Kazanımların elde edilmesi, hep bir mücadeleyi ve toplu hareketleri gerektirir. Kalabalık ortamda sesin tek çıktığı yerde söz eyleme dönüşemez, Ancak toplu çıkan ses toplulukta kolayca duyulur eyleme dönüşür.

Yıllardır bahsedilen insan hakları, kadınında statüsüne ayrı bir değer önem vermek durumunda. Fiziksel güç olarak erkeğe göre zayıf kabul edilen kadın, ruhsal açıdan erkeğine sahiplenişte ki güç unsuru ile de aile kavramına denge unsuru olabilmektedir. Bu dengenin sağlamlığı ile de, bir ömür boyu sürecek aile sosyal hayatının, süreceliğine en büyük katkıyı sağlayabiliyor. Anlaşılan o ki fiziksel zayıflık önemli değil, yapısal durum, sahipleniş duygusu, gerçek anlamda aile kavramı duygusu, kadında daha ağır basıyor. Onun içindir ki hiç bir kadın erkeğini bir başka kadınla paylaşmayı asla düşünemez.

Erkeklerin esas zayıf noktası, Anatomisinde var olan hayvani güdülerine, kadınlar kadar sahip olamamasındadır. Bu en büyük zayıflığıdır. Erkeklerin her anlamda kadın erkek eşitliğine bakış açısı; paylaşımcılıkta, söz hakkında, yönetimde, ortak yönleri yakalama arayışı içerisinde olmasıdır. Bu arayış çoğu zaman ortak noktalarda buluşarak, ancak ve yine de kadının bizr daha galibiyeti ile sonuçlanırsa aile düzeninin selametide o yönde olumlu bir eğri çizebilmekte. Kadınların zaafiyetleri ise karşı cinse karşı her zaman olumlu yönlerini aramak bir yana,ziyadesiyle olumsuzluk çıkarsa çözümün bulunup, bulunamayacağı ikileminde oluşlarıdır. “ Acaba evlenirsem, anlaşamazsak çözümü nasıl buluruz bu kafalarla!..”gibi.

Burada yine duygu denilen melkanizma devreye girerek, uyumu sağlayabildiği noktada da, paylaşımcılığı da süreceli hale getirebilmekte. Duygulu insan olmak, erkek ve kadın da her zaman uzlaşıyı yakalamakta ortak noktaları bulabilmeyi sağlamaktadır. Duygu zaafiyeti içinde mekanik düşünen insan ise kendini ifade ve davranış yönünden başarısızlığa daha çok yatkın kalmakta. Duygu dünyasında gelişen bir çok olaylar, kısa süreceli ayrılıkları dahi uzun zamana, uzun zamanda gelişen ayrılıkları da birlikteliğe dönüştürebilmekte. Onun için duygu denilen beyinsel ve kalbi hisler her zaman önemsenmeli.

İnsanın Ruh dünyasında var olan duygu hareketleri, çoğu zaman ani kararlarla hayatının akışını da değiştirebilmekte. Duygunun kontrolü ise başlıbaşına olgunluk ve inceliği gerektiriyor. İlerleyen yaşla birlikte insan bu değerlere kavuşuyor kavuşmasına ancak en güzel verimli çağlarında yarattığı olumsuzlukların içinden doğan, hataların telafisini, geride kalan yılları da geriye getiremiyor. Zaman ve mekan kavramları ile de özdeş olan duygu dünyası çoğu zaman yazılarımızla da çelişebiliyor. Ortam ve Şartları lehe çevirmek ise çevremizi, çevremizde yaşayan insanları da kapsama alanımıza alabiliyor. Duygu dünyamız bize çevremizide iyi tanımayı öğretiyor.
Yine Kadın olmak kadar Erkek olmakta zor. En güzel uzlaşı ve birliktelik her iki cinsinde düşünürken kendilerini karşısındakinin yerine koyarak anlaşmayı denemesidir. O zaman hatalar daha çabuk görülür ve düzeltilir. Güzin ablanın ne diyeceğini bilemiyorum ama yeni sitesini ziyaret etmemi önermesine teşekkür ederim. Yani ayrıntı yine önermekten de geçiyor. Öneren insan da, önerilen kadar değerlidir. Sonuçta duyguları olumlu düşünmeye iten bir süreci de beraberinde getiriyor.

Salt Cosmoturk de açılan sayfam yok olmasın diye bu yazıyı yazdığımı da zannetmeyin. Cosmoturk de kendine büyümeyi hedef seçmiş. Yine duygu dünyası burada okuyucu kadar, yazar, çizerinide etkiliyor. Çünkü yazıp çizmekte duygu dünyasından geliyor. Pozitif düşünmekte yine duyguların güçlü olması ile alakalı diye düşünüyorum..

Her zaman eşinizle kalın, eşsizseniz duygulu bir eş bulun. Çocuklarınızda bir gün büyür ve nihayerinde bir eş bulur, yuva kurar. Sonra sizde yine eşinizle başbaşa kalırsınız. Ne varsa eşlerinizde var. Eşler arası saygı ve sebat ise hayatın paylaşıldığı acı, tatlı günlerinin olgun meyvalarıdır. Acı günde sırtınıza kar yağdığı günleri hatırlayıp, yazın güneşlenirken de o günleri, duygularınıza sorun. Onlar yine en güzelini bulur çıkarır.

Güven Gürbüz