti yolları…

Eh o kadar bar, pub, bira dedik, ekim ayı da geliyor, hemen Oktoberfest gibi bir festivalin nasıl kutlandığını araştırmaya koyuldum. Meğer en büyük atraksiyonlardan birisiymiş burada…ilk yapıldığı zamanlarda Amerika’nın en güzel Oktoberfest alanı bile seçilmeyi başarmış bu ufak kasaba, hatta USA Today gazetesi burayı Amerika’daki en iyi ilk 10 Oktoberfest alanından biri olarak göstermiş gene. Kısacası, koca bir sokağın ismi boşuna Oktoberfest değil.

İstanbul’da da bazı otellerde ve barlarda kutlanan bu Oktoberfest nerden geliyor diye merak eden varsa işte hikayesi… Münih’te, 1810 yılında Prenses Therese ile Baveriya Prensi Ludwig’in düğün kutlamaları (daha o zamanlar işin içinde bira olmamasına rağmen) beklenenden biraz (!) fazla ilgi görünce her yıl düzenlenen bir festivale dönüşüyor olay. Münih’teki bu festival alanı da prensesin onuruna "Theresien-Wiese" olarak isimlendirilmiş. İstatistiklere göre sadece Münih’teki festival alanını her yıl ortalama 6 milyon kişi ziyaret edip, 5 milyon litre bira tüketiyormuş. (Yüzbinlerce sosisli sandöviçi de beraberinde elbet.) Münih’teki "dünyanın en büyük halka açık festivali" sıfatını taşırken burdaki nasıl bir tat verecek bilmiyorum. Acaba Gompie’den "Alice"i çalacaklar mı? Neyse, iki hafta sonra görücez nedir ne değildir La Crosse’ta Oktoberfest…

E.T.